Şeyh Said’in Mezarı İçin Dava Açıldı

Şeyh Said’in Mezarı İçin Dava Açıldı
15.04.2022 - 08:10
Güncelleme 23.04.2022 - 16:10
Haber Merkezi
758

Şeyh Said’in torunu Kasım Fırat ve Diyarbakır Barosu adına Avukat Mehdi Özdemir'in Şeyh Said’in mezar yerinin tespiti için İçişleri Bakanlığı’na yapılan başvurusu cevapsız kaldı. Bunun üzerine mezarların tespiti için 97 yıl sonra ilk kez dava açıldı. DW Türkçe, Şeyh Said’in torunu Kasım Fırat ve Diyarbakır Barosu adına davayı açan Avukat Mehdi Özdemir ile dava süreci üzerine konuştu. 

DW Türkçe'den Felat Bozarslan haberi şöyle: 

Kürt toplumu için önemli bir lider olan Şeyh Said ve 46 arkadaşı, yeni kurulan cumhuriyet yönetimine isyan ettikleri gerekçesiyle 1925 yılının Haziran ayında Şark İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak ölüm cezasına çarptırıldı. Herhangi bir temyiz ve itiraz hakkı tanınmadan aynı gün, yani 29 Haziran’da idam edilen Şeyh Said ve 46 arkadaşı daha sonra bilinmeyen bir yere defnedildi. 29 Haziran 1938’de İstiklal Mahkemeleri’nce mahkûm edilenlere yönelik bir af kanunu çıkarıldı ve itibarları iade edildi. Ancak af kanununa rağmen mezar yerleri hiçbir zaman açıklanmadı. 

97 yıl sonra yargıya taşındı 

Diyarbakır Barosu ve Şeyh Said’in ailesi tarafından kurulan Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği, 97 yıldır sır gibi saklanan mezarların tespiti için geçen ay İçişleri Bakanlığı’na başvuru yapmış, devletin arşivlerinde kayıtlı olan mezar yerlerinin bildirilmesini istemişti. Ancak bakanlık 30 günlük yasal süre içerisinde başvuruya cevap vermedi. Bakanlığın yasal sürede cevap vermemesi, hukuki olarak talebin reddedildiği anlamını taşıdığı için de Ankara 5’inci İdare Mahkemesi’ne dava açıldı. Açılan dava ile 97 yıl aradan sonra Şeyh Said ve arkadaşları ile ilgili ilk kez yargı yoluna başvurulmuş oldu. 

"Bakanlık görev gereklerine aykırı hareket etmiş" 

Diyarbakır Barosu adına davayı açan Avukat Mehdi Özdemir, İçişleri Bakanlığı’nın bir inceleme ve ek araştırma yapmadan talebi reddederek, görevlerinin gereklerine aykırı hareket ettiğini söylüyor. Aile fertlerinin hayatını kaybeden yakınlarının mezar yerlerine ilişkin bilgi alma hakkı olduğunu ifade eden Özdemir, devletin de bu konuda bilgi verme yükümlülüğü bulunduğuna işaret ediyor. Özdemir "Bu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8’inci maddesinde ve anayasanın 20'nci maddesinde çok açık bir şekilde ifade edilmiş. AİHM’in emsal içtihatları gereğince bilgi alma hakkının sağlanması gerekir. Bu anlamda İçişleri Bakanlığı görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmiş durumda" diyor. 

"Ağır bir insan hakkı ihlalidir" 

Bakanlığın "zımnen red" işleminin yürütmesinin durdurulması amacıyla açılan davanın dilekçesinde, Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerlerinin 97 yıldır gizlenmesinin ağır bir insan hakkı ihlali olduğu belirtildi. Dilekçede benzer konulara ilişkin bazı AİHM kararlarına yer veren Avukat Mehdi Özdemir, hakikati bilme hakkının en temel insan haklarından biri olduğunu vurguladı. İçişleri Bakanlığı’nın red kararının aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği ifade edilen başvuruda, kayıp naaşların yeri ile ilgili olarak bilgi ve belge talep edilmesi istendi. 

"Gerekirse ölüm orucuna başlarım" 

DW Türkçe’ye süreci değerlendiren Şeyh Said’in torunu Kasım Fırat, başvuruya cevap verilmeyeceğini tahmin ettiklerini söyledi. İstediklerini almak için sonuna kadar mücadele edeceklerini söyleyen Fırat, sonuç alınamaması durumunda ise ölüm orucuna başlayacağını söylüyor. 

"Sonuç alamazsak gidip orada oturacağız. Gerekirse ben ölüm orucuna gireceğim" diyen Fırat "Ben şehitlerimizin vasiyet ettiği yeri talep ediyorum. Bu inanmış insanların hakkıdır. Kürt halkının hakkıdır. İslami vecibe ve ulusal bir sorumluluktur. Vermezlerse orada ölüm orucuna girer ve şehit olurum. Eğer Kürt halkı olarak, bu insanların varisleri olarak sahiplenirsek biz bunların yerini öğreniriz. Ben buna inanıyorum" d


Editör: M. AKAY