Sanki dönem dönem nüksediyor ya da artıyor. 28 Şubat civarında böyle olmuştu. AKP’nin ilk iktidar yıllarında da böyle olmuştu. Sonradan öğrenmiştik; meğer o sıralarda birileri milletin kafasına, camilere falan bombalar yağdırıp, galeyan üretip, çok sevdikleri “darbecilikten” yeni figürler icat etmeye, İslâmi hareketin önünü kesmeye ve AKP’yi devirmeye çalışıyorlarmış.

Bu tür zamanlarda yalan yanlış haberler, ama daha da önemlisi toplumun bazı kesimlerine dönük nefret üretimi had safhaya ulaşıyordu. Bugün de sanki ucuz nefret üretimi konusunda yoğun bir bombardıman var. Ama bugün işler çok daha karışık.

Neredeyse her kesimden geliyor gibi görünen bir nefret üretimi kol geziyor. Ya da neredeyse her kesime belli bir işbölümü çerçevesinde görev dağıtılmış, her biri bir görev yapıyor.

Adı “Anadolu Gençlik Derneği” olan ama Anadolu’nun bugünlere kadar süzülmüş gelmiş kültürlerinden zerre kadar nasiplenememiş bir “dernek” tarafından imzalı gibi görünen bir bildiri gelmiş üniversitelere... “Ümmet”i susmamaya çağırıyor:

Dün Bosna’daki Müslümanları diri diri toprağa gömen SIRP KÖPEKLERİNE”; “Suriye’de 12 yaşın üstündeki herkesi katleden Katil Baas Yönetimine”; “Uludere’de kendi Vatandaşını katil, Marksist PKK ile eş gören Monşerlere”; “Halepçe’de binlerce insanı katleden, soykırım uygulayan zalim diktatörlere”; “Gazze’de Fosfor Bombalarıyla bir nesil mahveden Siyonist Köpeklere”; “Afganistan’ı işgal eden, insanları katleden, Tecavüz eden Köpek conilere”; “Tüm ahlaksızlıklarıyla beraber Kur’an’a Saldıran bel hüm edal yaratıklara (Hayvandan daha aşağılık)”; “Patani’de ezan sesinden rahatsız olup kardeşlerimizi katleden MAYMUN TAYLANDLILARA”; “Doğu Türkistan’da kitlesel soykırım yapan Kızıl Köpeklere”; “Hocalı’da arkadan vurmayı kendine adet edinen alçak Ermeni Komitacılara”; “Başbağlar’da bir seher vakti Ezan sesinin gölgesinde müminleri katleden Siyonist Uşaklara”; “Madımak’ta, Maraş’ta, Çorum’da Kardeş kavgası çıkaranlara karşı sesini yükselt SUSMA!

Çok “derin” (!) bir metin... Türkçe ve imla bozukluklarını bir kenara bırakırsanız, özenle seçmişler arkadaşlar cümlelerini. Öncelikle ne varsa saymışlar... Zulmedenler, en azından kimlikleri bakımından Müslüman sıfatını haiz değillerse, “köpek” sıfatıyla onurlanmışlar: “Sırp köpekler”, “Siyonist köpekler”, “Köpek coniler”, “Kızıl köpekler” gibi... Ya da başka bir hayvan olmuşlar: “Maymun Taylandlılar”...

Hrant’ı ensesinden vuran “kahraman Türkler” unutulmuş olmalı ki, Ermeniler için “arkadan vuran alçaklık”; Kur’an’a saldıranlara “hayvandan da daha aşağılık” sıfatı; Başbağlar katillerine ise “Siyonist uşaklık” yakıştırılmış. Uludere’de öldürülen vatandaşları Marksist PKK ile eş gören “monşerler” kimmiş, pek anlaşılmasa da, yeri gelmişken, birilerine çakılıvermiş.

Adeta Mahmut Esat Bozkurt! Nihal Atsız! Yani Türklük adına, ulus adına “ümmet”i darmadağın edenlerin dili “İslâmi” bir görüntüye sokuşturulmuş. “Bizim” dışımızda kalan herkes cani, hayvan, aşağılık... “Biz” ise bulunmaz Hint kumaşı; asla hata yapmayanlardan oluşmuş cennetlik yaratıklar...

Zaten bu yüzden “biz” sıfatı altında ele alınabilecek olan birilerine küfür edilmemiş. Mümin-Müslüman olmayanların doğrudan etnik-dinsel kimliklerine her türlü katıksız ırkçılık boca edilirken, Saddam, Esad gibi katillerin, Maraş’ı, Madımak’ı, Çorum’u kana bulayan katillerin etnik-dinsel özelliklerine dokunmaktan imtina edilmiş. Yani Sırplar bir etnik grup olarak “köpek” olurken, Hamaları, Halepçeleri yapan Esadlar, Saddamlar “Alevi ya da Sünni köpekler” değil; “diktatör”olmuşlar. Madımak otelini yakanlar, en azından orada yanmakta olan insanları kurtarmak yerine seyredenler; Maraş’ta insanları katledenler de “bizimkiler” oldukları için, ve tabii gene “suç bizden olmayanlarda” olduğu için, tabii ki onlara küfür etmeye gerek görülmemiş.

Adı “Türk Solu” ya da “Akit” olan birtakım “bültenlerde” de aynı dili bulmak mümkün. Bunlar gayet düzenli çalışan “vurucu timler”. Birincisi açlık grevi yapanların “gebermesini”, “paranın Kürd’e yani PKK’ya gitmemesi için (!) alışverişin Türk’ten yapılmasını” istiyor. İkincisi şimdi de Hilâl Kaplan’a saldırıyor.

Mesela Habervaktim şöyle yazmış: “Sözde Ermeni soykırımı iddialarını savunması ile bilinen Hilal Kaplan, BDP'yi hatta PKK'yı hoş gören yazılarıyla dikkat çekiyor.”

Ne kadar dâhice, ne kadar cince değil mi! Yani “Ey halkımız! Biliyorsunuz, sözde Ermeni soykırımına soykırım demek, BDP hatta PKK’yı hoş görmek ne büyük hainliktir değil mi? İşte bakın bakın! Hilâl Kaplan bunu yapıyor!”

Aslında Avrupa’da ya da Amerika’da ırkçıların, İslamofobi lanetine kapılmış olanların dilinden hiçbir farkı yok bizim tosunların. Bir zamanlar en büyük çağdaşımız Mine Kırıkkanat’ın piknik yapan yoksul ve orta sınıf muhafazakâr insanlara tahammül edemediği gibi... Piknik yapan insanları “uzun kollu, kısa bacaklı, kıllı yaratıklar” olarak tarif ettiğinde olduğu gibi...

Irkçılık, “bölen”, “kesen”, “dışlayan” özelliği nedeniyle, her ne kadar “modern” bir olgu olsa da köken, kültür, Doğu, Batı vs. tanımıyor. Hepsi “ırkçılık” üzerine yapılacak bir derste “1. sınıf” malzemeler sunuyorlar. Ancak işte bu malzemeler iyice pişirildikten sonra, birbirimizi boğazlamak için “şartlar olgunlaşmış” oluyor.

ferhatkentel@gmail.com