- 3.05.2013 00:00
SALI öğlen İstiklâl Caddesi üzerinden eve dönüyorduk.
Neo-Nazi ulusalcılar Rumeli Pasajı’nın oralarda yine seyyar karargâh kurmuştu.
Sanki eşkıya yolu kesmiş, üç-beş kişilik bir güruh hem “TC ilelebet” diye pankartlar asıyordu, hem de avazı çıktığı kadar anırarak ahaliden imza dileniyordu.
Tabii yallah diye tersledim ama aklıma derhal Samuel Johnson’un, nam-ı diğer Doktor Johnson’un ünlü aforizması geldi:
“Alçakların sığınacağı en son yer vatanperverliktir!”
Konuya tekrar geleceğim fakat önce bir parantez açayım.
***
EGEMEN ideolojiyle köprüleri atalı haniyse yarım yüzyıl oluyor ama kendi hesabıma “Türkiye Cumhuriyeti” ibaresinden hiç rahatsızlık duymadım. Duymuyorum da!
Artı, Kürt milli hareketinin ve PKK’nın da duymaması gerektiğini düşünüyorum.
Gerçi doğru, sözkonusu PKK ceberut Devlet’in inkârcı politikalarını en baştan “TC” simgesiyle bütünleştirdi. Onu bir “öcü fetiş” sembolizmiyle donattı.
Nitekim de yine baştan beri kastî ve mecazî biçimde “Te-Ce” vurgulamasını yaptı.
Fakat şimdi olgunlaştığını ve reddettiği şeyler içinde en masumunun, en nötrünün, en “yenip yutulabilir”inin (!) bu alâmet-i farika olduğunu artık anladığını varsaymak istiyorum.
***
ÖYLE, çünkü yukarıdaki rumuz “Türk Cumhuriyeti” ifadesini değil “Türkiye Cumhuriyeti”deyimini kullanıyor.
İkisi arasındaki fark sonsuz önemlidir! Hayatidir!
Amenna, eğer ilk kelime zikredilmiş olsaydı, bu takdirde tıpkı “Türk milleti” terimindeki gibi bir etnik dayatmadan ve kimlik inkârından söz etmek tamamen haklı olurdu.
Ve tabii itiraz da yerden göğe kadar doğru ve meşru bir temele otururdu.
***
OYSA “Türkiye” coğrafî bir tanımdır. Hanidir de evrensel kabul görmüştür.
Sözcük illâ yekpare bir kavmiyet ve tekil bir aidiyet içermiyor.
Yurttaşlarını herhangi bir sıfatla isimlendirecek ölçüde kesinlik arz etmiyor.
Muğlâklığa ve elâstikiyete imkân tanıdığı için herkes meşrebine göre yorumlayabilir.
Dolayısıyla da “TC” rumuzu bir ulus-devleti adlandırmaktan başka işlev taşımıyor.
Yani nasıl ki yukarıdaki yurttaşlar “Türk milleti” ve “Türk” kavramları ekseninde değil “Türkiye milleti” ve “Türkiyelilik” ortak paydasında buluşabilirler, bu son iki terimle çelişmeyen “Türkiye Cumhuriyeti” alâmet-i farikasında da aslında sorun yaratmıyor.
Zaten keşke diğer “pürüzler” (!) de böyle olsaydı, barışa çoktan kavuşmuş olurduk.
Şimdi tekrar en başta sözünü ettiğim “ilelebet TC” yaygarasına dönelim.
***
VARLIĞINI ancak savaşın sürekliliği sayesinde koruyabileceğini bilen ve bu yüzden de sözkonusu barışı her türlü provokasyonla engellemeye çalışan ulusalcıların şu sıra böyle bir şamatadan medet umuyor olması tabii ki Doktor Johnson’un o ünlü sözüyle bütünleşiyor.
Evet, “alçakların sığınabileceği son yer vatanperverliktir”, çünkü zaten her insanın fıtrî bilincinde mevcut olan vatan kavramını manipüle etmek dinle birlikte en kolay yöntemdir
Dolayısıyla ulusalcı avene kutsalın kutsal addedilmeyeceği mugalatasına başvurarak “TC” rumuzu ekseninde “gıdıklama” (!) yapıyor ki hem korku, hem de infial körüklesin.
Oysa bunu çok kısa yoldan sıfıra indirgemek bugün esas olarak PKK’nın elindedir.
Madem Kandil “Türk” ifadesi ile dahi bir sorunu olmadığını duyurdu, ona kıyasla haydi haydi nötr ve masum olan “Türkiye Cumhuriyeti” terimiyle de olmadığını açıklasın.
Şüphe mi var, alçakların sığındığı son yerde bir mevzi daha düşmüş olacaktır!
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap