Kırmadan dökmeden müdahale

  • 6.11.2012 00:00

 

Sürmekte olan açlık grevleriyle ilgili olarak, aklı başında herkesin üzerinde birleştiği noktadan başlayalım:

Öne sürülen talepler içinde bir tanesi hariç, diğerleri kabul edilebilir talepler değildir. Kürtçe savunma hakkı zaten açlık grevlerinden önce halledilmeye çalışılan bir meseleydi. O konu çözülebilir, ama bu da örgütü "kesmez." Diğer bütün talepler ise siyasetin konusudur, siyaset platformunda mücadeleyle elde edilebilir. Dolayısıyla bu taleplerle başlayan bir açlık grevinin başarıya ulaşma şansı yoktur. Öcalan'ın başka yollarla İmralı'dan çıkıp çıkamayacağını bilemem ama bu yolla çıkamaz. Anadilde eğitim hakkı bu yolla kazanılamaz. Öcalan'ın avukatları aracılığıyla örgütü yönetmesine izin verilemez.

Buradan çıkarılacak ikinci sonuç şudur: Hapisteki tutukluları böyle karşılanması imkânsız taleplerle açlık grevine sokan güç aslında onların ölmesini istiyor. Evet, PKK öne sürülen taleplerin kabul edilmesinin mümkün olmadığını herkesten iyi biliyor. O, hesabını "başarı" üzerinden değil, açlık grevindekilerin ölümü üzerinden yapıyor. Ölümler başlasın, kitlesel boyut kazansın, her ölümle birlikte tansiyon yükselsin, dışarıdaki gösterilerin şiddeti artsın, halk arasında çatışmalar çıksın, Türkiye "idare edilemez" hale gelsin... Böylece terör örgütü, Şemdinli'de başaramadığı; okul boykotlarıyla, okul yakmalarla, canlı bombalarla sağlayamadığı ortamı yaratabilsin, hesabı yapıyor.

Onlar kendi iradeleriyle mi başladılar ki... 

Bu iki tespit bize bugün ne yapılması gerektiğinin de işaretini veriyor: Ölümlere müsaade etmemek! Kritik aşamaya gelen bütün tutukluları hastanelere sevk etmek ve tıbbi müdahalede bulunmak. Ama bunu "Hayata dönüş" operasyonunda yapıldığı gibi kırıp dökerek değil; ustalıkla, koğuşları savaş alanına çevirmeden, kimseyi incitmeden yapabilmek...

Bu çözüm yolunun pek demokrat ve pek hümanist bazı çevreler tarafından tepkiyle karşılanacağının farkındayım. Açlık grevlerinin başından bu yana, olmayacak duaya amin dercesine, hükümete talepleri karşılaması için baskı yapan bu çevreler, tıbbi müdahale önerisine de, "devletin tutuklunun iradesine saygı göstermek zorunda olduğu", "insanın ölmeye hakkı olduğu" ve "zorla tedavinin insan hak ve özgürlüklerine aykırı olduğu" gibi gerekçelerle karşı çıkıyorlar.

Bu argümana karşı söylenecek tek şey şudur: Şu anda açlık grevi yapanlar, başlama kararını kendi özgür iradeleriyle mi aldılar ki, bitirme kararını özgür iradeleriyle vermelerini bekleyeceğiz? 

Müdahale tek şansları

PKK tipi örgütleri biraz tanıyan herkes, bu tip örgütlerin kendi kadroları üzerindeki baskısını bilir. Totaliter örgütler kadrolarının hayat tarzını, seçimlerini her zaman kontrol ve baskı altında tutarlar. Ama özellikle cezaevlerinde bu baskı ve kontrol misliyle ağırlaşır, 24 saat adam adama markaja dönüşür. Cezaevine düşmüş bir militanın orada, herhangi bir konuda özgür davranma şansı yoktur. Tartışma, ortak karar alma yoktur. Talimatlar dışarıdan gelir ve koğuş şefleri tarafından militanlara iletilir. Talimatlara uymayan örgüt mensubunun karşılaşacağı en hafif ceza koğuşta tecrit edilerek "hain" ilan edilmek, en ağırı da kuytu bir köşede infaz edilmektir.

Dolayısıyla, bugün sınırsız açlık grevinin kritik aşamasında olan yüzlerce tutuklu için tek yaşama şansı dışarıdan müdahaledir. Bu örgütleri biraz tanıyan ve bir parça empati yapabilen herkes grevdekilerin büyük çoğunluğunun şu anda dört gözle tıbbi müdahale beklediklerini ama bunu asla -doktorlarına bile- ifade edemeyeceklerini bilir. Onların şu anda istedikleri tek şey, kendi yapamadıklarını onlara birilerinin sözümona "zorla" yaptırması, zorla beslemesidir. Kendi üstlerindeki örgüt iradesinin başkaları tarafından kırılması; böylece "hain" diye damgalanmadan, tecrit edilmeden, örgüt tarafından cezalandırılmadan hayata dönebilmektir.

Onlar bu beklenti içinde kıvranırken, dışarıda dost bildikleri bazı kesimlerin sözde onların haklarını savunmak adına, ısrarla tıbbi müdahaleye karşı çıktığını duydukça nasıl bir çaresizlik içine yuvarlandıklarını; içlerinde büyüyen ve asla dışa vuramadıkları o büyük öfkenin nasıl nefeslerini kestiğini düşündükçe benim de nefesim kesiliyor.

Anlayışsızlığın bu kadarını anlayamıyorum
.Kaynak:Bugün Gazetesi

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums