Kime “defacto”?

  • 7.10.2014 00:00

 Ankara’nın Salih Müslim’le yaptığı görüşmenin ana hatları basına yansıdı.

Görüşmede Türkiye taa başından beri ileri sürdüğü şartları bir kere daha tekrarlamış: “Şam Rejimi ile her türlü bağını kes, ÖSO ile birlikte savaş, demokratik özerklikten ve kanton yapısından geri adım at” demiş.

Peki karşılığında ne önermiş?

Doğrudan silah yardımı zaten gündemde değil. Önerdiği şey Batının ya da Irak’taki bölgesel Kürt yönetiminin PYD’ye yardım ulaştırmasının önündeki vetoyu kaldırmak.

Salih Müslim de daha önce kabul etmediği bu şartları çaresiz  kabul etmiş. Gelinen bu noktada, yapılan pazarlığın pratik bir önemi kaldı mı, bilmiyorum. Kobani’nin neredeyse tamamen boşaldığı, şehirde kalan birkaç yüz PYD’liyle IŞİD arasında sokak çatışmalarının sürdüğü; PYD’li militanların çaresizlikten intihar bombacısı olmaya yöneldiği haberleri doğruysa, Kobanili Kürtlerin “Hacet kalmadı” noktasına oldukça yakın olduğunu tahmin edebiliriz. Ne var ki, pratikte değilse bile, tarihi olarak kolay unutulmayacak, çok atıf yapılacak bir pazarlık bu... Ve doğrusu, Türkiye açısından hiç de gururla hatırlanacak bir pazarlık değil. Kuşatılmış, zorda kalmış, katliam tehlikesiyle karşı karşıya olan bir halka kendi politikalarınızı dayatmanız ahlaki olmadığı için...

Değerler üzerinden politika yapan bir hükümetin, işgale karşı topraklarını savunmaya çalışan bir halka yapacağı yardım koşulsuz olmalıydı.

“PYD yanlış tercih yapmasaydı...”               

Şu anda basında  PYD’nin Suriye politikasında ne kadar yanlış tercihler yaptığı ve başına ne geldiyse bu yanlış tercihleri yüzünden geldiği bolca yazılıp çiziliyor.

Neydi PYD’nin politikasının özü?

Suriye’de iç savaşın başlamasıyla birlikte, Esad’la çatışmayarak ve ÖSO’ya da katılmayarak üçüncü bir yol tutturmaya çalışması; Esad’ın Kürtlerin muhalefef saflarına geçmemesi için gösterdiği toleranstan yararlanarak yıllardır kimliksiz yaşadığı öz yurdunda kendi özerk bölgesini oluşturmaya çalışması...  Suriyeli Kürtlerin, iç savaşın yarattığı koşullarda karşılarına çıkan tarihi bir fırsatı değerlendirmeye çalışmaları, özlemleri olan özerkliğe kavuşmak istemeleri, suçlanacak, “fırsatçılık” diye aşağılanacak bir şey değildi. Tarihte nice devlet, nice federatif yapı böyle altüst oluşlar sırasında ortaya çıkmış, savaşlar nice rejim değişikliğine neden olmuştur.

Unuttunuz mu, bir zamanlar Iraklı Kürtler de Irak’ın işgalini kendileri için fırsata dönüştürüp federe devletlerini kurmuşlardı.

Ayrıca, şimdilerde hiç sözü edilmeyen bir başka noktayı da hatırlatmakta fayda var.  ÖSO’nun oluşum sürecinde PYD muhalefet güçleriyle görüşmedi değil; görüştü. Ama bu görüşmelerde muhalefet,  geleceğin Suriye’sinde Kürtlerin talep ettikleri haklar ve statüleri konusunda hiçbir güvence vermedi. Peki ne yapmalıydı Kürtler?

Savaş bittiğinde yine ülkenin paryaları olarak yaşamayı kabul edip Esad’a karşı savaşmalı mıydı?  Bu politika kimin için ”doğru” olurdu?

Ya Türkiye’nin yanlışları?

PYD’nin yanlışlarından bu kadar çok bahseden hükümetin biraz da dönüp  Suriye Kürdistanı siyasetinde kendi yaptığı  yanlışlara bakması iyi olurdu doğrusu...  2012 yılında Suriye’nin Kürt bölgesinde özerk bölge oluşumunun hız kazanmasıyla birlikte Türkiye’nin tepkisinin “sınırımızda böyle bir emrivakiye izin vermeyiz” olduğunu ve o zamandan bu zamana, Suriye Kürdistan’ına bir tehdit olarak gören anlayışın değişmediğini unutmayalım.

Oysa Türkiye daha baştan Irak’ta yaptığı hatayı burada yapmasaydı Suriye Kürdistan’ını bir tehdit olarak değil fırsat olarak algılasaydı; bu oluşumu “çözüm süreciyle büyüme” perspektifiyle okusaydı;  Suriyeli Kürtlere karşı dostça bir tutum takınsaydı, (bu dostluk yeni oluşumu etkileme ve eleştirme imkanını da beraberinde getirecekti) bugün durum çok farklı olabilirdi. Hatta o koşullarda Rojawa’nın Türkiye’nin himayesinde oluşan ÖSO’ya katılması da mümkün olabilirdi; ÖSO’nun Suriye’nin geleceğinde Kürtlerin hakları ve konumu meselesine bakışı da farklı olabilirdi.  Her neyse... Herkes hata yaptı ve bugünlere geldik.

Bugün geldiğimiz noktada, Suriyeli Kürtlerin güçler dengesini iyi hesap edemediklerini, yanlış politika izlediklerini söyleyebilirsiniz.  Ama davalarının haklılığını inkar edemez, kendi topraklarında özgür yaşama taleplerini reddedemezsiniz.  Ne yazık ki, Ankara’nın yaptığı budur.

“Defacto yapılanmalar kabul edilemez. Suriye’nin geleceğini halkı belirlemelidir” sözlerinin başka ne anlamı olabilir ki...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums