Bu aşamaya nasıl gelindi?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin Yüksek Seçim Kurulu tarafından iptal edilmesinin ardından 23 Haziran 2019’da yapılan yenileme seçiminde yeniden başkan seçilen Ekrem İmamoğlu, Ekim 2019’da, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi'ne katılmak için Fransa'ya gitti. İmamoğlu’nun buradaki temaslarından bir hafta sonra, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yaptığı bir konuşmada, isim vermeden İmamoğlu’nu kastederek, “Avrupa’ya giderek Türkiye’yi şikâyet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek" ifadelerini kullandı. İmamoğlu da bir soru üzerine Soylu’nun bu sözlerine yanıt verdi.
İmamoğlu, gazetecilerin Soylu’nun sözlerini anımsatarak, yorumunu sormaları üzerine isim vermeden şu açıklamayı yaptı:
“Ben lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adama bakarım adam mı diye derim. Seviyesine inmedim, inmeyeceğim. Bu seviye noktasında da söyledikleri yaptıkları da zaten belli, o tarafına çok girmek istemiyorum ama oraya bir cümle yapmak isterim. 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da, onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan şeylere, biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır. Önce ona bir odaklansın."
YSK üzerine alındı
YSK’nin o dönemki başkanı Sadi Güven, kendisi ve görevdeki kurul üyeleri adına, “Seçimi iptal edenler ahmaktır” ifadesi nedeniyle savcılığa ihbar yazısı gönderdi. Yazıda, iptal kararını veren kurulun YSK olduğu belirtildi. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, YSK Başkanlığı’ndan gelen suç duyurusu üzerine, İmamoğlu’nun suç işlediği sonucuna ulaştı. İddianamede, 4 Kasım 2019’daki açıklamasının görevdeki kurul üyelerine hakaret içerdiği belirtildi.
İddianamede, bu konuyla ilgili olarak, İBB Başkanlığı seçiminin 6 Mayıs 2019'da YSK tarafından iptal edildiği anımsatıldı. İddianamede, “Bu durum nazara alındığında, söylemin kamu görevlisi olan ve kurul halinde çalışan mağdurlara yönelik olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Her ne kadar şüphelinin suç tarihi itibarıyla İBB Başkanı olarak görevini yapmakta olduğu görülse de soruşturma konusu eylemin şüphelinin kişisel suçu olarak değerlendirilmesinde zaruret bulunmaktadır" denildi.
4 yıl 1 aya kadar ceza talebi
İddianamede, bu kapsamda Ekrem İmamoğlu'nun o dönem YSK Başkanı olan Sadi Güven ile 10 YSK üyesine yönelik zincirleme şekilde "kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret" suçunu işlediği belirtilerek, 1 yıl 3 ay 15 günden 4 yıl 1 aya kadar hapisle cezalandırılması istendi.
İmamoğlu, mahkemedeki savunmasında açık biçimde, bu sözlerle Soylu’yu kast ettiğini, YSK üyelerine hakaretinin söz konusu olmadığını, kendisi için kullanılan ifadeye yanıt verdiğini belirtti. Savcılık ise buna karşılık YSK üyelerine karşı suç işlendiği görüşünü sürdürdü. Savcılık, esas hakkındaki görüşünde, İmamoğlu’nun cezalandırılması talebini tekrarladı. İmamoğlu’nun 4 yıl 1 aya kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.
Kurul kararı yok
Dönemin YSK Başkanı Sadi Güven, kendisi ya da kurul adına bir suç duyurusunda bulunmadıklarını, görevleri gereği ihbar yazısı gönderdiklerini açıkladı. İmamoğlu’nun avukatları da mahkemeye, Güven’in ve kurul üyelerinin kişisel ya da kurul olarak suç duyurusunun bulunmadığına yönelik açıklamaları sundu. Ancak mahkeme, YSK üyelerinin ifadesinin alınmasına gerek olmadığına karar verdi. Karara, suçun şikâyete bağlı olmaması gerekçe gösterildi. Şikâyet olmasa bile yargılamanın süreceği ifade edildi.
Soylu: “Bana hakaret etti”
Soylu ise kendisine hakaret edildiği iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Soylu’nun başvurusu üzerine İmamoğlu hakkında bu nedenle de soruşturma açıldı. Buna rağmen YSK üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla açılan dava sürüyor.
Avukat, eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, YSK Başkanı’na bir başvuru yazısı göndererek, İmamoğlu’nun sözlerinin Soylu’ya yönelik olduğunu, şikayetçi olmadıklarına dair bir beyanda bulunmaları halinde, davanın beraatle sonuçlanmasının mümkün olacağını anımsattı. Kazan, İmamoğlu’nun isminin cumhurbaşkanı adayı olarak geçtiğini, davada verilecek mahkumiyet kararının siyasi yasak anlamına geleceğini belirterek, bunun da seçimi şimdiden şaibeli kılabileceği uyarısında bulundu.
Baskı yapıldığı iddiası
Gazeteci Barış Terkoğlu, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde kulislerde uzun zamandır konuşulan bu iddiayla ilgili olarak çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Terkoğlu, yazısında, şu iddiayı gündeme getirdi:
“Davaya bakan 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin hâkimi Hüseyin Zengin, Haziran 2022’de, yaz kararnamesiyle, Samsun’a gönderilmişti. Yerine aynı adliyeden bir başka hâkim getirilmişti. Zengin, İstanbul’da, sadece bir yıldır görev yapıyordu. Bu yer değişikliği olağandışı görünüyordu… Eşi hamile olan Hüseyin Zengin de durumdan rahatsız olmuş olacak ki HSK’ye itiraz etti. Zira hiçbir gerekçe bu atamayı karşılamıyordu… Zengin’in, güvendiği kimi hâkim ve savcılara neler anlattığını öğrendim. Şunları söylüyordu:
‘Ben de hükümete destek veriyorum. Hatta eşim, hükümetin desteklediği 2 No’lu Baro’da çalışıyor. Ancak ben hâkimim. Tarafsızlığımı korumak zorundayım. Buna rağmen bazı savcılar aracılığıyla, İmamoğlu’na iki yıldan fazla ceza vererek, onu siyasi yasaklı hale getirmem telkin edildi. Bu suçlara ilişkin daha önce verilmiş kararları inceledim. Vicdani olarak, böyle bir cezanın adaletsiz olacağını gördüm. İmamoğlu hakkında, asgari sınırdan ceza verip, hükmün açıklamasını ertelemenin en doğrusu olacağına karar verdim. Bunu birkaç kişiye de söyledim. Durumdan haberdar olan ve adliyeyi yöneten bir isim, hükümetle görüşerek atamamı yaptırdı.’
Hâkim Zengin’in kabul etmediği senaryoyu da anlatayım:
-İmamoğlu’na hapis cezası verilmesi, cezanın çabuklukla kesinleştirilmesi,
- Ardından TCK’nin 53. maddesine dayanarak İmamoğlu’nun seçme ve seçilme hakkından yoksun bırakılması, infaz tamamlanıncaya kadar milletvekili, belediye başkanı ve parti yöneticisi olamaması,
- Nihayetinde hem İBB’nin muhalefetten alınması hem de İmamoğlu’nun siyasetten tasfiye edilmesi.”
|
Yorum Yap