- 11.09.2013 00:00
“EL pueblo unido jamás será vencido” İspanyolcada “birleşmiş halk asla yenilmez” anlamına gelir. Ama annemin karnından bu lisanı bülbül gibi şakıyarak çıkmadım.
Cümlenin anlamına vâkıf olmam Şili’deki gelişmelere ve 1970 sonbaharına uzanır.
Ne zaman ki Allende’nin Halk Cephesi 4 Eylül’de başkanlık seçimini kazandı, sözkonusu sol ittifakın yukarıdaki şiar etrafında birleştiğini Bursa’daki sağır sultan bile öğrendi.
Olay çok büyük anlam taşıyordu. Çünkü kendisini sosyalist diye tanımlayan kurum ve şahıslar Latin Amerika’da ilk kez hür biçimde ve demokratik iradeyle iktidara gelmiş oldular.
Üstelik bir yandan Vietnam arbedesi, diğer yandan da Soğuk Savaş gerilimi ve Üçüncü Dünyacılıksalgını, yerküredeki rüzgârlar en azından pembemtırak esiyordu.
Pembe ne kelime, cinnet yıllarımı yaşıyorum, benim başımda ise kızıl yeller esiyordu.
***
ÖYLE... Seçimmiş, demokrasiymiş, çoğulculukmuş, zerre kadar umurumda değil!
Dolayısıyla, Şili burjuvazinin kellesini ânında kopartmadığı için Salvador Allende bizlerin nezdinde pasifist ve revizyonist bir idare-i maslahatçıdır ki, çek kuyruğunu gitsin!
Nitekim 12 Mart sürgününü yaşadığım Brüksel’de mitinge, yürüyüşe, toplantıya falan gittiğimde yukarıdaki sloganı bağırırken birleşmiş anlamına gelen “unido” kelimesini değiştirerek onun yerinesilahlanmış manasındaki “armado” sözcüğünü anırıyorum.
Bunu anırıyorum ki “gerçek devrim”e (!) halk savaşıyla ulaşılacağını ahali öğrensin.
Ve tam kırk yıl önce bugün, yani 11 Eylül 1973 sabahı bütün gece çalıştığım taksiyi gündüzcüye teslim edip yorgun argın eve döndüğümde radyoyu açtım ki, o ne?
***
ŞİLİ’de darbe olmuş! Augusto Pinochet adında bir general meşru iktidarı gasp etmiş!
Allende’nin encamı henüz bilinmiyormuş ama ajanslar Doktor’un elde piştov ve kafada miğferleMoneda Başkanlık Sarayı’nı savunduğu yönünde haber geçiyormuş
Yallah Amerikan Elçiliği’nin önündeki ilk korsan gösteriye!
Zaten zaptiye beygirlerinin nallarına bilye atarak kahrolsun CIA ve Nixon diye bağırıyoruz da, bir de “unido” yerine “armado”yu daha çok haykırıyoruz.
Çünkü işte dediğimiz çıktı ve silahsız “devrim” (!) olamayacağı tekrar ispatlandı.
***
SONRASINI hepimiz biliyoruz. Yiğit ve onurlu Salvador Allende bizim Demirel’ler, Ecevit’ler,Erbakan’lar vs. gibi ordunun her “kılıç atışında” (!) şapkasını alıp savuşan ödleklerden olmadığı için meşruiyeti ve kendisini fiilen savunarak öldü. Aziz ruhu şad olsun!
Pinochet ve meşum cuntası ise katliam, işkence, zindan ve temerküz kampıyla aşağı yukarı yirmi sene müddetle Şili’nin kaderine el koydu. Bir anlamda, toplumu muma çevirdi.
Kabul de, aradan geçen kırk yılın muhasebesini bugün soğukkanlı biçimde yaptığımız takdirde Halk Cephesi’nin devrilmesini o halkın “armado” olmamasıyla mı açıklayacağız?
***
TABİİ ki hayır! Aksine, seçmenlerin en fazla yüzde otuz yedisi tarafından desteklenen sol iktidar özünde bir küçük burjuva ve esnaf yelpazesi olan Şili’de fuzuli kamulaştırmalara gidip dev bir enflasyon körükleyince, hoşnutsuzlar kitlesini “kalben” (!) darbecilere yaklaştırdı.
Artı, aynı iktidarın Soğuk Savaş dünyasında ve ABD’nin arka bahçe addettiği bir Latin Amerika’da yaşadığını unutması 11 Eylül’ü kolaylaştıran diğer etkeni oluşturdu.
Yani Şili Deneyi’nin hüsranla noktalanması benim gibi budalaların o vakit iddia ettiği gibi halkın “armado” silahla teçhiz edilmemesinden falan değil, tam tersine, Doktor Allende ve koalisyonunun kendini bütün bir “unido” halk yerine koymasından kaynaklandı.
Ancak bu yanlışlar ne darbeyi, ne de onu körükleyen ABD’nin cürümünü hafifletmek için mazeret oluşturabilir ki, tam kırk yıl sonra bugün Şili’yi tekrar hatırlamakla yükümlüyüz.
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap