Dünya patlamaya hazır bomba; Türkiye ise kendini tek gündeme mahkum etmiş görünüyor…

  • 10.11.2017 00:00

 Hayatımın hiçbir döneminde şimdi yaşadığım ölçüde derin endişe duyduğumu hatırlamıyorum. Kendimle ilgili bir endişe değil bu taşıdığım; dünyayla ve ülkemle ilgili bir endişe…

Donald Trump’ın ABD’ye başkan seçilmesinin de bu hissim üzerinde etkisi var tabii, ancak o olmasaydı da bir şeylerin kötüye gitmeye başladığı belliydi. Trump ve kadrosu tam da böylesi karamsarlık yaratan zemin üzerine işbaşına geldi ve olumsuz beklentiyi artırdı.

Yerelde başlayıp globale doğru ilerleyecek bir tür ‘kıyamet savaşı’ beklentisini…

Sanki bir kıvılcıma ihtiyaç var, büyük patlamaya kadar gidecek çatışmacı havanın doğması için…

ABD, dikkat edilirse, daha önce içinde yer aldığı bölgesel ihtilâflardan kendini uzaklaştırıyor; Suriye ile Irak’ı eskisi kadar dert etmiyor gibi… Sanki bölgemizde yeni bir cephe açılması bekleniyor. İran kabağın başına patlayabileceğinden haberdar gibi…

O da biraz.

Esas tahkimatı ise Uzak Doğu’da yapıyor ABD; Kuzey Kore’ye karşı…

Kuzey Kore bir nükleer güç; İran’ın elinde ise kendi imalatı olan uzun erimli füzeler var.

Gelişmeleri erken okuyan ve safını belli etmek üzere kendi çapında tedbirler almaya başlayan Suudi Arabistan’ın, bunca sorun arasında, bir de “Başkentimiz Riyad’a Yemen’den füze atıldı, füze İran yapımı” iddiasını seslendirmesi ile Lübnan’ın zor kurulmuş hükümetinin başbakanı Saad Hariri’nin görevini bıraktığını açıklamak için o ülkeyi seçmesi Birinci Dünya Savaşı’na yol açan Avusturya-Macaristan Veliahtı’nın suikasta uğramasını andırıyor.

O olaydan 37 gün sonra savaş başlamıştı.

Cepheler oluşuyor ve kimilerine göre “Olmayacak dua” gibi görünse de, bölgenin en gelenekçi ülkeleri ile İsrail arasında çıkar ilişkisine dayalı bir yakınlaşmanın işaretleri de alınıyor.

Bir kıvılcım Uzak Doğu’dan Ortadoğu’ya kadar uzanan bölgeyi daha önce hiç görülmemiş boyutta bir savaş alanına çevirebilir.

Olmaz ya, yine de hazırlıklı olmak gerekiyor.

ABD’de Trump-karşıtı hava biraz da bu gidişi beğenmeyen ve tehlikeli bulanların eseri. Gidişi durdurmak için onu erkenden yerinden etmeyi düşünen etkili çevreler olduğu da belli.

Kopacak kıyamet savaşı türü bir çatışmanın dünyanın diğer taraflarına da sirayet etmesini kaçınılmaz görenlerin…

Doğrudan savaş veya artan bireysel terör olaylarıyla…

Türkiye böyle bir muhtemel tehlikenin ne kadar farkında?

Endişem yalnızca gelişmeler konusundaki rahatsızlığımdan kaynaklanmıyor, esas endişem Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlarda kendisini de içine çekebilecek bir global altüst oluşa hazırlıksız yakalanma ihtimali yüzünden…

Sinir uçları açık

Çok fazla açık sinir ucumuz var ve her biri sağlıklı düşünebilmeyi kısıtlıyor.

Başbakan Binali Yıldırım’ın ABD gezisini ve oradaki temaslarını medyadan izliyor olmalısınız. Koltuğunun altında kapsamlı bir müzakere dosyasıyla Washington’a gitti Başbakan Yıldırım; ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile görüşmeye…

Dosyada yer aldığını öğrendiğimiz maddeler size de biraz tırıvırı cinsinden gelmedi mi? Talep edilenler ve muhatap olunan talepler bakımından…

Her talebimiz (Gülen ve yanındakilerin Türkiye’ye iadesi, Rıza Sarraf ve Halk Bankası gibi) o konudaki zaafımızı karşı tarafa belli etmeye yarıyor; karşı tarafın her talebi (ABD misyonlarında çalışan tutuklu yerel kişilerin ve rahibin durumu gibi) ise, o konuları dert eden ABD kamuoyunda Türkiye’ye yanlış gözlerle bakılmasını sağlıyor.

Türkiye kendisinden bir şeyler talep edilen ve talepler için kapısına gelinen bir ülke olmaktan başka bir yöne doğru savrulduğu görüntüsü veriyor.

Zaaflar zayıflık alametidir.

İkili ilişkilerde, her türlüsünde, ilk dikkat edilmesi gereken ilkeler şunlardır:

Karşı tarafa zayıf yönlerini belli etmeyeceksin.

Bildiğinden fazlasını bildiğin, gücünden fazla gücün olduğu görüntüsünü vereceksin.

Usta bir poker oyuncusu gibi elini göstermeyeceksin.

Yakın zamanlara kadar Türkiye bunu yapabiliyordu.

Daha başka unsurlar da var, ama dengemizin bozulmasında hain bir ‘darbe girişimi’ne muhatap olunması en önemli unsur.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın zihnini son zamanlarda meşgul eden konu bunu belli ediyor.

“Akıllı olanlar ülkeyi terk etti, aklı yetmeyenler tuzağa düştü” cümlesinin de içinde yer aldığı konuşmasında, kendisine kadar iletilen ‘mağduriyet’ duyumlarına cevap veriyordu Cumhurbaşkanı Erdoğan. Dün de, AK Partili milletvekillerine, “Partide utanmasa FETÖ’yü savunacak gafiller olduğunu” söylediği duyuldu.

Almanlar örnek alınabilir

Hainlik.. darbe girişimi gecesi verilen şehitler.. bunlar elbette unutulmamalı; ancak Türkiye gibi bir ülke, dünyanın içine girdiği şimdikine benzer tehlikeli ortamda, kendisini tek bir konuya hapsetmemelidir.

Adolf Hitler toplamda 60 milyon insanın hayatını kaybettiği bir global felâketin mimarıydı; bütün bir milleti arkasına takarak sürekli savaşılan ateş çemberine çevirmişti dünyayı. Almanya ve savaştığı ülkeler savaştan sonra yaralarını sarıp yollarına devam etme yolunu seçtiler.

Felaketi birkaç yüz kişilik bir Nazi grubuna mal ederek onları yargılamakla yetindi Almanlar…

Yıkılmış, harap olmuş bir ülke iken, Türkiye dahil başka ülkelerden işçi ithal eden ‘Büyük Alman Mucizesi’ o sayede gerçekleşti.

Dünün ‘düşmanları’ (Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere ve diğerleri) bugün can ciğer kuzu sarması.

Endişem gerçek, ama onu moral tazelemesine döndürmenin yolu da belli.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums