Teşbihte hata olmaz: ‘Kızıl elma’ videosu bana çok şeyler düşündürdü…

  • 27.08.2020 00:00

 Başka yerlere çekilebileceğini bildiğim için ve niyetim kimseyi veya hiçbir kurumu gözden düşürmek olmadığından, teşbihi farklı bir mekana oturtmam gerekiyor.

Lütfen beni anlayışla karşılayın. 

Sesin normalden daha güzel çıktığı bir mekan düşünün; orada okuduğunuz şarkıları işitenler sesinizi beğenmiş ve sizi alkışlıyor olsunlar… Siz de gaza gelip sahnelere çıkmayı, albüm yapmayı düşünmeye başlıyorsunuz…

İlk denemenizde gülünç duruma düşersiniz.

Sahneye çıkmak, albüm yapmak için özel bir mekanda güzel çıkan bir sese sahip olmak yetmez, bunlar için çok daha ileri meziyetlere sahip olmak da gerekir.

Gaza getirenler sizin dostunuz değildir.

Onların dostunuz olmadığını, ilk denemenizde en başta onların kahkahalarla gülmelerinden anlarsınız, ama iş işten geçtikten sonra… 

İktidarın, ekonominin en temel sorunlarının başında gelen cari açığı, Karadeniz’de bulunduğu ilan edilen doğalgaz kaynağıyla kapatma iddiası bana bunu düşündürüyor.

Ekonomiden biraz anlayanlar, ‘büyük müjde’ bütünüyle gerçek ve hayata hemen geçecek bir sonuç üretebilecek olsa bile, oradan elde edilecek gelirin cari açığı kapatmaya yetmeyeceğini biliyorlar.

Kaldı ki, verilen müjdenin bütünüyle gerçek olmama ihtimali de var. Rezerv gerçek olsa bile erişilmesinde ve çıkartılmasında sorun yaşanabilir, rezerv hesaplanandan az olabilir, kaynağın kullanılabilir hale gelmesi beklenenden (üç yıl) çok daha uzun bir süre alabilir…

Ancak özel mekanda ses güzel çıktı ve takdir gördü ya, onun etkisiyle çok ileri iddialar birbiri ardına ifade ediliyor.

“Bulunan kaynağın altında ikinci bir katman daha var, üstelik bir de çok daha değerli bir madenle ilgili müjdemiz olacak” diyor bir siyasi yetkili. Bir başka yetkili “Makus talihimiz değişiyor” diye iddiayı bir adım ileriye taşıyor.

Kızıl elma’ da ne

Hükümet bir ara çok yaygın olan “Ver Mehteri” deyişine uygun olarak bir de ‘kızıl elma’ videosu hazırlatmış… (bu yazının sonunda bulabileceksiniz o videoyu).

Kendi yazılarımda arattım; ‘kızıl elma’ kavramını burada ilk 24 Kasım 2016 tarihinde kullanmışım. Her zamanki gibi bir tahlil yazısı bu. Mustafa Kemal, hatta Napoleon gibi tarihi isimler de geçiyor yazımda.

“Geldiğim yer: ‘Kızıl elma’ ülküsü…” ara başlığı altındaki bir bölümü şöyle o yazının:

“Ülkemiz bir süre daha çalkalanmalara mâruz kalabilir… Bir alanda kaybetsek bir başka alanda kazanabiliriz ama… Mahrumiyetlerle de karşılaşabiliriz, fakat bundan şikâyetçi olması düşünülebilecek olanlar, o insanların hiç değilse büyük bölümü, farklı bir sebeple, mahrumiyetlere katlanmayı bilecek… Biraz veya bayağı uzaktaki daha büyük bir nimet potansiyeli önümüze konularak, elimizdekinin, şimdi var olanın yokluğunu hissetmez hale gelebileceğiz…

‘Kızıl elma ülküsü uğruna’ da diyebilirsiniz buna.

Etrafında yer alanların.. her ne söylerse söylesin kendisini dinleyen ve ne yaparsa yapsın arkasından gidenlerin.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sessizce itaati herhalde bu yüzden…”

Ayasofya’nın yeniden ibadete açılma sürecini irdelediğim daha yakın tarihli (24 Temmuz 2020 tarihli) bir yazımda da anmışım ‘kızıl elma’ ülküsünü. 

Şöyle

“Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘Ayasofya açılsın’ mitingleri neslinden… Ayasofya onun için bir ‘kızıl elma’ idi.”

Hükümetin ‘kızıl elma’ isimli bir marş besteletmesi ve ona uyan bir klibi yaygın kullanıma sokması bana bu yüzden hiç şaşırtıcı gelmedi.

‘Kızıl elma’ deyimini yadırgayanlarınız vardır. Artık kimseler okur-yazarlığın gereğini yerine getirmediği için Ömer Seyfettin’den ve onun bu ismi taşıyan hikayesinden haberdar olunmamasını doğal karşılarım. 

Ömer Seyfettin’in hikayesi Süleyman isimli bir padişah zamanında geçer. Onun etrafında siyasi kişilikli vezirler, kazaskerler, paşalar, beylerbeyi ve tabii dini kimlikli tipler (fakihler) de vardır. Uzaktan ordu saflarından “Kızıl elmaya…” diye bir uğultu gelmektedir. Padişah yanındakilere “Kızıl elma neresi?” diye sorar, ama hiçbirinden doğru dürüst bir cevap alamaz. Sonunda bir paşa ordu saflarından birilerini getirip onlara sormayı akıl eder. Öyle de yapılır. Getirilen üç askerin üçü de, o soruya, birbirlerinden habersiz, hep aynı cevabı verir: “Kızıl elma önümüze düşüp bizi götüreceğin yerdir padişahım; onun neresi olduğunu padişahımız bilir…” 

Bilmem, Ömer Seyfettin’in (1984-1920) Osmanlı’nın çöküş dönemi edebiyatçılarından olduğunu ayrı bir not olarak düşmem gerekir mi?

‘Kızıl elma’ öyle bir döneme daha çok yakışıyor.

Güneyimizde Suriye, hayli ötede artık ‘uzak komşumuz’ diye adlandırmakta olduğum Libya, batımızda Yunanistan, Mısır ve Fransa ile -ve zaman zaman ABD ve Rusya ile de- askeri veya diplomatik sorunlar yaşadığımız günümüzde ‘kızıl elma’ deyimi etrafında ileri hedefler konulmasını, ne yapayım, müthiş tedirginlikle karşılıyorum.

“Gaz çıkaracağız ve cari açık buharlaşacak” derken ve bunu ‘kızıl elma’ ülküsü haline dönüştürürken…

Lafı burada keseyim.

Yazının başlığında da söylediğim gibi, teşbihte hata olmaz…

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums