- 2.11.2021 06:08
Modern sosyal bilimin kurucu isimlerinden biri olan Max Weber’in en büyük katkılarından birisi karizmatik lider ile modern-bürokratik yönetimi ayırmasıdır.
Weber’e göre karizmatik liderlik geride kalmış artık karizmadan daha çok yetenek, şeffaflık, adalet gibi değerler üzerinden iş gören modern liderler ve yönetimler öne çıkmıştır.
Weber’den çıkarılan derslerden birisi karizmatik liderliğin artık yıkıcı olduğu, önemli olanın modern ve rasyonel bir yönetim geliştirmek olduğudur.
Sözgelimi, Almanya’yı 16 yıl yöneten Merkel, Weber’e göre bakarsak karizması olmayan ancak modern ve rasyonel liderdir. Aksine, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde birbiri ardına bir tür karizmatik liderler geçidine şahitlik ederiz.
Kanaatimce Weberci bir yorumla tarihimizde karizmatik tarzdan modern tarza geçiş yapabilmiş örneklerden birisi İsmet İnönü’dür. Bir dönem kendini “Milli Şef” olarak takdim etmeye kalkan İnönü zamanla bundan dönmüş (yahut dönmek zorunda kalmış) daha sonra kendisine göre çok daha az tarihsel önemi olan insanların “altında” siyaset yapmayı kabullenmiştir.
O nedenle Paşa’nın oğlu Erdal İnönü’nün sıfır karizma ancak tam modern bir yönetici örneği olarak Türkiye siyasetinde ortaya çıkması şaşırtıcı değildir.
Burada şunun altını çizmek gerekiyor: Karizmatik liderlik büyük oranda konjonktüre bağlıdır. Konjonktür değişince, karizmatik lider kuşa döner. Konjonktürden kaynaklanan etkisi ve başarıları artık devam etmediği için sürekli olarak eskiden yaptığı şeyleri tekrar etmeye çalışır. Halbuki konjonktür değişmiştir ve aynı şeyleri yapmak artık fayda sağlamayacaktır.
Bu nedenle bütün karizmatik liderler esasen hiçbir şey yapmadan beklerler. Sürekli olarak gelecek pazarlarlar. “2071 şöyle olacak”, “on yıl sonra böyle olacak” gibi laflar esasen karizmanın tükeniş sloganlarıdır. Karizma, konjonktürden kaynaklanan fırsatlar üzerine sörf ettiği için yeni konjonktürün doğmasını beklemekten başka bir şey yapamaz. Bir bakıma karizmatik lider konjonktür değişince çaresizdir.
Ancak kerameti kendinden sanan karizmatik lider asla öğrenmeyecek ve bir zaman sonra kendi mahallesini yakacaktır.
Kanaatimce karizmatik liderlerin tadında işi bırakmadığı için neden olduğu sorunların tipik bir örneğini Cumhurbaşkanı Erdoğan’da görüyoruz.
Merkez Bankası’nın faiz oranını düşürdüğü günlerin birinde iktidara yakınlığı ile bilinen Cem Küçük’ün Habertürk’teki bir konuşması bu açıdan bize önemli ip uçları sunuyor. Oldukça eleştirel bir içerik taşıyan konuşmasında Küçük, esasen uygulamalı olarak Weberyen bir analiz yapmamıza olanak sağlıyor.
Örneğin Merkez Bankası’nın kararı üzerine görüştüğü pek çok AKP’li yetkilinin “liderin bildiği bir şey vardır” dediğini aktarıyor. Küçük’e göre diğerleri ise “hiçbir şey demiyor” ve sadece susuyor. Küçük’ün aktardığı bu gözlemler, esasen karizmanın geç yani yıkıcı devresinin pratik örnekleri.
Burayı biraz açalım. Karizmatik lider işi tadında bırakmazsa ne olur?
İlk olarak, karizmatik lider zamanla etrafındaki insanların düşünme ve yaratıcılık yeteneklerini felç eder. Kimse yaratıcı bir katkı veremez. Sorunları fark edenler bile “liderin vardır bir bildiği” demeye başlar. Yüzlerce uzman sorunu fark ettiği halde susar.
“Reis gene şapkadan bir tavşan çıkarır” yahut “büyüğümüz bizzat işin başında” gibi laflar karizmatik büyü şeklinde kitleleri atalete sevk eder. Böylece kalabalıklar bir kişiye döner. O bir kişi de hata yapınca herkes hata yapar. Felaket göz göre göre gelir.
İkinci olarak, uzayan karizmatik liderlik devirleri en kalitesiz ve yeteneksiz insanların güç merkezinde yoğunlaşmasına yol açar. Bütün marifet liderin karizmasından bilindiği için bireysel yeteneklerin hiçbir önemi kalmaz. “Ustalık” dönemleri o nedenle dalkavuklar için bir fırsat zamanıdır. Parti/cemaat/tarikat “lideri sevenler derneğine” döner.
Daha açık yazalım: Bugünkü AKP içinden hatta daha geniş konuşursak İslamcı hareket içinden on kat daha kaliteli bankacılar, müdürler, rektörler ve bakanlar bulmak hala mümkün. Ancak her şeyin liderin karizması sayesinde olduğu inancı İslamcı mahallenin de kendi içinde bir merkez kaç hareketi üretti. Bu hareket kaliteli İslamcıları kenara doğru iterken, merkezi “evet efendimcilere” açtı.
Bugün yarım saat televizyonda hükümet yanlısı isimlere bakınca, bu kişilerin bir negatif seleksiyonla seçildiğini hemen görmek mümkündür. Bildiğimiz meczup olarak görülmesi gereken bazı kişiler ülkede hükümet adına konuşan en büyük aydınlar olarak ortada gezmektedir.
AKP’nin kurucu isimlerinden Bülent Arınç’ın “genel merkez kimlere kaldı” cümlesi bu açıdan önemlidir.
Üçüncü olarak, karizmatik lider yaratıcı düşünce ve eleştirinin hainlik olarak görülmesine yol açar. Partide/cemaatte/tarikatta/hükümette eleştirenler liderin kutsal karizmasını sorguladıkları için hemen işe yaramaz veya hain olarak damgalanır. Böylece, fiilen bir zaman sonra sorunlara karşı çare üretmek arayışı bile sona erer.
Karizmanın yanında düşünmek israf olarak görülür. İtaatkarlar – sıfır yetenekle – en etkili yerlere gelirler.
Nitekim, bugün muazzam büyüklükteki Türkiye Cumhuriyeti bürokrasisi etten püften sorunları çözemez haldedir. En küçük sorunlar büyümekte, karmaşıklaşmakta ve bir zaman sonra çözülemez hale gelmektedir.
Bu açıdan bakınca Türkiye’de son dönemde yaşanan süreç, bir tür karizmatik liderin kendi mahallesini yakmaya başlaması olarak görülebilir. Eğer konjonktür değişip tekrar karizmatik liderin yelkenlerini “rüzgarla” doldurmazsa, mahallede yangın büyüyecek ve “asla olmaz” denilen şeyler olacaktır. Sonunda karizmatik lider kendi mahallesini yakacaktır.
Yorum Yap