İlber Ortaylı ve Murat Belge hatırlattı : Hoşgörü çok partili yılların özelliğidir

  • 25.02.2018 00:00

  Sabah ilk işim gazete haberlerine ve köşe yazılarına göz atmak oluyor ya, bu sabahın yazılarından bir genel eğilim çıkarttım: Bazı yazarlar hafta içinde verilmiş ‘Vehbi Koç Ödülü’ ile ilgili değerlendirmelerini bugüne saklamışlar…

Ödül Eskişehir’in CHP’li belediye başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen’e verildi.

CHP “İllâ CHP’li biri olsun” inadıyla adayını belirlerse, büyük ihtimalle, Büyükerşen’le cumhurbaşkanlığı yarışına katılır.

Kişisel tanıklıklar

Yazılar içerisinde dikkatimi çeken İlber Ortaylı’nın konuya ilişkin değerlendirmesinde gözüme çarpan şu satırlar oldu:

Sonra Büyükerşen ismini 1980’den sonra bir daha duydum. Anadolu Üniversitesi’nin rektörüydü. Konya’dan sıkıyönetim kararıyla il dışına çıkarılan üniversiteli asistan ve öğretim üyelerini Anadolu Üniversitesi’ne almıştı. Medeni cesaret örneğiydi. Aldığı hocalar bu üniversitenin önemli hocaları olarak hayata devam ediyorlar.”

İlk defa bu durumdan haberdar oldum. Ancak, Büyükerşen’in rektörlüğü döneminde taraf tutmamaya gayret gösterdiğini yakından tanıdığım birkaç örnekten biliyorum.

‘Sağcı’ bilinen isimlere de üniversitede kol kanat germişti.

12 Eylül’ün (1980) zifiri karanlığında, 1402 sayılı sıkıyönetim yasası ‘sağ-sol’ ayırmaksızın aydınları üniversitelerde biçerken, onun meydan okurcasına böyle bir iş yapabilmesi önemlidir.

O dönemde ben de ABD dönüşü bir üniversiteye kapağı atmak istemiş, sınav kazanarak o yolda ilk adımı da atmıştım; ancak “Sakıncalı görüldünüz” yazan bir kağıt parçasıyla hevesim kursağımda bırakılmıştı.

‘Kâğıt parçası’ dediğim belgenin altında imzası bulunan ve daha sonraki yıllarda ‘sağ’ bir partiden milletvekilliği ve bakanlık da yapmış olan devletluyu tanıyordum; yanına çıkıp sebebi öğrenmeye de çalışmıştım.

Emir demiri kesti.

Murat Belge’nin kitabı

Türkiye’deki entelektüel dünyayı izleyenler Murat Belge’nin uğramakta olduğu saldırılardan da haberdardır. Vesile, Belge’nin daha önce de ders verdiği İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’ne aynı amaçla başvurması görünse de, esas sıkıntı şiirler ve şairler üzerine kişisel anılarını da paylaştığı yeni kitabı gibi…

Kitabı okurken ben bu hisse kapıldım.

Ele aldığı şairlerden kimini seviyor, onlarla ilgili değerlendirmeleri ve anılarını okurken bunu anlıyorsunuz; kimini de sevmiyor ve haklarında lâfını hiç esirgemiyor.

Necip Fazıl çocuk ve genç Murat Belge’ye pek çok şirinlikler yaptığı halde kendini sevdirememiş; bu çok belli. Kitapta Üstad’ın “Bunlar artık bana ait değil” diye bağını kopardığını ilan ettiği bazı şiirlerini ön planda tuttuğu gibi, şiir değerlendirmeleri yaptığı halde, şairliğini eleştiremeyince, tiyatro eserlerini didiklemiş…

Bazı sevmediklerinin (sözgelimi yer verdiklerine bakılarak dönem açısından eksikliği hemen hissedilen Sezai Karakoç’un) kitapta bahsi bile yok.

Belge’nin içeriği tam yansıtmayan ‘Türkiye’de Modern Şiir’ alt başlığını taşıyan ‘Şairaneden Şiirsele’ adlı kitabına (İletişim Yayınları) değinmemin sebebi, İlber Ortaylı’dan naklettiğim Büyükerşen’le ilgili değininin izdüşümleriyle kitapta karşılaşmam.

Şairler ve karşılaştıkları zorluklar

Hayatının ilk yılları hayli zahmetli geçmiş bir şair Metin Eloğlu. Doğru dürüst okuyamamış da. “Genç yaşta sosyalist bir dünya görüşünü benimsedi” diyor Belge. O yıllarda lise mezunu olmayan ancak eli resme yatkın gençlerin eğitim almasına imkan veren Güzel Sanatlar Akademisi’ndeyken (GSA) tutuklanmış. “Tutuklanma sebebi, tahmin edilebileceği gibi, siyasi ve gene tahmin edilebileceği gibi, oldukça sudandı” cümlesini de kitapta okuyoruz.

İki ay sonra serbest bırakılmış, ama yeniden GSA’ya dönmesine izin verilmemiş, hemen askere alınmış… Beş yıl sürmüş askerliği…

“Kırklı yıllardan söz ediyoruz; hukukun hukuk olmadığı tek parti yılları” diyor Murat Belge.

Metin Eloğlu adına üzülüyorum.

Cemal Süreya bahsinde şairin Kürt asıllı olduğunu, ailesinin ‘Dersim Harekâtı’ sırasında Erzincan’dan Bilecik’e sürüldüğünü anıyor. Mülkiye’de okuyor Süreya ve maliye müfettişi olabiliyor (1958).

Okuyalım:

“Kendi anlattığına göre o tarihlerde sayısı elliyi geçmeyen Maliye Müfettişleri vardı. Bunlar, çetin bir sınavla, Bakanlık’ın en güvendiği kişilerden seçilirdi. (..) Geniş yetkileri vardı.”

Artık çok partili döneme geçildiği için Cemal Süreya ‘en güvenilen kişiler’ arasına girebiliyor. Tam gün edebiyatla uğraşmak için istifa ediyor, zorluklarla karşılaşınca yeniden mesleğine dönmesi mümkün olabiliyor.

Benzer bir durum Süreya’nın Mülkiye’den sıra arkadaşı Sezai Karakoç için de söz konusuydu; Sezai Bey yazı hayatını mesleğine tercih edince arkadaşıyla eş-zamanlı (1965) memuriyetten istifa etmişti.

Arada yazdığı kitaplardan TCK 163’le yargılandığı halde, yine Cemal Süreya ile eş-zamanlı olarak müfettişliğe geri dönmüştü (1971).

Olabildi bunlar 1950’li, 1970’li, İlber Ortaylı’nın aktardığı olaya bakılırsa 1980’li yıllarda…

Bilinsin istedim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums