Laik kesimin tek seçeneği ulusalcılık mı

  • 13.04.2013 00:00

 Ülkeye döndüğüm gün, Silivri çıkartması ve Meclis’i karıştıran araştırma komisyonu tartışmalarıyla yeni bir CHP rezaleti yaşanıyordu. “Çağdaş” Türk Nasyonalisti Muharrem İnce, barikatlardan inip kürsülere koşuyordu. Çatallaşan sesiyle tarihin derinliklerinden değişen Türkiye’ye babalanıyordu:“İzin vermeyeceğiz.”

Aynı günlerde bizim gazetenin en önemsediğim yazarlarından üst üste üç yazı geldi. Alper Görmüş(CHP’nin büyük çaresizliği), Markar Esayan (CHP’nin direnme hakkı) ve Murat Belge (Derin belirleyiciler) yazılarında CHP’nin değişim karşısındaki politikalarını analiz ediyorlar ve tarihsel-sosyolojik süreçlerin başka bir CHP’ye izin vermeyeceği; ulusalcı otoriter direniş çizgisinin bu partinin kaçınılmaz kaderi olduğu düşüncesinde birleşiyorlardı.

Doğrusu ben de çok benzer argümanlarla aynı düşünceyi paylaşıyordum ve 24.11.2012 tarihli“Demokratikleşmede laiklerden umut var mı” sorusunu sorduğum yazıda Alper Görmüş’e hak verdiğimi açıklamıştım.

Fakat bugünün ulusalcı atağı karşısında “başka bir CHP mümkün müdür” sorusuna“mümkün değildir” cevabının doğruluğundan ciddi kuşkularım var. Hele “CHP sosyal demokrat bir parti olabilir mi” sorusunun ise tamamen yanlış bir tartışma yönü açtığından eminim. Çünkü soruyu böyle sormak, laik sosyolojideki farklı tonları görmeyi zorlaştırıyor, önemsizleştiriyor. Kafamızda “sosyal demokrasi” diye bir kalıp var ve buna göre bakıldığında CHP umutsuz vakıa.“Başka bir CHP mümkün mü” sorusu da aslında biraz, bu partinin bu kalıba uyup uyamayacağından üretilmiş bir soru. Yani ilk soruyla ikinci soru akraba.

Kestirmeden gidersek: Evet CHP bu tarihiyle Batı’da tanıdığımız türden bir “sosyal demokrat” parti olamaz. Ama bu gerçeği yakalamak bugünün reel siyasetinde fazla bir şey ifade etmiyor kanımca. Çünkü bu ülkenin asıl sorunu, laik sosyolojiden sosyal demokrat kalıba uygun bir parti çıkartmak değil. Asıl sorun bu sosyolojinin dönüşümün önünde kararlı bir barikat olmaktan çıkması. Bunun için CHP’nin tarihsel olarak imkânsız bir kimliğe davet edilmesi gerekmiyor. Ulusalcı hegemonyaya izin verilmemesi yeterli ve gerçekçi.

İşte tam bu noktada andığım yazılarda ifadesini bulan, laik sosyolojiyle “ulusalcı” siyaset arasında kurulan “determinist” ilişkinin sorunlu olduğunu düşünüyorum. Kanımca on birinci yılına giren değişim süreci CHP tabanı dediğimiz sosyolojide de kırılmalar, kararsızlıklar, arayışlar yarattı. Siyasi liderliğin etki alanını genişletti. Somut sorunlar karşısında farklılaşmaya eğilimli bir sosyolojiyle karşı karşıyayız. CHP’nin Kürt barışı karşısındaki politikalarına ilişkin seçmenlerinin düşüncelerini araştıran saha çalışmasının sonuçları bu açıdan çok çarpıcı. Bu verileri yeterince değerlendirmeyip, mevcut siyaseti laik sosyolojinin ruh hâlinin zorunlu yansıması olarak açıklamak bizi siyasi elitin biçimlendirici rolünü küçümsemeye sürükler. Daha da tehlikelisi “ulusalcı aktivizme” bence hak ettiğinin çok üstünde bir temsil meşruiyeti tanınmasına yol açar.

Kanımca Kürt barışı politikalarıyla birlikte içine girdiğimiz yeni dönemde CHP içinde bariz bir“ulusalcı” atakla karşı karşıyayız. CHP bir ayağı Silivri’ye diğer ayağı Türk milliyetçiliğine basan“ulusalcı aktivizmle” İP’lileştiriliyor. Bu yeni bir durum ve asla kararlı biçimde AKP’ye uzak duran laik sosyolojinin tamamını temsil etmiyor. AKP’ye muhalefetten vazgeçmeyecek bir toplumsal kesim olduğu ne kadar gerçekse, bu kesimin “ulusalcı aktivizmde” anlaşmış homojen bir blok olmadığı da o kadar gerçek.

Sorun, öncelikle siyasi elit sorunudur. Değişimcilerin seslerini yeterince duyamıyor oluşumuz bu elitin özgüven eksikliği, siyasi deneyimsizliği, örgütsüzlüğüyle de ilgilidir. Kuşkusuz, çok elverişli olmayan, bereketsiz topraklar üzerindeler. Tarihsel kökler onlardan yana değil. Fakat toplumda onların da bir karşılığı var ve bir kırılma ânından geçiyorlar. CHP’nin bütünlüğüne ve Kılıçdaroğlu’nun dengeciliğine gereğinden fazla angaje olmuş gözüküyorlar. Bu “bütünlük” ve “dengecilik” onların aleyhine çalışıyor ve buna karşı ihtiyaç duydukları cesaretten yoksunlar. Böyle kırılma ve kararsızlık dönemlerinde “yukarıdan” gelecek cesur seslerin tabanda “yalnız değilim” duygusu yaratacağını, ulusalcılığın tek seçenek olmadığına dair farkındalık oluşturacağını görmüyorlar.


“Bundan başka CHP mümkün değildir”
 seslenişinin ise bu cesaretsizliğe bir tuğla daha eklemekten başka sonucu yok.

CHP’nin sosyal demokrat bir parti olamaması tarihsel zorunlulukla açıklanabilir.

Fakat ulusalcı hegemonyayı tarihsel bir zorunluluk olarak görmek bana aşırı geliyor.

Ulusalcılıkla sosyal demokrasi arasında sayısız denge durumu olabilir.

Ve bu çok önemlidir.


ozaltinli@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums