- 9.02.2017 00:00
Madem her gün yazıyoruz, o halde okurlara doğruyu aktarma görevimiz var.
Özellikle 15 Temmuz (2016) uğursuz darbe girişimi gibi her ânını tek yanlışsız bilmemiz gereken bir konuda.
Dünkü yazım sonrasında o geceyle ilgili bazı ayrıntılara takılan bir mesaj aldım; olanları bilebilecek birinden…
O geceyi Akıncı Üssü’nde bulunan askerler ve oraya çağrılan yargı mensupları biliyor; bu vesileyle, kendilerine neler olduğu anlatılmış bazı meslektaşların da bildiğini öğrendim.
O gece neler yaşandı?
İlk düzeltme Adil Öksüz’ün de aralarında bulunduğu darbe girişimine katılanların neredeyse bütünüyle çıplak fotoğraflarının çekildiği yerle ilgili. Orasını benim gibi ‘Akıncı Üssü’ sananlar yanılıyor; fotoğraf ‘kışla jandarma karakolu’nda çekilmiş…
Bir başka düzeltme de Adil Öksüz’ün hakim tarafından elini kolunu sallayarak oradan ayrılmasını sağlayacak şekilde serbest bırakıldığı tespitiyle ilgili. Hayır, öyle değilmiş; adli kontrol kararıyla serbest bırakılmış. Yani yurtdışına çıkış yasağıyla…
Üçüncü bir ayrıntı da şu: Üç gün üç gece boyu süren hayli yorucu bir çalışma yürütülmüş orada. Darbeyi bastıranlar ve onlardan sanıkları teslim alanlar neredeyse hiç uyumadan görev yapmışlar; mesai bazen 14 saati bulmuş…
En merak edilen konuyu da sordum; “Adil Öksüz’ü koruma kollama hiç olmadı mı?” sorusunu… Soruma şu cevap geldi: O konuda resmi bir açıklama yakında gelebilir veya soruya açıklık getirecek bir gelişme yaşanabilir…
Kaynağıma güvendiğim için bu aydınlatmasını aktarıyorum, ama en doğrusu konunun birebir muhatabı olanların kararlarını bizzat savunmasıdır.
MİT’in “Bizim adamımız değil” açıklaması kesinliğinde…
Amerikalılar: “Öksüz’ü bulup konuşturun..”
O gece neler yaşandığına dair pek çok senaryo yazılıyor. Koliler dolusu ‘kanıt’ sayılacak belge ve bilgiyi paylaştığımız Amerikalıların, onlara baktıktan sonra bile tatmin olmadıkları biliniyor.
Yazıldığı için biliniyor.
Sonunda, Amerikalılar’ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a, “Adil Öksüz’ü ortaya çıkarın, ‘evet bu işi Pensilvanya’dan aldığım talimatlarla ben planlayıp uygulattım’ desin, teslimini istediğiniz kişiyi burada bir dakika bile tutmayalım” dedikleri de biliniyor…
Bu da yazıldı çünkü.
Önce.. Amerikalılar tarafından kaçırılmış veya Türkiye’de bir yerlerde yine Amerikalılarca koruma altında tutulduğu ileri sürüldü.. sonra.. Adalet Bakanı.. “Ölmüş olabilir” diyerek en kötü ihtimali seslendirdi.
En büyük endişem nedir biliyor musunuz?
Adil Öksüz’ün söylenenleri dinleyerek ve yazdıklarımızı okuyarak, bulunduğu yerde bizlerle kafa bulmasıdır…
Endişemi paylaştığım bir kaynak, “Merak etme” dedi bana, “Sağ olsaydı şimdiye kadar bir yerlerden kafasını çıkarırdı…”
Trump’lı dünya eskisinden daha tehlikeli
Günümüzde ‘popülist’ sıfatı uygun görülen politikacılar dünyada revaçta; en çarpıcı örneği Donald Trump…
Bu tür politikacıların en önemli özelliği, doğrular ile yalanları birbirine kolayca karıştırabilmeleri…
İş başına gelebilmek, orada kalabilmek ve işlerini yürütebilmek için çok kolay yalan söylüyor, dün dediklerini bütünüyle unutabiliyorlar…
Trump.. başkanlık yarışı sırasında.. Barack Obama ne zaman Suriye’ye askeri müdahalede bulunacağı izlenimi vermişse,.. hemen ve hiç duraksamadan.. “Sakın ha. Savaşla sonuç alınmaz. Bizim Amerika olarak önceliğimiz kendi ülkemizi yoluna koymak olmalı. Savaşmak yanlış…” mesajlarını herkesle paylaşmıştı.
Obama’ya bir uyarısı da, savaşacaksa mutlaka Kongre’den izin alması yolundaydı Trump’ın…
Şimdi, “Kimyasal silah kırmızı çizgimdi, Esad onu çiğnedi, savaşırım” diyor ve tanesi 1 milyon dolar civarında 59 Tomahawk füzesini.. bırakın Kongre’den izin almayı.. Kongre’ye haber vermeksizin Suriye’ye yolluyor…
Hani seçim süreci boyunca tepe tepe kullandığı “Önce Amerika” sloganı ne oldu?
Dün dündür…
‘Popülist’ politikacılara eski söylemlerini hatırlatmanın ve “Geçmişte ne demiştin, şimdi ne yapıyorsun?” diye hesaba çekmenin bir anlamı yok.
Neredeyse 500 bin kişinin Beşşar Esad’ın başında bulunduğu Baas rejimi tarafından katliama tâbi tutulduğu.. nüfusun yarısının beş yıl önce yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kaldığı.. onların yarısının da ‘mülteci’ haline dönüştüğü bir ülke Suriye…
İdlib’te kimyasal silâh kullanılarak ölümlerine yol açılmış Suriyeli sayısı 100 kişi bile değil.
Tabloya bakıp, “Daha önceleri neredeydiniz?” diye de sormayın..
Dünya açısından, bu, yepyeni bir durum ve içinde belirsizliğe dayalı vahim tehlikeler barındırıyor.
Şu çapraz gerçeği üzerinde düşünmeniz için sunuyorum:
Trump Beyaz Saray’a yerleştiğinde herkes onun Rusya ile karanlık ilişkilerinden endişe ediyordu ve haklı bir endişeydi bu. Trump Rusya’yı ‘dost’ sayan, en büyük tehlike olarak Çin’i hedef gösteren bir söyleme sahipti.
Füzeler Rusya’dan olağanüstü sert tepkilere yol açarken.. Trump’ın Suriye’ye füzeleri gönderdiği sırada, Florida’daki Mar-a-Lago adlı yazlık evinde görkemli biçimde ağırladığı Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’den fazla bir tepki gelmedi.
Tehlikeli bir döneme girdik.
En fazla bizler tetikte olmalıyız.
Yorum Yap