Referandum konusunda iki çeşit ülke vardır: Biz onu eline yüzüne bulaştıranlar cephesindeyiz..

  • 30.01.2017 00:00

 Referandum seven ve yapan ülkeler vardır… bir de referandum sevmeyen ve yapmayan ülkeler…

Türkiye yakın zamanlara kadar ikinci ülkeler kategorisindeydi; artık birinciler arasında kendine yer açıyor…

ABD referandum seven ülkelerin başında geliyor. Biz ABD seçimi sırasında, daha çok “Kim başkan seçilecek?” sorusunun cevabıyla ve biraz da Senato ve Temsilciler Meclisi’nde hangi partinin çoğunluğu sağlayacağıyla ilgilendiğimiz için halka sorulan soruları ıskalıyoruz.

ABD’de marijuana da soruldu.. idam cezası da..

Trump’ın seçildiği gün pek çok eyalet değişik konularda halkın tercihine başvurdu.

Önemlileri şunlardı:

9 eyalette sorulan “Marijuana yasal hale gelsin mi?” sorusuna, 8’inden “Evet” cevabı alındı…

5 eyalette “Asgari ücret artsın mı?” diye soruldu, 1 eyalet buna “Hayır” dedi.

Kaliforniya, Nebraska ve Oklahoma eyaletleri ‘idam cezası’ konusunu halkoyuna sundu; her üç eyalet de kaldırılmasını reddetti.

Özet şu: ABD’de, 2016 yılı seçimlerinde, 35 eyalette, halka, 126 ayrı konuda soru sorulması izni verildi.

İsviçre, ‘cebinize her ay 10 bin TL koyalım mı?’ diye sordu..

Esas referandum ülkesi ise İsviçre’dir; modern bir devlet olarak kurulduğu 1848 yılından bu yana tam 600 değişik konuda halkın görüşüne başvurulmuştur İsviçre’de…

Son dönemde, yılda 4 defa halkoylaması yapılıyor…

İsviçre hükümeti, geçen yıl, vatandaşlarına “Her birinize, çalışın veya çalışmayın, ayda 2500 İsviçre Frangı (yaklaşık 10 bin TL) verebiliriz, ister misiniz?” diye sordu.

Haziran ayı başında yapılan referandumda, İsviçreliler, ter dökmeden para kazanma teklifine, sandıkta “Hayır” dediler. 26 eyaletin hepsinde açık arayla reddedildi teklif…

Dikkat ettiyseniz, referanduma düşkün ülkelerin ilk sıralarında yer alanlar, federal yapıdalar; ABD’nin 50, İsviçre’nin 26 eyaleti var. Yani zaten bölünmüş ülkeler…

‘Üniter’ yapıya sahip olan ülkeler referandumdan mecbur kalmadıkça uzak durmayı yeğliyorlar…

Ayrımcılığı teşvik edebilir diye.

Ediyor da nitekim.

Daha hazırlık döneminden başlayarak, ama özellikle kampanya sırasında, referanduma sunulan konu etrafında ayrışmalar, karşılıklı ithamlar ve cepheleşmeler başlıyor.

Üniter yapıyı zedeleyecek kadar hem de…

Türkiye’de son 10 yılda üç referandum yaptık

“Zedelemez, neden zedelesin?” tepkisini verecekler, bunu yapmadan önce, 2007’den bu yana ülkemizde yapılan halkoylamalarını zihninin perdesine taşısın…

Cumhurbaşkanı Meclis’te seçilmeye devam mı etsin, yoksa cumhurbaşkanını halk mı seçsin? (2007).

Yargı kurumunu ciddi biçimde elden geçirelim ve eskileri tasfiye edip yenilerinin siyasi kimlikliler tarafından ağırlıklı seçilmesini sağlayalım mı, yoksa eskisi gibi mi kalsın? (2010).

Ve şimdiki: Kökleri 1. Meşrutiyet’e (1876) dayanan, Cumhuriyet’in kurulması öncesinden (1920) beri süregelmiş ‘parlamenter sistemi’ değiştirip yerine ‘başkanlık sistemi’ getirelim mi? (2017).

İlk iki referandum konusu, tek tek insanları fazla ilgilendirmediği halde, siyasetteki taraftarları yüzünden, toplumu neredeyse tam ortasından ikiye böldü.

Böldü de bir işe yaradı mı?

Cumhurbaşkanı seçimini bir telâşla halka bırakınca (2007), halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı kendisine daha fazla yetki alanı açmaya ve bunu yeni bir anayasa değişikliğiyle sağlamaya mecbur kaldı…

HSYK’nın yapısını ve üyelerini bütünüyle değiştiren öteki referandum (2010) ise 15 Temmuz’da meşru hükümeti devirmeye kadar cür’et edecek yanlışlıklara kapı araladı. Devlet içindeki yoğunlaşmalarını devlete hakimiyet iddiasını yerine getirme çabasına girenler yüzünden…

Nisan ayında yapılması düşünülen referandumda, diyelim başkanlık sistemine geçildi; bunu çok arzu edenlerin başı göğe erişecek ve bu yeni sistem başımıza şimdi aklımıza gelmeyen sorunlar çıkartmayacak mı?

Bu soruya “Çıkartmayacak” cevabını gönül rahatlığı ile verebilecek tek kişi yoktur sanıyorum.

Önceki iki referandumun sonuçlarının ürettiği sorunları hala çözebilmiş değiliz.

En önemlisi de daha kampanyası başlamadan son referandumun kapımıza dayadığı safların ayrışması.. cepheleşme tehlikesi…

Kulak verilmeyeceğini bile bile.. tavsiyem..

Üç spor adamının oylarının renginin “Evet” olacağını açıklamaları sonrasında uğradıkları saldırıları bilmem takip ediyor musunuz? Ya da, aydınlarımızdan bazılarının, kimi sanatçıların “Hayır” cephesinde yer alacakları belli olur olmaz acımasızca üzerlerine gidildiğini?

Başbakan, “Ey CHP, HDP’nin peşine takılmak sana yakışıyor mu?” demeye başladı bile…

HDP dediği de meşru bir parti.

Yarın kampanyalar başladığında nelerle karşılaşabileceğimiz daha şimdiden ortada.

Ne yapalım peki?

Şunu: Madem artık sorunlarımızı halkın önüne taşıyarak, geniş kitlelere sorarak çözme yöntemi olan referandum alışkanlığını edinmeye baş koyduk.. o halde bu yola bizden çok önce girmiş ve bizden daha sık aynı yönteme başvuran ülkelerin davranış tarzını benimseyelim.

Referandum işini, bir kesimin diğerini ‘vatana ihanet’ ile suçlamasına varacak fanatikliğe kadar götürmeyelim.

“Cumhurbaşkanlığı mı, başkanlık mı?” sorusuna her iki şekilde cevap vermek mümkündür ve insanlarımız cevapların hangisini tercih ederse etsinler, bunu, iyi niyetle yapıyorlar.. önce bu gerçeği kabul edelim.

Anayasa değişiklik paketinin mahzurlu tarafları varsa onlar üzerinde yoğunlaşalım; iyi taraflarını karşıda yer alanların dikkatine sunalım.

Kısacası, medeni bir kampanya yürüterek sonuca ulaşalım.

“Buna var mısınız?” diye soracağım.. ama gelecek cevabın olumsuz olacağını bildiğim bir soruyu neden sorayım ki?

Hayırlı olsun.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums