“1984 yeniden” için notlar...

  • 23.06.2016 00:00

Sadece not olsun diye yazıyorum...

 

Mahallenin irileri

 

Önce gözümün önüne gelen manzarayı aktarmaya çalışayım…

 

Sanki bir mahalledeyiz ve sokak arasında top oynamak isteyen bir-iki tane cılız çocuğa karşı, mahallenin kalabalık genç irileri adeta sadistçe zevk alarak tekme tokat girişiyorlar, “burada sizi oynatmayız!” diyerek. Daha önce kendileri cılız çocukken, onları oynatmayan başka abilerden intikamlarını alıyorlar adeta... Çocuklar şikâyet etmeye kalkınca, iri gençler şikâyet edenleri tehdit ediyorlar. Mahallenin kahvesinde sabahtan akşama kadar okey oynayan abileri de yanlarında alıyorlar ve her zaman racon kesen okeyci abiler, “ileride belli olmaz, kendimizi de garantiye alalım” ve de “nasıl olursa olsun, mahallede düzen iyidir“ diyerek, iri gençlerin raconundan yana taraf oluyorlar. İri gençler böylesine sınırsız güç sahibi olmaktan inanılmaz gurur duyuyorlar. Zayıf ve çelimsiz çocukları dövmekle, toplarını ellerinden almakla, patlatmakla, tarifi imkansız zaferler kazanmış gibi oluyorlar. Bu onlara daha da güven veriyor. Adeta hayatlarındaki bütün düşmanlarını konsantre bir şekilde sembolize eden çocukları biraz daha ezmek için atıyorlar bütün adımlarını. Sayıca çoklar; çok daha fazla güce sahipler buna rağmen, gösterdikleri her dayak başarısından sonra kendilerini kahraman gibi hissediyorlar; kibirleri tavan yapıyor.

 

Memleket sathında buna benzer topyekûn bir faaliyet sürüyor; hepsi birbirine eklemlenen dünya kadar faaliyet...

 

Taşlar bağlanıyor

 

Ama gene de en dikkat çekici olan kısmını öne koyalım; yani memlekette neler olup bittiğini göstermeme ya da sadece havada uçuşan pembe kalpçikleri gösterme faaliyetini...

 

Nasrettin Hoca’nın hikâyesi gibi bir durum var öncelikle... Sakın yanlış anlaşılmasın diyerek, izleyen cümlede “taş” ve “köpek” kelimelerini metafor olarak kullandığımı belirteyim; taşların bağlanıp, köpeklerin serbest bırakıldığı bir köydeyiz adeta... Yani para, silah gibi bilumum sermayeye sahip olarak güçlü olanların istedikleri gibi at koşturdukları (yanlış anlaşılmasın; buradaki at da bildiğimiz at değil; sadece bir deyim kullanıyorum), buna karşılık eleştirmeye çalışanların kafalarına vurulup sessiz bırakıldıkları bir memleketteyiz.

 

Mesela Sur, Nusaybin, Cizre gibi yerlerde koca koca mahalleler ve şehirler yıkıldı... III. Napolyon’un yaptıklarına benzer şekilde, küçücük şehirlerde kocaman “bulvarlar” açıldı. Oralarda sadece “teröristler” öldürülmedi; “total”in ve “tek”in dışındaki her şey de yokluğa doğru itildi...

 

Biz memleketin batısında yaşayan sıradan insanlar, eğer sosyal medya gibi post-modern teknolojilere sahip değilsek, orada olup bitenleri kimden ve nasıl öğrendik?

 

Herhalde medya denen ortamın yüzde 90’ına sahip olan bir zihniyetin merceğinden bakan, sahibinin sesi olan bir takım hoparlörlerden dinledik. Belki onlar bize, oralarda ne olup bittiği hakkında en doğru bilgiyi anlatıyorlardı ama kötü bilgi bile olsa başka bir şey duyma ihtimalimiz giderek kalmadı.

 

Taze haber geldi; Erol Önderoğlu, Şebnem Korur Fincancı ve Ahmet Nesin tutuklandı... Özgür Gündem gazetesine nöbetçi yayın yönetmeni olarak destek verdikleri için... Sembolik olarak bir günlüğüne nöbetçi yayın yönetmenliği yaptıkları için...

 

Artık o –doğru ya da yanlış- o cılız haberleri duyma imkânımız da kalmıyor...

 

HDP’li milletvekillerinin –ki kendileri adı “Milletin Meclisi” olan yerdeki “ikinci büyük muhalefet partisi”nin milletvekilleridir- dokunulmazlıkları kaldırıldı.

 

Artık o konuda alabileceğimiz tek bilgi türü sadece o milletvekillerinin “terörist” oldukları için dokunulmazlıklarının kaldırıldığı bilgisi olacak.

 

Her bilgiyi saklamaya gerek yok

 

Abdullah Gül’ün Gezi direnişi hakkında söylediği bir-iki tane cılız olumlu lâf da kayıtlardan silinmiş. İleride tarih yazıldığı zaman öyle bir bilgi olmasın diye... Gelecekte arşiv çalışması yapanlar, eğer fazla kafa patlatmadan tarih yazarlarsa, yazdıkları kitaplarda, bırakın Abdullah Gül’ün söylediği lafı, Gül’ün kendisi bile olmayacak.. O zamanın tarihçileri “sözde Gezi direnişi” gibi yaratıcılıklarla bezenmiş resmi tarihler yazacaklar. Belki de 1984’ten sonra, “1984’e dönüş” gibi yeni romanlar yazılacak.   

 

İleride “sözde” diye başlayan tanımlamalara konu olacak tarihi yazmak üzere, Veli Küçük gibi tecrübeli insanlar bugün protokolde yerlerini almaya başladılar.

 

1984’ün ‘Büyük Biraderi’nin gözleri, burnu, pencerelerden, kameralardan okulların içine girmeye başladı. Küçük biraderler “gâvur icadı” iphone’larıyla “yerli ve milli” olmayanın görüntü ve ses avına çıkıyorlar artık.

 

Üniversitenin –doğru ya da yanlış-, artık içeride  bilgi üretmesine gerek yok. Üniversitede yapılacak dersleri, hocaların konuşma metinlerini artık “total partinin yüksek ideoloji komiserleri” hazırlayacak...

 

Ve biz sıradan insanlar o sırada masal ülkemizde aslında her şeyin ne kadar iyi gittiğini genç irisi basınımızdan öğreneceğiz ve cılız sesleriyle “imdat!” diye bağıranların seslerinin (eğer hâlâ onları duyabiliyorsak) ne kadar da “çatlak” ve de “marjinal” olduklarıyla alay edeceğiz.

 

Yüksek gökdelenlerimizle, her tarafı kuşatan beton tarlalarımızla, o beton tarlalarında nefes alamaz hale geldikçe yaptığımız yeni köprülerimiz ve yeni yollarımızla; her yeni, yolumuzun ve köprümüzün yanına gene doldurduğumuz beton tarlalarımızla, giderek nefes alamasak da, milletimizin medar-ı iftiharı beton üreticilerimizle gurur duymaya devam edeceğiz.

 

Ve kimse, elâlemin teknolojisiyle becerdiğimiz bu “yerli ve milli” gururumuzu engellemek üzere çatlak ses çıkaramayacak.

 

KAYNAK: HABERDAR / FERHAT KENTEL

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums