Bir uyarı üzerine yeniden laikler

  • 28.11.2012 00:00

 Muhafazakârlığı yazacağımı söyleyerek bitirmiştim yazımı. Biraz erteliyorum. Bunun nedeni, aklına güvendiğim yakın bir arkadaşımın “laiklerden umutsuzluğumu” gerekçelendirdiğim yazımdan sonra bana gönderdiği mesaj. O mesajı sizin de okumanızı isterim. Şöyle: “Anlattığın tipik merkez- çevre analizi. Gerekli ama yetersiz. Bunun üzerinde sınıf boyutu var. Sonra, dinî- etnik boyut var. Sonra, AB- küreselleşme boyutu var. Bunlar anlattığın sosyolojik sektörleri yatay dikey böler. Değişim ve evrim böyle oluşur. Ara ve melez yapılar doğar. Kesişimler oluşur. Üstelik bunlar siyaset kertesiyle bire bir çakışmaz. Etkiler ve etkilenir. Yani hiçbir sosyolojik sektöre total sıfatlar yapıştıramayız.”

Değişim karşısında sosyolojik- siyasi yapıların rollerini anlamaya çalışan birisine yönelik çok yerinde bir uyarı. Gerçekten, “siyasal eleştirinin” “siyasal analize” dayanması gerektiğini söyleyen birisinin indirgemecilik tuzaklarınayüzeysel şemalara karşı da tetikte olması beklenir. Doğru; bir gazete yazısına çok az şey sığıyor. Tayin edici olduğunu düşündüğünüz noktaya odaklanmak ihtiyacı duyuyorsunuz. Fakat bu mazerete de çok yaslanmamak gerekir. Kavramlara özensizce yaklaştığınız, önemli ayrıntıları, dip akıntılarını ciddiye almadığınız duygusu yaratabilirsiniz. Dahası bunlar, kendi anlama çabanızı sakatlayabilir.

Örneğin, “laik sosyoloji” kavramını bir araç olarak kullanırken, onu fazlasıyla homojen, statik algıladığınız düşüncesi yaratıyorsanız durup düşünmenizde fayda var.

Tarihimizi, otoriter modernleşmenin yol açtığı ayrışmanın, dönemin kavramlarına göre (sağ- sol, laik- muhafazakâr) kendini yeniden ürettiği bir süreç olarak tanımlayıp geçmenin, bazı kırılmaları ihmal ettiğinin farkındayım. Örneğin, tam da arkadaşımın işaret ettiği “sınıf etkisi”nin bu “kültürel ayrışmaya” eklendiği dönemde “Ecevit” faktörüyle karşılaşmamız tesadüf değildir. Kapitalizmin gelişmesi ve hızlı göç, otoriter modernleşmeci çizgiyi “sol” kavramıyla tanıştırdı. “Milli Şef”in tasfiyesine tanık olduk. CHP, tarihinde hiç nasip olmadığı kadar “vatandaş”tan “halk”a doğru bir yayılma olanağı buldu. 80’li yıllarda Ecevit’in muhafazakâr dünyanın önemini keşfettiğinin, ılımlı bir laiklik anlayışına doğru yol aldığının işaretleri görüldü. Gülen Cemaati’yle ilişkisi otoriterlerden çok eleştiri aldı. Bunlar önemli tarihsel bilgiler. Ancak burada tekrarında yarar olmayan nedenlerle, laik sosyoloji ve siyasi hareketin macerası bu yönde gelişmedi. 90’lı yıllarda, Ecevit parantezinin, ardında iğdiş olmuş bir “sol” kavramı bırakarak kapanışını izledik. Keskin bir geriye dönüş ve konsolidasyon yaşandı.

Daha önemlisi günümüzdeki manzara. Arkadaşım, “hiçbir sosyolojik sektöre total sıfatlar yapıştıramayız” derken haksız değil.

Nitekim, soğuk savaşın sona ermesi ve küreselleşmeyle oluşan (insan hakları ve demokratik değerlerin evrensel kabulüne hız veren) yeni iklim, Türkiye’de de bir kısım laikler arasında yankı buldu. Batı’daki tartışmaları izleyen, sosyalist pratiğe eleştirel yaklaşan bazı aydınlar bu yankının taşıyıcıları oldular. Sayılarını çok aşan entelektüel bir etki alanı buldular. Taraf belirgin rolüyle önümüzde duruyor. Medyanın bütün yelpazesinde demokrat düşüncelerin savunucuları kendilerine yer buluyor. Bu oluşumun, geçen yazımda odaklandığım laik gelenekten keskin bir kopuşu temsil ettiği çok açıktır. Keza, kadına dönük ağır şiddet dalgası yeniden kadın hakları savunucularını sahneye çağırdı. Demokrasiyi merkeze koyan farklı bir sol muhalefet anlayışı Yeşiller’le birleşerek yeni bir yol arıyor. Hrant Dink’in cenazesinde buluşan büyük kalabalık, her fırsatta kalpaklı bayraklarla Anıtkabir’e koşan kitleden çok farklı.

Ayrıca yapılan araştırmalar, laik hassasiyetleri olanların da bir kısmının son on yılda başörtüsü, ibadet gibi İslami ritüellere daha esnek yaklaşmaya başladığını gösteriyor. Yani, ulusalcı laik kesimle demokrat laikler arasında yer alan, değişik etkilere açık bir yelpaze olduğunu da varsaymak gerekir. Evet, melez yapılar oluşuyor. Bunlar siyasal alana da yansıyor. CHP’deki iç uyumsuzluğun, kanatlaşmanın hepimiz farkındayız.

Bütün bunlar doğru olmakla birlikte, ulusalcı katı laik kesimin bu sosyolojinin ağırlık merkezine oturduğu da bir gerçek.

Diğer bir gerçek ise Türkiye’de muhafazakâr geleneğin (1) büyük bir sosyolojik tabanı olduğu, (2) çok önemli siyasal değişimleri başardığı, (3) çok güçlü bir siyasi parti yarattığı, (4) kendi içinde iktidar rekabeti dâhil çeşitli farklılaşmaları, çelişik nitelikleri ve melezleşmeleri barındırıyor olduğu.

Tarihin dümeni ağırlıklı olarak muhafazakâr çoğunlukta ve “demokrat eleştirinin” bu dünyada yankı bulup bulmayacağı çok önemli.


ozaltinli@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums