Çağdaş yobazlar

  • 12.02.2017 00:00

 Hani siz çağdaştınız! Hani modernliğin kitabını yazmıştınız! Hani sizin için, kadın ve erkek eşit haklara sahipti!

Durun bir dakika; pardon çok pardon; biz yanlış anladık. Sizin kast ettiğiniz, eşitlik ve çağdaşlık, gardroptan ibaretti. Yoksa biz, bizi biliriz değil mi; karısını-sevgilisini yumruklayan akademisyenleri de, sol yumruğunu kaldırıp, zafer işareti yapanların kadına uyguladıkları şiddetin her türünü de.

….

Ege'nin Kemalist, çok Kemalist sahil beldelerinin birinden diğerine geçiyoruz bir otobüsle. Birkaç saatlik bir mesafe. Önceleri, dayanılmaz bulurken epeydir bir kabareye gitmiş gibi eğleniyorum. İlk farkı, dinlenilen radyoda görüyorsunuz. En az bir marş dinlemek usuldendir. Koltuklara yerleşince gazete hışırtıları başlar. Severim oldum olası, bu hışırtıyı da, gazetenin kokusunu da. Fal tutarım her seferinde; bakalım bu kez kaç Sözcü çıkacak payıma!

Tamam kızmayın!  Burada “diktatörlük” var. O halde, Sözcü de olacak, mözcü de. Tabii ki, fikir özgürlüğü ambalajlı hakaret de!

Arka koltuktan bir öndeyim. Üç adam var arkamda; ikisinin emekli asker olduğu belli. Erdoğan'a olan aşklarından(!), gözlerim yeşerdi. Meğer 15 yıl önce, demokrasimiz, yaşam standartımız çok iyiymiş de gerilemişiz! Mahvetmiş bu “dinciler” ülkeyi blabla…

Hep aynı şeyler derken; Türkçesi oldukça bozuk, İngiliz aksanlı 3.adam, daha fazla dayanamamış olmalıydı ki, beklenmedik bir çıkış yaptı: “Oysa, her yıl geldiğimde, özellikle büyük şehirlerdeki değişim-dönüşüm, trafikteki araçlar, gözle görülür refah artışı beni mutlu ediyordu. Yanılıyor muyum yani!?”

İki adamın paket cevabı hazırdı: “ Kendi belediyelerinin olduğu yerler…”.“Ama nasıl olur” diyordu İngiliz aksanlı adam: “Ödeneklerin bir kuralı var.” Hah dedim; bir bilene çattılar!

Sohbetin, klişe bölümlerine giriş başladı. Atatürk'ün Türk kadınına verdiği değerden yola çıkılıp, “dincilerin” tercihi olan haremlik selamlık vurgusundan sonra, kendi camialarındaki kadınların, daha özgür ve eşit bir şekilde yaşam sürdüğünü söyleyen emekli askerler, hiç beklemediği bir yanıtla karşılaştı.

Evet, diyordu adam, “ikimiz de şort giyiyoruz, denize giriyoruz, içki içiyoruz, dans ediyoruz ve eğleniyoruz. Bu açıdan bakınca eşit sayılırız. Ya kafalarımızda, bilinçaltımızda ne kadar eşitiz!”

Tam da ilginç yerinde yolculuk da biter miydi derken, durakta servis bekleyecek olmamız açıkçası beni sevindirdi. Konuşkan bir yol arkadaşımızdı ve konu güzeldi.

Çocukluğundan beri İngiltere'de büyümüş, eğitimli, dindar kimliği olmayan, orta yaşın üzerindeki beyefendinin, aslında kendilerini “aydın, çağdaş, medeni” diye tanımlayan bu Kemalist tayfanın da, lafta ve görüntüde bir eşitliğin dışında, kadını 2.sınıf gördüklerini ifade etti.

“Çeşitli tartışmalarda kadını rencide etmek için, fikirler üzerinden değil, cinsel kimlik üzerinden vurulması kötü”  diyen Adam, “hem beni, buradaki komşularım sevmiyor; hayır, siyaset değil, ata erkil davranışlarını, eşleri yokken kadınlar hakkındaki ifadelerini ve eninde sonunda kadını hapsettikleri basit sınırı, yüzlerini vurduğum için. Bu şirin beldeyi seviyorum ama dayak yemekten korkuyorum galiba(!)” dedi gülerek.Bahsettiği insanlar, son derece eğitimli, “Batı tarzı” yaşam biçimine sahip insanlardı.

….

Sık sık dindar kimlikli insanları,  tecavüzcü, katil, sapık gibi şahısların vakaları üzerinden toptancı yaklaşımla, “bunlar, kadın görmemiş, gerici, yobaz” diye aşağılayanlar, kendi çirkinliklerini daha fazla gizleyemedi.

Adı ile tezat olan bir kanalın bozacı ve şıracısı, sadece referandumda, “evet” oyu vereceğini söyleyen bir hanımefendiye, karanlık, çağdışı ve yobaz bilinçaltlarını sergileyiverdiler.

Stüdyodaki katılımcılar ise kadınlar da dahil, kahkahalarla eşlik ettiler.

Nilhan Osmanoğlu'nun kararını, beğenmeyip elbette eleştirebilirlerdi. Ancak onlar, kadın kimliği üzerinden, ağzından salyalar akan,tecavüzcü Coşkun modelini iyi bir performansla ortaya koydular.

Ekranda Yılmaz Özdil ve yayına telefonla bağlanan Müjdat Gezen arasındaki diyaloğu aynen ve okurdan özür dileyerek aktarıyorum.

Özdil :Bu kadının bir dükkanı varmış. Sana oradan bir saltanat fesi alalım……

Gezen:  Yılmaz, ben kadını beğendim yahu!

Özdil  : Adayı veresin mi geldi?

Gezen :Adayı değil amaaa.. neyse bunu sonra konuşalım!!!

………

Böyle bir rezaleti, kendini eğitimli hatta “sanatçı” olarak tanımlayanlardan duymak ne acı! Nasıl bir rahatsızlıksa, ne edep, ne adap var. Bunlara ne söylenebilir ki!

Bu şahsın ciddi sorunları var ki; diline vurmuş olmalı! Kemalist bir doktora giderek tedavi olursa, bir ihtimal insanlık kalitesi yükselebilir! Zira hastalık ayıp değil.

Bu seviyesizliği alkışlayan kadınlara gelince, cinsel obje olmaktan mutluluk duyabilirler, bu da onların tercihi.

Burada; “diktatörlük” var. Demokrasi yok ki, “asalım” kendilerini, Şalcı Bacı(lar) gibi…(Alt tarafı şapka(cık) yüzünden!)

Yalnız tek bir kaygım var bu “çağdaş yoldaşlar” için;

Ya ideolojileri, doktorlarını da hasta ettiyse!

Malum; alfabeleri kin, anadilleri nefret…

Bu topraklardan olamaz bu kadar necaset!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums