Yeni anayasa: Bilanço zamanı

  • 17.12.2012 00:00

 2012 bitiyor. Biçilen zaman doldu ve ortada ne yeni bir anayasa taslağı var ne de bir konsensüs...


Doğrusunu isterseniz, hepimiz hem kendimizi iyimser olmaya zorlayarak hem de birbirimizi dolduruşa getirerek, 2013'e gıcır gıcır bir anayasa ile girebileceğimize inandırmıştık.

Hayat bize siyasetin arzular ya da temennilerle yürümediğini; gerçekçi olmayan siyasi hedeflerin siyasi ve toplumsal realitelerle çarpışıp tuz buz olmalarının kaçınılmazlığını bir kere daha gösterdi.

Peki neden başaramadık?

İstenilen hedefe ulaşılamamasında rol oynayan çok sayıda faktör sayılabilir. Ama "gıpgıcır" bir anayasa hedefinin imkânsızlığının öylesine temel bir sebebi var ki, bence bu sebep "yolunda gitmeyen" bütün diğer konuları önemsiz hale getiriyor.

Kurucu meclis tartışmaları

Yeni anayasa konusu ilk gündeme geldiğinde yaptığımız kurucu meclis tartışmalarını hatırlayın.

O günlerde herhangi bir anayasa değişikliğine karşı olanların sığındıkları bahanelerden birisi de "kurucu meclis" meselesiydi... Diyorlardı ki, yeni anayasa yapmak ya da köklü anayasa değişiklikleri yapmak kurucu meclislerin işidir. O yüzden de bu meclisin anayasa yapması sağlıklı değildir, değişiklik bundan sonraki meclise bırakılsın ve o meclis bir kurucu meclis gibi çalışıp yeni anayasayı yapsın.

Tabii ki bu itirazın hukuki bir yanı yoktu (zira anayasaya göre, seçimle kurulmuş her meclis, gerekli çoğunluğu sağladığı takdirde anayasayı değiştirmeye ve hatta sil baştan yapmaya yetkilidir) ama önemli bir siyasi gerçeğe işaret ediyordu: Toptan yenilenmiş, gıcır gıcır anayasaların ancak darbelerden ya da devrimlerden sonra -ki birçok devrimin gerçekte darbeden başka bir şey olmadığını düşünürseniz, sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkıyor- yapılabileceği gerçeğine!

Tarihimize dönüp şöyle bir bakın: Kurucu meclisler malum, darbelerden sonra kurulan sözde meclislerin adıdır. Darbeciler gelmiş, kendi ihtiyaçlarına göre yeni bir rejim kurmak -ya da mevcut rejimi revize etmek- üzere kendi adamlarından bir meclis kurmuş ve alıp ellerine kalemi yepyeni bir anayasa yapmışlar. Çünkü kendilerinden önceki her şeyi bir kenara fırlatıp, ülkenin bütün siyasi güçlerini sahneden uzaklaştırıp "sıfır" noktasından başlama "lüksü" ancak onların sahip oldukları bir lüks!

Demokratik rejimlerde parlamentolar hiçbir şeye sıfır noktasından başlayamazlar; bir gün çıkagelip yepyeni bir "düzen" kuramazlar. Toplumların ve parlamentoların tarihinin bir sürekliliği vardır; siyasal tarihi kesintiye uğratıp kafalarına göre bir milat ilan edemezler. Kendilerinden önce yaşanmış olanların, yapılmış olanların, düşünülmüş ve tasarlanmış olanların üzerine oturur ve oradan devam eder; ama oradan devam ederken kendi eleştirileri, bakış açıları, dünya görüşleri ve seçilirken halka verdikleri sözler doğrultusunda dönüşümler, değişimler gerçekleştirmeye çalışırlar.

Parlamentoların çoğulcu yapısı, farklı çıkarların temsilcilerinin bir arada bulunması bu değişim ve dönüşümün adım adım, parça parça, ikna ede ede, tavizler ve uzlaşmalarla bir süreklilik içinde yürütülmesini gerektirir.

Paket paket ilerlemek 

Meseleye böyle bakarsak, parlamentoların "kurucu meclis" gibi çalışmasının mümkün olup olmadığını değil, ayrıca istenen bir şey olup olmadığını da sorgulamamız gerekir. Tarihin bazı dönemlerinde bazı sivil iktidarların da parlamentoyu "kurucu meclis" gibi çalıştırıp eski sistemin reddi temelinde son derece radikal dönüşümler gerçekleştirdikleri olmuştur. Ama bu teşebbüsler genellikle jakoben teşebbüslerdir. Siyasal elitlerin toplumu, toplumun iradesine rağmen dönüştürme gayretleridir ve bu nitelikleri yüzünden de çoğu kez geri tepmiş, büyük toplumsal sıkıntılara ve çatışmalara sebep olmuştur.

O yüzden de diyorum ki ben, "yepyeni bir anayasa" hayaliyle başladığımız ve hüsranla noktaladığımız bu yılı değerlendirirken hedefimizin doğru olup olmadığını da tekrar gözden geçirmeliyiz.

"Yeniden kurma" iddiasıyla kalkışılan topyekûn bir anayasa değişikliği yerine, paket-paket ilerlemek; her paket için farklı siyasi ittifaklar kurmak, tematik konsensüsler sağlamak; anayasayı değişen toplumsal iklime ve ihtiyaçlara göre sürekli yenilemek, yani donmasına izin vermemek; sürekli değişen ve hep "yaşayan" bir anayasaya sahip olmak daha iyidir, dahası belki de mümkün olan tek yoldur.

Her anayasa değişikliği paketine, "içinde neden şu da yok" diye itiraz edenlerin ve işi "ya topyekûn değişim ya da hiç" noktasına getirenlerin konuyu bir de böyle düşünmelerinde yarar var
.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums