AP ve Avusturya’dan nağmeler!

  • 27.11.2016 00:00

 Avusturya Parlamentosu, Türkiye'ye yönelik silah ambargosu kararı aldı. Kararda, "darbe girişiminin ardından muhaliflere yönelik operasyonlar, memuriyetten toplu uzaklaştırmalar ve askeri operasyonlarda sivillerin hayatını kaybetmesi" gerekçe gösterildi. 

Savunma Bakanı Fikri Işık; bu kararı kınadığını ve bunun kendi silah teknolojimizi geliştirmemizde bize ciddi motivasyon sağlayacağını söyledi. Avusturya'dan alınan silahların ikamesi, oldukça kolay olacak. Fakat, bir tavsiye niteliğinde olan bu karar, oradaki silah tüccarlarını da mutlaka ilgilendirecektir.

Avrupa Parlamentosu da AB ile sürdürülen müzakerelerin dondurulmasını tavsiye etti. Gerekçeleri de yukarıdakine benzer gerekçeler. Bu kararın da hukuki bir boyutu bulunmamakta. Çünkü, müzakerelerin durdurulma kararını, sadece AB liderleri alabiliyor. Bunun da öyle kolay alınacak bir karar olmadığı, Türkiye'yi tamamen kaybetmenin, onların işine gelmediğini biliyoruz.

Türkiye'nin onlar için stratejik ve ekonomik açılardan önemli olmasının dışında, son zamanlarda, başka bir önemi daha ortaya çıkmaya başladı. Kendi iç siyasetlerindeki, tıkanmışlık, hoşnutsuzluk, gittikçe aşırı sağın yükselmesine karşın, Türkiye üzerinden bir güç gösterisi yapılıyor. İçeride prim yapmak isteyen Türkiye'ye çatıyor.

Garip ve bilinçli bir şekilde bir potansiyel düşman algısı yaratıp, halklarını konsolide etmeye çalışıyorlar. Avusturya'daki silah ambargosu kararının tüm partilerin ortak kararı olması, oranın halkının da müzmin Türkiye-İslam düşmanlığının ortak yanları olduğunu gösteriyor. Zaten, en başından beri, etnik ve kültürel nedenlerle Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı olan bir ülke Avusturya.

Aslında değinmek istediğim, son zamanlarda Batı ülkelerinde yaşanan tutarsızlık ve çifte standardın artık saklanamaz boyutta olması. Mısır'da darbe olur, üç maymunu oynarlar; Suriye'de 600 binden fazla insan katledilir, görmezler; 7 milyondan fazla  mülteciden, kimi balıklara yem olur, kimi onların tellerinin dikenine, kimi de muhabirinin çelmesine takılır. Yine de hiç bir şey yokmuş gibi davranırlar.

Ekonomilerinin bozulmasıyla, o “hümanist ve demokrat” adamların birden ırkçı ve ötekileştirici damarları ortaya çıkıverdi. Hemen hemen tümünde artan milliyetçilik ve yabancı düşmanlığı ve aşırı sağ partilerin yükselişi göze çarpmakta. En küçük bir terör saldırısında, aşırı sert tedbirler alanların, Türkiye'ye gelince ahkâm kesmeleri de, kendilerini çok müstesna bir yerde gördüklerinin delili olsa gerek.

Ayrıca; tuhaf bir bakış açısı gelişti. Bu at gözlüğü ile bakmanın da ötesinde bir açı. Bir gözünü yummak gibi. Askeri operasyonlarda siviller ölüyor derken, 15 Temmuz'daki FETÖ'cü asker ve pilotların, kendi halkını nasıl vurduğunu, meclisi bombaladıklarını yok sayıyorlar. Hendekçilerle FETÖ işbirliğini görmüyorlar.

TSK, emniyet, yargı, üniversiteler ve çeşitli kamu kurumlarındaki bu yapılanmayı hafife alıyor ve Türkiye'nin güvenlik tedbirlerini eleştiriyorlar. Bu hastalık, içerideki uzantılarında da nüksediyor.

Kurulan cümlelerde bir “15 Temmuz darbe kalkışması” geçiyor ama geri kalanıyla, aslında böyle bir darbe atağına inanmadıklarını okuyabiliyorsunuz. Aslında FETÖ'nün nasıl bir yapılanma olduğunu anlamış olsalar, belki de bizdeki uygulamalara hak vereceklerdir belki de!

Aynı cümlede hem darbe olasılığından bahsedip hem de akabindeki uygulamaları eleştirmek, katili tespit edip “yakalamayın” demek olmuyor mu! Elbette, adeta devlet içinde devlet olmuş ve hiyerarşik bir düzen kurmuş bu örgütün elemanlarını deşifre etmek hiç de kolay değil. Hatalar da olabilir.

Asıl şaşırtıcı olan, darbe girişiminde kendilerinin takındığı tavır, zoraki kabız kınamalar, hafife almalar ve aba altından sopa göstermeler değil mi! Bir süredir, kibirli parmaklarını, genelde Türkiye, özelde Erdoğan'a sallamaları geri teper. Çünkü, bu halk ilk defa kendini değerli hissettiren liderlerinin, canı pahasına arkasında durabileceğini 15 Temmuz'da yeterince ispatladı.

Terör örgütlerini direkt ya da dolaylı destekleyerek, fazlasıyla antipati topladıklarının farkında bile değiller. Müzakereleri başlatan ve hızlandıran da bu Erdoğan'dı. Son derece iyi niyet ve coşkuyla sahiplenildi AB'ye girme isteği. Ne var ki, ipe un sermeler, çifte standart ve ayrımcılık derken, Arap Baharları ile bozulan büyü; Gezi ve sonrası.

Sanıyorum Batı, Müslüman kimlikli bir demokrasiden korktu. Kendi kontrollerindeki bir diktayı, Müslüman bir demokrata tercih ederler.

Çünkü tersi, bütün tezlerinin çökmesine neden olur. Medeniyetler çatışması, hafife alınacak bir konu değil.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums