- 17.07.2013 00:00
Ankara kulisleri ilginç bir haberle çalkalanıyormuş.
CHP ve MHP'nin yerel seçimlerde ittifaka hazırlandığı; MHP'nin İzmir ve İstanbul'da CHP'nin adayını, CHP'nin ise Ankara'da MHP'nin adayını destekleyeceği; böylece İzmir ve İstanbul büyükşehir belediyelerinin AK Parti'den alınmasına çalışılacağı konuşuluyormuş.
Henüz resmi bir doğrulama yok. Ama bana kalırsa çok yakışırlar birbirlerine; son derece ilkeli bir ittifak olur bu. Zira hem ideoloji hem de siyasi çizgi olarak CHP ile MHP birbirlerine o kadar yakın duruyorlar ki, sık sık aralarındaki farkı ayırt etmek zorlaşıyor.
Türkiye'nin en temel meselelerinde aldıkları tutuma şöyle bir bakmak bile bu ittifakın ne kadar ilkeli bir ittifak olacağını görmek için yeterli:
Kürt meselesinde her ikisi de Kürtler'i inkar ve asimilasyon politikasının Anayasa'daki temel taşları olan vatandaşlık tanımı, ana dilde eğitim gibi maddeleri kararlılıkla korumaya çalışıyor. MHP bunu daha saldırgan bir üslupla yaparken CHP bir sabun kaypaklığı ile yürütüyor.
Her ikisi de darbeci generallere sahip çıkıyor.
Silivri'deki sanıklara kol kanat germede; darbecileri milletvekili yapmakta birbiriyle yarışıyorlar. (Hakkını yemeyelim, MHP bazen -27 Nisan muhtırasında olduğu gibi- CHP'den daha sivil, daha meşruiyetçi bir tutum takınabiliyor.)
Her ikisi de Anayasa değişikliğini engellemek için elinden geleni ardına koymuyor. Her ikisi de Türkiye'nin en temel meselelerinde eski statükonun geri gelmesi; eski iktidar elitlerinin imtiyazlarının iade edilmesi, eski siyasi ve toplumsal hiyerarşinin korunması konusunda hemfikirler. Her ikisi de -ekonomik, sosyal, kültürel her konuda- sapına kadar devletçi...
Bunlar siyasi ve ideolojik olarak o kadar büyük ortak paydalar ki, bu iki partinin sadece yerel seçimlerde değil genel seçimlerde de ittifak yapması son derece doğal.
Ama...
Ama problem şu ki, tepede böyle bir ittifak kurulabilse bile, aynı ittifakın seçmen katında gerçekleşmesi mümkün değil.
Çünkü iki partinin de seçmen kitlelerinin algısı bu gerçeklikten tamamen farklı. Her iki partinin seçmen kitlesi de karşı tarafı, "kardeş parti" gibi görmek bir yana, iki zıt kutupta yer alan, birbirine en uzak partiler olarak görüyor. CHP'li tabana sorsanız, MHP Türkiye'nin en gerici-faşist partisi, kendi partileri ise Türkiye'nin en ilerici-demokrat partisi... MHP'li tabana sorsanız, CHP'liler gizli komünist, kendi partileriyse en antikomünist ve milliyetçi parti...
Sıradan bir CHP'li için MHP'ye oy vermek, kendine, geçmişine, ihanettir, hiçbir şekilde savunulamaz bir tutumdur, sadece kendisi için değil ailesi için de bir yüz karasıdır. Aynı şekilde bir MHP'li de "CHP'ye oy vereceğime elim kırılsın daha iyi" diye düşünür.
Aynı ipte oynayan cambazlar
Aslında bu durum Türkiye'nin geçmişten bugüne yaşadığı siyasi saflaşmadaki çarpıklığın bir tezahürü. Malum "ilericilik-gericilik" ekseninde kutup gibi görünen siyasi oluşumların gerçekte kutup olmayıp birbirinin versiyonları, aynı ipte oynayan cambazlar olduğunun görülememesinin sonucu.
Oysa ülkemizde geçmişte de bugün de gerçek bir saflaşma var. Bu saflaşmanın bir kutbunda askerler-CHP-MHP ve solun ana gövdesinin yer aldığı iktisadi ve siyasi olarak devletçi-jakoben-otoriteryen-liberalizm karşıtı blok yer alıyor; diğer kutbunda ise 50 sonrasında DP, daha sonraki yıllarda ise ANAP ve AK Parti'nin yer aldığı daha sivil, gücünü toplumsal meşruiyetten alan, iktisaden daha piyasacı, siyaseten daha demokrat, liberalizme daha yakın blok...Siyaset sahnesindeki gerçek mücadele bu iki çizgi arasında yaşanıyor. Türkiye'nin geleceğini bu iki çizgi arasındaki mücadele belirliyor...
Ama -yazımızın esas konusuna dönecek olursak- sanal saflaşma kafalarda öylesine etkili ki, denenebilecek bir MHP-CHP ittifakının seçmen katında herhangi bir başarı şansı görünmüyor.
Yorum Yap