Yürüyüşün hatırlattığı: Parti partidir devlet de devlet.. iktidara itiraz, devleti hedef almaz…

  • 9.02.2017 00:00

  Maltepe’de yapılacak miting gününe de kazasız-belasız ulaştık.

Türkiye için önemli bir başarı bu.

Önemi, siyasetin kırılgan zemini yüzünden.

İktidar partisi kendisinin çizdiği sınırlar dışındaki her kıpırdanmayı varlığına –hatta devletin varlığına– kast eden bir girişim olarak görme eğiliminde; bunu kendisine destek veren kitlelere kabul ettirmede zorlanmayacağı mazeretleri de var: Gezi ile başlayan 15 Temmuz (2016) hain darbe girişimiyle zirve noktasına ulaşan bir dizi olay…

Kemal Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü iktidar çevreleri tarafından aynı çizginin devamı gibi görüldü. Buna rağmen 25 gün devam etmesini ve sona kadar ulaşmasını başarı sayabiliriz.

İç ve dış ‘düşmanlar’

Ülkemizin başına çorap örnek isteyenler yok mu? Var elbette. Eskiden benzer durumlarda niyetler dışa vurulmaz, oyuna gelindiği her şey olup bittikten sonra ortaya çıkardı.

Oyunu erkenden fâş etmeye kalkışanlar, kendilerine ‘komplocu’ sıfatı takılmasına razı olmak zorunda kalırlardı.

Bugün öyle değil. Türkiye’den veya Türkiye’yi yönetenlerden hoşlanmayanlar, ikili ilişkileri zedelemeyi de göze alarak ve gözlerimizin içine bakarak, niyetlerini dışa vurmaktan çekinmiyorlar: ABD’nin PYD/YPG’ye sahip çıkması.. Almanya’nın Kuzey Irak’ta yapılacak referandumu desteklemesi gibi..

İktidar partisinin tetikte durmasını gerektiren bir atmosfer var gerçekten.

Dışarısı plan yaptığında hesaplarına âlet edeceği iç destek bulmakta da fazla zorlanmaz. ‘Gezi’ gibi masum başlamış bir eylemi yolundan saptıracak veya darbeyle sonuç almaya heveslendirilebilecek birileri mutlaka bulunur.

Ayrıca dünyada yaşanan altüst oluşlardan en fazla etkilenen coğrafyanın en önemli ülkesi Türkiye; her yeni gelişme siyasetin zaten kırılgan olan zeminini daha da kırılgan hale getiriyor.

Yakın zamana kadar geçerliliğini koruyan ittifaklar çatırdıyor, geleneksel olarak karşı çıkılan ülkeler birdenbire potansiyel müttefike dönüşebiliyor global kaygan zeminde.

Türkiye NATO’da, G-20’de, AB’ye de hala aday, ABD’yi ise stratejik müttefik olarak bilen bir ülke; ancak hepsiyle de şu sıralarda sorunlar yaşanıyor. Bir parçası olduğu coğrafyanın önemli ülkeleri bilinen Mısır ve Suudi Arabistan’la da ara açıldı ve bunun getirdiği sorunlar da çoktandır kendini belli ediyor.

Etrafımız savaş alanı zaten. Çevre ülkelerden Irak ve Suriye’nin durumları ortada. Kıbrıs’ta ‘barış’ için başlatılan ciddi çalışmalardan sonuç alınamadı ve bu durum Batı komşumuz Yunanistan’la aramızı şekerrenk hale getirebilir. Yunanistan’la alttan altta işleyen bir ‘adalar’ sorunumuz olduğunu da unutmuş değilim. Bir diğer Batı komşumuz Bulgaristan’da Türkiye ve Türk karşıtlığı tırmanış halinde; Türk kökenlilerin saldırı tehdidi altında oldukları biliniyor.

Bundan çok daha az sorun herhangi bir ülkeyi paranoyak yapmaya yeter de artardı; Türkiye bunların hepsiyle baş etmek zorunda.

Kılıçdaroğlu’nun CHP kimliğini bir tarafa bırakarak 25 gün önce başlattığı ‘adalet yürüyüşü’tam da böyle bir ortama denk geldi ve iktidar partisini tedirginliğe sürükledi.

Son güne kazasız belasız gelinmesini bu yüzden ‘büyük başarı’ sayıyorum.

Yeni bir muhasebeye ihtiyaç var

Hatta bir adım daha ileri giderek, bu yürüyüşün, iktidardaki partiyi, içte ve dışta karşı karşıya kalınan sorunları yeniden gözden geçirmeye, daha önce göz ardı edilen türden çıkış yolları aramaya sevk edebileceğini de düşünüyorum.

Her karşı çıkışı varlığına bir tehdit olarak görmekten vazgeçip siyaset içerisinden kendisine ve politikalarına gelen itirazlara kulak vermeye başlayarak…

Karşı karşıya kalınan sorunların önemli bir bölümü, iktidarın ‘tehdit değerlendirmesi’ ile demokrasi içerisinde yapılması mukadder itirazlara ters bakışından kaynaklanıyor çünkü…

‘Düşmanlık’ yapanları ‘dosta’ çevirmek varken, her zaman ‘dost’ kalabilecekleri ‘düşman’ haline getirmek işte bu iki zaafın eseri: Yanlış ‘tehdit değerlendirmesi’ ve her itirazın varlığa kast etme amaçlı görülmesinin…

Bunun da altında ‘devlet’ ile siyasi hayat içerisinde yer alanları, meselâ partiyi, eş-değerde –hatta bir– görmek yatıyor.

Muhalefetin iktidara gelmek istemesi veya iktidar partisini beğenmeyenlerin onun siyasetteki gücünü azaltmak için çaba göstermesi devlete karşı bir hareket veya bir kalkışma değildir.

AK Parti’ye ve uygulamalarına yapılan itirazlar devleti hedef almıyor.

Kılıçdaroğlu yürüyüşüne ‘adalet’ talebiyle katılanların gerçekten de ülkemizde âdil bir yargı talep eden insanlar olduğunu görmeli AK Parti hükümeti.

Görmeli ve bunu sağlamak için kolları sıvamalı.

Bunu yapmaya başlarsa iktidardaki ömrünü uzatabileceğini de bilmeli.

Mitingle bugün sona erecek eylem AK Parti’yi yönetenlere bunu hatırlatmışsa ne mutlu.

Hatırlatmış mıdır acaba?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums