- 9.11.2012 00:00
Gizli tanıklık denen uygulamanın birçok sakatlık içerdiği zaten biliniyor ama buna rağmen bütün dünyada kullanılıyor.
Çünkü gizli örgütleri çökertmenin en etkili yollarından biri, o örgütlerin içinden çıkmış insanlara can güvenliği garantisi vererek konuşmalarını sağlamak. Ama bu arada, tanığın kimliği bilinmediği için savunmanın bazı hakları da kısıtlanmış oluyor. Mesela sanık, tanıkla arasında bir husumet olup olmadığını bilmediği için itiraz edemiyor.
Bu usulün, sanıkların savunma haklarının mümkün olduğu kadar ihlal edilmeden nasıl kullanılabileceği bir başka tartışma konusu.
Şemdin Sakık artık açık tanık haline geldiğine göre, "Sakık'tan tanık olur mu olmaz mı" tartışmasını gizli tanıklık kurumunun sorunlarından ayırarak yürütmek gerekir.
Bilgi kirli adamlarda
Sakık'ın iki gün boyunca mahkemede verdiği ifadelere baktığınızda Taraf Gazetesi, Altan Kardeşler, Yasemin Çongar, Cengiz Çandar hakkında söylediği ipe sapa gelmez şeyleri okuduğunuzda, meşhur Andıç olayında Ergenekoncular'ın emrinde oynadığı rolü düşündüğünüzde bu adamın nasıl olup da tanık yapıldığına isyan etmemek mümkün değil. Geçmişi bu kadar karanlık, böylesine kirli, böylesine tehlikeli, her türlü gücün emrine girebilecek bir adamın ifadesine nasıl inanırsınız; siz ondan yararlanmaya çalışırken onun yargıyı manipüle etmeyeceğini nasıl garanti edersiniz?..
Bütün bunlar makul sorular ve makul endişeler... Ama olaya bir de başka bir tarafından bakalım:
Ergenekon gibi belalı ve gizli bir örgütü çözmeye çalışan, Ergenekon'la PKK arasındaki derin ilişkileri öğrenmek isteyen savcılar Şemdin Sakık gibi biriyle konuşmayacaklardı da kiminle konuşacaklardı? Benimle mi? Sizinle mi? Sokaktan geçen sıradan vatandaşla mı?
Ya da yarın öbür gün yakalansa ve itirafçı olsa Murat Karayılan'ı, Behruz Erdal'ı konuşturup örgütün iç yüzünü, eylemlerini, Ergenekon'la bağlantılarını sormayacaklar mıydı?
Mesele mahkeme heyetine güvenmek ya da güvenmemek
Gerçek şu ki, Ergenekon gibi, mafya gibi derin örgütlerde çözülme çoğu zaman örgütün kendi içindeki çatlaklar ve menfaat çatışmaları yüzünden başlar. Emniyet ve yargı da bütün dünyada her zaman bu çatlaklardan, iktidar mücadelelerinden yararlanır; bu çatışmaların bir tarafında yer almış "kirli adamlar"ı kullanmaya çalışır, onlardan bilgi alır.
Ama o kirli adamlar da polisi ve yargıyı kullanmaya çalışır. Ya kendi paçalarını kurtarmak gibi basit bir hesapla yaparlar bunu ya da başka güç odakları tarafından kurulmuş çok daha kapsamlı komploları hayata geçirmek için...
Burada mesele, tanığın karakterinin sağlamlığı değil o kirli adamlardan alınan bilgileri süzgeçten geçirecek olanların pozisyonu, niyeti ve ehliyetidir.
O kişiler o tanıktan daha akıllı olmalıdır ki, tanığın söyledikleri içinde gerçek olanlarla manipülasyon amacıyla söylenenleri ayırt edebilsin, oyuna gelmesin.
O kişilerin gerçeği bulup çıkarmaktan, adaleti sağlamaktan başka bir amacı olmamalıdır ki, tanığın söylediklerini doğru dürüst bir süzgeçten geçirebilsin.
Demek ki temel mesele, kamuoyunun o tanığı dinleyen mahkeme heyetine güven duyup duymamasıdır. O zamana kadarki icraatıyla adil ve tarafsız olduğu konusunda kamuoyunun güvenini kazanmış bir mahkeme, kimi tanık kürsüsüne çıkarırsa çıkarsın sorun olmaz. Kamuoyu o heyetin gerçekle iftirayı ayırt edebileceğine; tanığın manipülasyon çabalarına geçit vermeyeceğine güvenir.
Böyle baktığımızda, Sakık'ın tanıklığının Ergenekon Davası'na zarar verip vermeyeceğini de mahkemenin şimdiye kadar kamuoyunda oluşturduğu imajın ve Sakık'ın ifadesi karşısındaki tavrının belirleyeceğini söyleyebiliriz.
Ergenekon sanıklarının, mahkemeyi adil ve tarafsız bulmamaları yetmez. Önemli olan genel kamuoyunun ne düşündüğüdür
. Kaynak:http://gundem.bugun.com.tr/semdin-sakik-tan-tanik-olur-mu-yazisi-211339
Yorum Yap