Bayramda keşfettiğim gerçek: Parmak artık acıyor…

  • 5.02.2017 00:00

  Dini bayramdır, insanlar manevi bir hava içerisindedir.. hükümet öyle uygun gördüğü için çalışanların hiç değilse bir bölümü 10 gün boyunca tatil havasına girdi.. diye düşünüp okurlar karşısına dört gün boyunca siyaset-dışı yazılarla çıktım…

Pişman değilim; tam tersine doğru yaptığıma inanıyorum.

Kendim yazılarımla okurları siyasetten uzak tutmaya çalıştım, ama bayram boyunca gerçekleştirilen ziyaretlerde en fazla konuşulan konunun siyasetle ilişkili olduğunu da biliyorum.

Her gidilen yerde veya bir araya gelinen muhitte insanlar zihinlerini kamaştıran sorulara cevaplar aradılar.

Soruların neredeyse hepsi siyasetle ilişkiliydi.

Siyaset her alana tasallut halinde

Ülkemizde siyaset-dışı bir alan kalmadı zaten. Hangi alana el atılsa o alanla siyaset yakın bir ilişki halinde; hukuktan medyaya, oradan sanata kadar…

Normalleşmek istiyorsak, öncelikle, bu durumun değişmesi şart.

Biz de, ileri demokrasi ülkeleri gibi, siyaseti bir uğraş alanı görüp, bütün diğer alanları siyasetin tasallutundan kurtarmalıyız.

‘Tasallut’ mu?

Evet, ülkemizde hemen bütün uğraş alanları siyasetin tasallutu altında ve bu durum en çok siyasetle uğraşanların işini güçleştirip siyaseti yaralıyor.

İşlerine öylesi geldiği ve icraatlarını kolaylaştırdığını düşündükleri için siyasetçiler hemen her alanı kendi güdümleri altında görmek istiyorlar; iktidardakiler de öyle davranıyor, muhalefettekiler de…

Hepsinin aklında her alana hükmetmek var.

Oysa böyle yaptıkları, her alana hükmettikleri izlenimini vermeleri yüzünden, nerede bir sorun yaşanıyorsa, onun sorumluluğu siyasete ve siyasetçiye çıkarılıyor.

Örnek mi istiyorsunuz?

Örnekler Fransa ve Almanya

Demokrasilerde temel kural ‘kuvvetler ayrılığı’dır. ‘Kuvvet’ denilince aklınıza devlet yönetimi içerisinde yer alan yapılar gelmeli: Cumhurbaşkanlığı.. Başbakanlık.. Meclis.. hükümet.. yargı..

Bütün bunlardan bağımsız olduğu halde, siyaset (devlet) üzerinde denetim mekanizmalarından biri sayıldığı için, basın da, yine demokrasilerde ‘dördüncü kuvvet’ olarak adlandırılıyor.

Kuvvetlerin herbirinin birbirinden ‘bağımsız’ çalışması bekleniyor.

İki ülke arasında zaman zaman başgösteren ihtilâflarda, alınan veya alınması beklendiği halde alınmayan bazı kararları şikâyet için, ABD’ye gidildiğinde, bizim devlet yöneticilerimize, meselâ Beyaz Saray’da oturan başkanın, hangi mazereti ileri sürdüğünü hatırlıyor musunuz?

“Kongre’nin tasarrufu bu, Kongre üzerinde benim bir etkim olamıyor…”

Almanya ile Türkiye arasında, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası iltica yolunu seçmiş asker-sivil bürokratları himaye ettikleri, istendiği halde ülkemize iade etmedikleri konusunda bir ihtilâf yaşanıyor, değil mi?

Yaptıkları ne zaman yüzlerine vurulsa, Alman siyasetçiler, “Bizde yargı bağımsız” cevabını yapıştırıyorlar.

Siyasetçilerin, ABD’de Kongre’yi, Almanya’da yargıyı kendi çizgilerine çekmek için kapalı kapılar ardında pazarlıklar yürüttüklerini tahminde zorlanmıyoruz; zaman zaman böyle bir izlenime sahip olmamızı getiren olaylar yaşanıyor çünkü.

Baskı ve pazarlıklar oralarda gizlice yapıldığı ve aleniyete dökülmediği için Kongre ve yargı konusunda ileri sürülen mazeretler kabul edilmek zorunda kalınıyor.

Halbuki Türkiye’de her düzeyde yönetici aynı mazereti ileri sürmeye kalktığında, yabancı muhatapları bunun doğruluğuna inanmıyor.

Örnek mi, bu alanda örnek çok.

Fransa’da Emmanuel Macron, Almanya’da Angela Merkel vatandaşları olan birkaç tutuklunun serbest bırakılması için sürekli çaba gösteriyorlar. Daha geçen gün, Macron, bir dergiye, 10 günde bir bu konuyu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la konuştuğunu, hem de hiç yakışık almayan ifadelerle, dile getirmedi mi?

Ne demiş olabilir Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Macron“Vatandaşlarımızı serbest bıraktırın”demekten başka?

Cevap olarak verildiğini bildiğimiz “Bizde yargı bağımsız” gerekçesine rağmen, 10 günde bir aramaya devam etmesini nasıl yorumlayabiliriz peki?

Evet, Almanlar gibi Fransızlar da bu mazeretin bizim için geçerli olmadığına inanıyorlar.

Bu sebeple de yargı üzerinde etkisi olabileceğini düşündükleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’a başvuruyorlar.

Fatura siyasetçiye çıkıyor

Peki bu iyi bir şey mi?

İçinizde bu soruya “Tabii, iyi bir şey” diyen tek bir kişi çıkarsa ben yazımı burada sona erdirebilirim.

Fakat bu iyi bir şey değil; inanın bana, iyi bir şey değil.

Siyasetçiler için de iyi bir şey değil, ülke için de…

Ülke için iyi olmadığını yargıya güvenin iyice düştüğünü gösteren oranlardan biliyoruz. Bir araştırmadan her dört kişiden üçünün yargıya güvenmediği anlaşılıyor; oranı bundan da düşük gösteren başka araştırmalar da var.

“Şeriatın kestiği parmak acımaz” diye inanılan bir ülkenin bugünkü durumu bu.

Siyasetçiler için de iyi olmadığını en iyi siyasetçiler biliyor; bayram ziyaretlerinde de fark ettiğimiz gibi, vatandaş faturayı tatilde yanına gelen siyasetçiye çıkarıyor.

Geçmişte de aynı konuda şikâyetler dile getirilirdi, ancak son zamanlarda neredeyse başka bir konu kalmamış gibi hep yargı ve hukukla ilgili sorunlar ülke gündemini işgal ediyor.

Ne yapıp edip bugünkü durumu değiştirmeye bakmalı.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums