TAHİR ELÇİ'YE YABANCI BAKMAK

  • 3.02.2015 00:00

 Tahir Elçi’yi öldürdüler ve standart üçlü mekanizma devreye girdi.

Aylık Jıneps gazetesinde de bu meseleye değindiğim için tekrar gibi olacak ama olsun; şu mantıklara sahip mekanizmadan bahsediyorum:

-“Bu cinayet Türkiye’yi karıştırmak için işlenmiştir; ölene / ölenlere rahmet diliyoruz.”;

-“Cinayeti ölenlerin örgütü işlemiştir; bundan bir çıkarları vardır yani kendi kendilerini öldürmüşlerdir.”;

-“Öldürülen kişi affedilmez bir laf etti; benzer laf edecek olanlar ayaklarını denk alsınlar.”

Hrant öldürüldüğü zaman da aynı mekanizma devreye girmişti. Birbirleriyle çelişir görünen bu iddiaların ya da benzerlerinin aynı ağızlardan çıkmasında herhangi bir anormallik yok.

İdeoloji zaten böyle bir şey. En olmadık unsurları bile, gayet “doğal” ve de “normal” bir şekilde bir arada tutabilmek için gereken zamkı sağlayabilme özelliğine sahiptir.

Mesela “Türkiye modern bir ülkedir” dedikten sonra, “başörtü takmak gericiliktir ve modernliğe aykırıdır” cümlesini birincinin kuyruğuna takmaktır.

Mesela “biz soykırım yapmadık; ama yaptığımızı söylemeyin, gene yaparız!” cümlesini kurabilmektir.

Mesela “biz çok misafirperver bir halkız; fakat bu memlekette yabancılara yer yok” demek de böyle bir şeydir.

Mesela “biz liberaliz” diye afra tafra yaptıktan sonra “parti-devletimizi eleştirenlerin hepsi büyük bir komplonun parçasıdır” diyebilmek de ideoloji sayesinde mümkün olur ve iç huzuruyla konuşmaya, yaşamaya devam edilebilir.  

Ancak, yukarıdaki üçlü mekanizmayı dillendirmekten daha dikkat çekici olan şey şu: bütün bu lafları ya da farklı kombinasyonlarını dile getirenler ölüme ve ölenlere bakışlarında çok temel bir ortaklık taşıyorlar...

Bu tayfanın hepsi (“bu cinayet memleketimize karşı işlenmiştir”ciler de dahil olmak üzere), ölümler, cinayetler sanki başka bir memlekette cereyan etmiş gibi bakıyorlar meseleye ve etraflarına bakınıyorlar...

Parti-devletin kollarında

Bu tayfadakiler, devletin (onlara karşı) şefkatli ve kaslı kollarının arasına mayışmışlık ve korku ile karışık bir ruh hali içinde yerleşmiş durumdalar. Tepelerinde bulunan baba figürüne, ara ara omuz başlarından yukarı doğru kafalarını çevirip, mahcup mahcup, kızararak bakıyorlar; “di mi baba?” diyorlar ve onay bekliyorlar. Yukarıdan sert ama şefkatli bakışlar eşliğinde göz kapakları “olumlu” işareti yollanınca, muktedir tayfa, mutlu ve şımarık çocuk misali, sokak çocuklarına “bakın, gördünüz mü, babam da size kızacak şimdi!” diyerek salvoya girişiyor.

Bu halet-i ruhiye, bu zihniyet hiç eksik olmadı bizim memlekette. Çünkü, bir ölçüde Osmanlı da dahil olmak üzere, tabii ki, cumhuriyet devletimiz de topluma, sokak çocuklarına hep “yabancıydı”, “dışarıdandı” ve “yukarıdandı”.

Sahip olduğu “modernlik” ideolojisi yabancıydı ve üstelik bu yabancı ideolojiyi hep tepeden, toplumun dışından, sosyal mühendislik yollarıyla, sokak çocuklarına zorla dayatma yoluna gitmişti.

Bu devlet Dersim’i bombalarken, İstanbul’un merkez medyası da dönemin ordusuna methiye üzerine methiye düzüyordu. “Eşkıya temizlendi”, “Şer odaklarının inlerine girdik”, “Hainlere büyük darbe”, “Kahraman ordumuz çiğ et yiyen vahşileri yok etti” gibi çerçevelik manşetler ortalığı kaplamıştı...

Sonra, o dönemin iktidarının koltuğunu altına girmiş şımarık çocuklarına bu toplumun yerlileri azar azar cevap verdi...

Yeni monşerlerin derdi olmayan yas

Ancak bu yerliler içinden bazıları merkeze yürüyüp, tepeye çıkınca, toplumun da dışına çıktılar ve topluma Cumhuriyet’in monşerleri gibi bakmaya başladılar. Bu arada zaten hep dışarıda durup, yeni durumda fırsat trenine atlayıp, yerlilerle iktidar paylaşanların “ecnebilikleri” daha da komik bir hal aldı.

Ya da eğer Tahir Elçi gibi bir insan öldürülmeseydi, bu “ecnebilik” komik olmakla kalacaktı...

Ancak, bunların toplum karşısında, bu toprakların gerçekten barış isteyen sımsıcak insanının öldürülmesi karşısında hissettikleri yabancılık; tedavüle soktukları hissiz, baştan aşağı devlet dili kokan, manipülatif ve stratejist hempalık, korkunç bir acı yayıyor...

Görmedikleri, görmek istemedikleri Tahir Elçi hakkında konuşuyormuş gibi yapıyorlar ama sadece kendi hesap defterlerini dolduruyorlar.

Bu sırada acı Nusaybin, Diyarbakır, Derik, Cizre, Yüksekova sokaklarında dolaşıyor ve ecnebiler, pek güzide stratejilerinin içinde hesap-kitap yapmaya devam ediyorlar.

Ve Tahir Elçi’nin yakınları, onu sevenler, barış mücadelesine birebir tanık olanlar onun yasını bile tutamaz hale geliyorlar.

Çünkü yas ancak başkaları tarafından “tanındığı” zaman tutulabiliyorsa, gerçekten “yas” olabilir... Yoksa sadece büyüyen bir yara...

“Yabancıların” bu yarayı anlaması mümkün değil... Onlar babalarının hiç hata yapmayacağına dair argüman bulmakla meşguller...

FERHAT KENTEL / HABERDAR

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums