Diyebiliyorsanız 'Ak Parti' deyin!

  • 20.02.2017 00:00

 Ekim ayı sonları:

“Eğer Türkiye'yi ateşe atmak istiyorlarsa, Türkiye'yi siyaseten de bölünme noktasına taşımak istiyorlarsa ‘evet' oyu verebilirler. Türkiye'nin bölünmesi söz konusu olabilir.(…)Sorun, Türkiye'nin bekası sorunudur.(…)Biz, Türkiye'nin bekasını, birliğini ve bütünlüğünü düşünüyoruz. Bizim bir rejim sorunumuz yok. Bir kişi için Türkiye'de rejimi değiştireceğiz. Bir kişinin egosunu tatmin etmek için. Halk, bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü düşünmez mi? İç savaştan yana mıdır halk, yoksa barıştan mı yanadır?”

Geçtiğimiz salı günü, grup toplantısındaki mutad konuşmasında da yine aynı kişi şunları söyledi:

"(…) Nisan'ın 16'sında yapılacak referandum, bir parti seçimi değil, bir demokrasi seçimi. Demokrasiden yana mı tavır takınacağız, otoriter yönetimden yana mı tavır takınacağız? O nedenle bütün vatandaşlarımdan istirham ediyorum, sandığa giderken düşünün. Söz konusu olan milletin egemenliğiyse, bu konuda asıl Yüce Divan halkın divanıdır, milletin divanıdır. İşte bunun için Anayasa Mahkemesine başvurmayacağız."

3-4 ay gibi kısa bir sürede, neredeyse birbirinin zıddı iki konuşmayı yapan bu muhterem, tahmin ettiğiniz gibi Sayın Kılıçdaroğlu'dur.

Siyasette, liderlerin çelişen söylemlerine geçmişten bir âşinalık yok değil ama zihniyetin bu kadar kısa sürede değişmesi için, ciddi bir şok yaşanması gerekir. Kaybedilen seçimler bile, kendisini sorgulatmadıysa CHP'ye de şimdi ne olduki, dedirtiyor insana!

Aslında, 80 yıllık bir perspektiften bakıldığında, CHP'nin değişim-dönüşüm grafiğinin yatay bir çizgiden, yükselişe doğru geçmesi, AK Parti'nin son 15 yıldır, iktidarda olmasıyla doğru orantılıdır. Aslında değişmek zorunda kaldı ya da “içi kan ağlaya ağlaya” bazı şeyleri kabul etmek zorunda olduğunu anlamaya başladı.

Kendisini rejimin güvencesi gören CHP, TSK ve yargıyı da arka bahçesi ve en büyük destekçisi olarak görüyordu. Rejim, gerçekten de birçok kurumu vesayetin bürokrasisi olarak inşa etmişti. Her biri, birer kaleydi. Yaşanan çatışmanın asıl nedeni, bu kalelerin halka kaptırılmama mücadelesiydi.

AYMde bunlardan biriydi. Sanki kuruluş amacı, CHP'nin istemediği  bir şeyin olmamasına uğraşmaktı. Yasama bir karar mı aldı; hoop CHP, AYM'nin kapısında. Siyasete artık bulaşmayan TSK, CHP için, kaptırılmış bir mevziydi. Satır arası konuşmalarda; “Nerdee eski TSK!” muhabbetleri gözden kaçmıyordu. 15 Temmuz'un Kılıçdaroğlu'nu heyecanlandırması da boşuna değildi. Ancak, o geceki halkın azmi ve cesareti, dünyada gıpta uyandırdı.

CHP,15 Temmuz sonrası bazı KHK'ların iptali için yine AYM'ye başvurunca, bu kez “yetkisizlik” nedeniyle iptal reddedildi. CHP,1990'lı yıllarda benzer başvuruyu AYM'nin kabul edip onayladığını, şimdi ise kendi içtihat ve teamüllerini gözetmediğini ve bunun hukuk devleti için bir “skandal” olduğunu ifade etti. Oysa yıllarca AYM, Yasama ve Yürütmenin “suya sabuna dokunmamasının” teminatıydı. Buna da “erkler ayrılığı, hukuk devleti, demokrasi” gibi, karşı konulmaz kılıflarla kamufle ediyorlardı.

CHP'nin, AYM'ye başvurmayacağını açıklaması, birçok demokrat kesimde olumlu karşılandı. Bunu, “CHP'nin demokratik siyasete dönüşü” olarak yorumlayan yazılar yazıldı. Bunun, önemsenmesi bile, yaşadığımız onca yılda, demokrasinin bu parti tarafından asla hazmedilemediğini, onlar için laftan ibaret olduğunu göstermez mi! Hale bakın ki, “CHP, AYM'ye gitmedi” diye seviniyoruz. Açıkçası, bunun siyasi bir hamleden ibaret olmamasını umuyoruz. Çünkü, gizli iktidar olmaya alışmış CHP mantığının, artık bu devrin kapanmak üzere olduğunu kabul edip, dişe dişe bir mücadeleyle, halkın sorunlarını çözmeye aday bir parti olmasının ülkeye ve demokratik siyasete kazancı büyük olacaktır.  Bizim uzunca bir süredir, iktidar değil, muhalefet sorunumuz olduğunu biliyoruz.

Referandum yaklaşırken, CHP kurmaylarının nasıl bir çizgi izleyeceklerini dinlerken; ne yalan söyleyeyim sanki küçük bir çocuğun, yeni bir şeyler öğrenmiş hallerini görüyorum. Olsun; buna da şükür diyerek, CHP genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan'ın referandum stratejisine birlikte bakalım:

"Alışılagelmiş üslubumuzu ve yöntemimizi bırakacağız. Çok açık. Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren en az yüzde 20 seçmenin oyunu almaya ihtiyacımız var. Başka çaresi yok. Alamazsak bir anlamı yok. Konuştuğumuzun da bir anlamı yok. Çaba harcamamızın da. O zaman onların önem verdiği değerleri, onları rahatsız edecek şekilde sarsmayacağız. Mesela 'AKP' demeyeceğiz arkadaşlar. Diyebiliyorsanız konuşurken 'AK Parti' diyeceksiniz, diyemiyorsanız 'Adalet ve Kalkınma Partisi' deyin. İrite oluyor. 'Evet' diyecek olan Adalet ve Kalkınma Partiliyi 'hayır'a ikna etmek için konuşmaya başladığında neye ihtiyacın var? Dinletmeye ihtiyacın var. 'AKP' dediğin anda dinlemiyor.(…)Anayasalar, değişebilir. Bu anayasa kökeni itibarıyla darbe anayasası. 1982 yılında çıktı. Ama ondan sonra 117 kez değişti. Olumlu değişiklikler oldu. Buna rağmen bu darbe anayasasının özünde darbecilerin ruhu hâla devam ediyor. Tamam, değiştirelim. Ama hangi yolda değiştirelim? Parlamenter demokrasiyi güçlendirecek değişiklikler yapalım. Özgürlükleri, demokrasiyi, kuvvetler ayrılığını, denge ve denetim mekanizmalarını çalıştıracak bir anayasa yapalım.(…)”

Bu referandum, şimdiden “bağzılarını” değiştirmeye başladı bile! “AKP”, sen ne “ceberrut” bir partisin!!!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums