- 8.05.2013 00:00
Bazı gazetelerde istihbarat raporlarına dayanan tatsız haberler yer alıyor son günlerde. PKK'nın bölgede, özellikle de kırsalda bölgesel kolluk kuvveti gibi davranmaya başladığına dair haberler...
Somut olaylar aktarılıyor: Mardin'in Nusaybin ilçesinde eğlenmek için kırsal alana giden bir grup gencin alkol aldıkları gerekçesiyle PKK'lılar tarafından önce sorgulandığı sonra da dayak yediği, bu arada otomobillerinin de yakıldığı... Yine Mardin'in merkez köylerinden birinde 9 kişilik bir PKK'lı grubun ormana giden köylülerin önünü kestiği, ağaç kesmenin PKK'nın iznine bağlı olduğunu söylediği, köylülerin üzerindeki parayı aldığı, hızarlarına el koyduğu, daha sonra da otomobillerinin benzin deposuna ateş ederek yaktığı şeklinde olaylar...
Elbette araştırılıp soruşturulması gereken iddialar bunlar. Ama şunu söyleyeyim ki, Güneydoğu'da böyle şeyler oluyor olması hiç de akla uzak gelmiyor.
Çünkü PKK böyle şeyleri ve daha beterini yıllarca yaptı. Şimdi niye yapmasın ki?..
Bunca yıldır sivil halk üzerinde baskı uygulayarak, hot zot ederek, zorla para toplayarak, esnafı kepenk kapatmaya zorlayarak, hatta "halk mahkemeleri" kurarak, bölgede "iktidar" olmaya çalışan bir gücün, şimdi barış süreci başladı diye psikolojisini, hal ve tavrını bir günde değiştirmesi ve "iktidar" olma sevdasından vazgeçmesi kolay bir şey olmasa gerek. Hele hele o militanlara, bu noktaya "verilen silahlı mücadele sayesinde gelindiği" fikri pompalanıyorsa, onların da"zaferin meyvelerini toplamak istemelerine" şaşmamak gerek.
PKK'nın transformasyonu
Aslında, çözüm süreci dediğimiz sürecin 3. aşaması olarak adlandırılan "normalleşme"aşamasının en çetin geçeceği yer Güneydoğu olacak besbelli ki...
30 yıllık savaşın bölgeye getirip yığdığı şiddet tortuları; halkın arasına ektiği düşmanlık tohumları o kadar çok ki, silahlar bırakılınca her şeyin otomatik olarak normale dönmeyeceğini; Güneydoğu'da hayatın normalleşmesi için çok çaba harcamak gerektiğini daha şimdiden bilmemiz gerekiyor.
"PKK'nın siyasi mücadeleye geçmesi" demek kolay da, 40 yıldır bütün çelişkileri silahla çözmüş bir örgütün siyaset dilini öğrenmesi, sorunları müzakere ile çözmeye alışması kolay mı?.. Unutmayalım ki bu örgüt kendi içinde 5000'e yakın elemanını infaz eden otoriter bir örgüttür. Kendi dışındaki bütün Kürt gruplarını silah tehdidiyle bastırmış; bölgede kendisine muhalefete kalkışan kişileri gözünün yaşına bakmadan öldürmüş zalim bir örgüttür. Şimdi biz bu örgütten her türlü fikre saygı göstermesini, farklı düşünenleri kurşunlamak yerine onlarla rekabet etmeyi öğrenmesini; hani neredeyse kendi olmaktan çıkıp başka bir şeye dönüşmesini bekliyoruz.
Sadece PKK da değil... Savaşın yarattığı diğer bir Frankeştayn olan Koruculuk Kurumu ne olacak? Korucu aşiretleri ile PKK'yı destekleyen aşiretler arasındaki düşmanlıkları, kan davalarını nasıl çözeceğiz? 30 yıllık savaşın halk içine saçtığı ayrılık tohumlarını nasıl temizleyeceğiz? Bütün çocuklukları sokaklarda polise taş atarak, ateş yakarak, lastik yakarak geçmiş bir kuşağı nasıl rehabilite edeceğiz?
Bunları kimsenin gözünü korkutmak için yazmıyorum. Meselenin büyüklüğünü ve uzun bir zamana yayılacağını kavrayalım diye yazıyorum.
Ve elbette bir amacım da BDP'li siyasetçileri uyarmak... Bizim kulağımıza gelen bu haberler mutlaka onların kulağına da geliyordur.
Tecrübeli siyasetçiler olarak, şu anda dağdan inen, köyüne dönen PKK'lıları uyarma, onlara yol yordam öğretme işini birinci derecede onlardan beklersek çok şey mi istemiş oluruz?
Tabii, en önemlisi de çözüm sürecinin ana fikrini kavratma sorumlulukları var.
Çözüm süreci dediğimiz sürecin dağdan inenlerin ovada hakimiyet kuracakları ya da bölge halkına ağalık taslayacakları bir süreç olmadığını bir an önce belletseler iyi olur.
Yorum Yap