CEMAATLEŞMİŞ DEVLET VE TOPLUMUN CEMAATLERİ

  • 11.02.2016 00:00

 Bugünlerde Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de olup bitenler hakkında yazmamak mümkün değil... Çünkü bir parça kalbi olup da oraları düşünmemek mümkün değil...

Düşünsenize, bodrum katlarında insanlar inleyerek, acı çekerek, yavaş yavaş, teker teker ve sonra tekrar hızla, yoğun bombardıman altında topluca ölüyorlar!

O insanlar kim olursa olsun, eğer onların bulunduğu “yer” devlete ait bir yer ise, ve devlet gerçekten ortalama olarak hayal edilebilecek bir devlet ise; o devlet o insanların bu kadar insafsızca ölmesine izin veremez...

Yok, eğer devlet bir cemaatin, cemaatleşmiş bir yapının, bir takımın devletiyse, soğukkanlılığını kaybetmiş, stat etrafında birbirine giren futbol taraftarları gibi davranıyorsa, hâlâ başka yerlerdeki birilerinin “devleti” olmaya devam eder ama “o yerdekilerin” devleti biraz zor olur...

Kaldı ki, cehenneme dönen Kürt coğrafyasından gelen haberler, yıllardır olup biteni, şimdiye kadar ortaya çıkan tespitleri bir kere daha doğruluyor... Said Sefa’nın kelimeleriyle söylersek, “Bir çok Kürt örgüte öfke duyuyor ama devletten de nefret ediyor”!

AKP hükümeti bu nefreti, bölgede kaymakamlıklar aracılığıyla yaptığı yardımlarla dindirebilir mi? Kendi Kürdünü yaratabilir mi? Mesela Çeçenistan’da Grozni’yi yerle bir eden Putin’in yaptığı gibi, Kadirov türünden bir yerel kukla bulup, bölgeyi “kalkındırırken”, bir parça da tanıdık müteahhitlere “hizmet etme” fırsatı tanıyarak, meseleyi halleder mi? Bunu öngörmek kolay değil...

Ama AKP’nin vatandaşa “şefkat” gösterisinin yanısıra, derin devletin ne valiyi, ne de başbakanı takan hal ve hareketlerinde, nefreti sürekli kılmayı hesaplayan sanki başka bir plan var... Bu plan da öyle “vatan-millet-sakarya” retorikleri ile pek uyumlu değil...

İnsanların hayatlarını, şimdiki ve gelecek zamanlarını yok eden; travmayla büyüyen çocuklara yeni travmatik nesiller ekleyen “büyük meseleler” çağındayız.

İnsanlığımızın, şefkatimizin, hüznümüzün, heyecanlarımızın, insan yerine konma arzumuzun, adalet içinde yaşama ve kendimizi özgürce anlatabilme çabalarımızın dünyası olan “gündelik hayatımızı” “büyük meseleler” ezip geçiyor. “Beka”, “ulus”, “Türkiye üzerine oynanan oyunlar”, “ulusal kurtuluş”, “terör” vb. gibi büyük laflar gerçekten ne kadarsahici?

Bütün bu büyük lafların anlamsız olduğunu söylemiyorum ama taşıdığı anlamları fersah fersah aşan sembolik önemler yükleniyorlar.

Kimlikte içerik değil, işaret yeter

Kendine güveni iyice yerlerde sürünen bir toplum, başkalarına hiç güvenmiyor. Sadece en dışarıda görünen din mensuplarına, dinsizlere falan değil, rakip parti insanlarına bile tahammül edemiyor. Yani her türlü cemaati kuruyor ve içine saklanıyor, farklı görünen cemaatlerden sakınıp...

Bu cemaatin içeriği çok önemli değil.. Öyle olsaydı, birbirlerine çok yakın dindar gruplar veya etnik gruplar ya da hatta komşu kentlerin sakinleri bu kadar nefret etmezlerdi birbirlerinden... 

Yani kimliğin içeriği önemli değil...Verdiği işaret, sağa sola yaydığı görüntü ya da kimliğin bir nevi icrası olarak performansı yeter...

Mesela “başörtülü”ya da başörtüsüz olmak yetebilir... AK Parti ya da Akepe; Pekeke ya da Pekaka demek; sünnetli olmak, sarkık bıyıklı, Alevi bıyıklı ya da sünnet bıyıklı olmak yeter... Bakkaldan içeri girerken “selamün aleyküm” ya da “günaydın” demek yeter...

Çok Müslümanca ya da Atatürk’ün vaaz ettiği gibi yaşamasanız da olur...

Yani adımızın “Müslüman” olması; “Türk” ya da “Kürt”; “Çorumlu” ya da “Bayburtlu” olması yeter... Ahlaklı olmanıza gerek yoktur yani...

Bu tür korku, güvensizlik ve travma hallerinde karşılaştığımız diğer insanlar hep risktir.

Ve devlet en temel ideolojik aygıtlarıyla bunu tepe tepe üretiyor. Geçtiğimiz Cuma hutbesinde mesela... Devlet, Diyanet vasıtasıyla camiye postallarla bir kere daha giriyor... “Soydaşlarımız Bayırbucak Türkmenlerinin” yaşadığı felaketlerden ve “şehit ailelerinin” acısındanbahsediyor ve cami çıkışında “boş geçmeyelim, yardım yapalım” derken; bu gerçek acılara Güneydoğu’da evleri tank mermileri ve roketlerle delik deşik olmuş bu vatanın insanları“Kürt kardeşlerimizin” acısı eklenemiyor... Acılarından bahsetmek bir yana; “soydaşımız Kürt kardeşimizin” adı bile geçmiyor...

Devletin kolay propagandası devrede...

Allah’ın evinde, hadi tüm insanlığı geçtik, en azından “ümmete” hitabedilecek bir yerde, ulus-devletin propagandası yapılıyor... Tam da Allah’ın adıyla korkutarak adeta.. Burada cami cemaatinin aldığı endoktrinasyon ne olabilir sizce? Minberdeki hatip, Ankara’dan eline verilen metinle Allah ve devleti yanyana koyup, adeta özdeşleştirip anlatıyor... Alabildiğine oportünistçe, bir o kadar da zavallıca...

İki rekat arasında cep telefonundan (Arınç’ın tabiriyle) “cırt cırt mesaj atan”memleketimin ortalama Müslümanı ya da camiden çıkıp, statta küfrü basan, delikanlılıkta mangalda kül bırakmayan, “çalıyor ama besmeleyle çalıyor” diyen adamı ikna etmek için devletin dillerinde yeterli ve gerekli laf kümesi var zaten: vatan-millet-din-para vs.. 

Dip not: CHP’li milletvekili Aylin Nazlıaka,Atatürk resmini indirmiş ya da resminin indirilmesinde rol oynamış ya da indirilirken ses çıkarmamış olduğu ya da dünyanın çok daha ciddi,yani komik olmayan bir nedeniyle partisinden ihraç edilmiş...

Bu gidişle CHP, gerçekten ciddi bir alternatif olmaya devam ediyor demektir! AKP’liler acayip korkuyordur şimdi!

FERHAT KENTEL / HABERDAR

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums