Herkesi suçlayarak cezalandırmak yerine, pişmanlık duyanları kazanmak… Ölçü bu olmalı.

  • 16.08.2016 00:00

 Medyadaki arkadaşlar…

15 Temmuz uğursuz darbe girişimi sonrasında büründüğünüz ‘vatan nöbetçiliği’ kisvesi iyi…

Daha önce en ünlü mensuplarınızın kapısına dayanarak tiraj artırıcı mülâkatlar koparmak için sıraya girdiğiFethullah Gülen’in kirli çamaşırlarını ortaya dökme gayretiniz de yerinde…

Maşallah hepinizin gazetecilik hevesiniz ‘itirafçılar’ sayesinde arttı; onlardan aparttıklarınızla güzel sayfalar ve programlar hazırlayabiliyorsunuz…

Ancak yine de yapılanlara bir sınır getirmeniz gerekmiyor mu?

 Meselâ şöyle bir sınır: Vaktiyle sizlerin de yapmakta hiçbir mahzur görmediğiniz davranışlar içinde bulunmuş birileri ‘FETÖ’cü’ olarak suçlandığında, suçlama konusunu kendinizin de aynen yaptığınızı hatırlayıp, hiç değilse “Bunu büyütmeyelim” demek gibi…

Önce Altunizade’ye, sonra Pensilvanya’ya…

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) 1994 yılında kuruldu. Görevi, zaman zaman depreşen ‘Cemaat-karşıtlığı’kampanyalarını işlevsiz kılmak, bu amaçla gazetecilerle birebir ilişkiler kurarak ‘Cemaatçı’ bilinenlerin ‘gizli ajandası’ olmadığını gösterebilmekti.

Heyetler oluşturarak gazete yöneticilerini ziyaret etti GYV… Fethullah Gülen’den mülâkat talebinde bulunanlar için aracılık yaptı… En önemlisi, 1994’ten bugüne kadar, her yıl birkaç kez, Pensilvanya’ya gazeteci gezileri düzenledi.

Zaman gazetesinde başyazar ve Ankara temsilcisiydim GYV kurulduğunda; “Kurucu ol” talebinde bulunulup da olumsuz cevap veren Zaman kadrosundan herhalde bir tek ben vardım. Vakıf binasının nerede olduğunu bilmem. Birkaç iftarı dışında hiçbir etkinliğine katılmadım.

Bir şeyi biliyorum ama: Bir zamanlar çok muteberdi ve gazeteci milleti ikili ilişki kurmakta fazla bir sakınca görmedi.

Mesleki hayatını belli bir dönemden sonra ‘Fethullah Gülen ve Cemaati aleyhtarlığı’ üzerine kurmuş olanlar bile, 2000’li yıllarda, GYV’nin kapısından içeri girebildi, etkinliklerine katılabildi.

Kimi/kimleri kast ettiğimi önce kendileri, sonra da mesleğin kıdemlileri biliyor…

Sakın yanlış anlaşılmasın, kimseyi suçlamak gibi bir derdim yok. ‘Gazeteci’ dediğin elbette gözü-kulağı açık olacak… Önyargılarına yenilmeyecek… Davet edildiyse, “Ben aleyhinde yazmıştım, uzak durayım” demeyecek; gidecek, ne olduğunu ilk elden öğrenmeye çalışacak…

Bunları yaparken gerektiğinde nâzik davranacak, kendilerini açmalarını sağlamak için ne gerekirse yapacak da…

unlu_futbolcular_feto_sohbetine_katilmis_h13466_dc4f0Futbolcular suçlanıyor, ama…

Peki bu konuyu neden açıyorum?

Futbolcular yüzünden…

Artık ‘FETÖ’ diye anılmayan başlayan yapının her alanda bir gözlemcisi, bir kolaylaştırıcısı olduğu öğrenildi ya, hani kendilerinden ‘imam’ diye söz edilen kişiler…

İşte onlardan biri, ‘futbol câmiası imamı’, belli bir dönemde ihtilâf yaşayıp kendilerinden kopmuş…

Şimdilerde, ekranlardan, vaktiyle içinde yer aldığı grubun iç yüzünü açıklamakla meşgul…

Ortalıkta futbolcuların toplu fotoğrafları dolaşıyor ve gazetelerde/ekranlarda o fotoğraflar üzerine yorumlar yayımlanıyor…

Ellerine iyi paralar geçmeye başlayınca maneviyat yönlerinin zayıflığını keşfetmiş olmalı sporcu kesimi; sonraları da, kendilerinden önceki nesilden bazı ağabeylerin öne düşmesiyle, Fethullah Gülen’i keşfetmişler… (Belki aralarından başka ‘hocaefendileri’ keşfedenler de çıkmıştır…)

Fotoğraflar öyle bir dönemde çekilmiş…

Sanıldığı gibi sadece Galatasaraylı futbolcular da yok, hemen her takımdan futbolcu, bir biçimde yolunu Altunizade’deki dershanenin 5. katına, daha maceraperestler ise Pensilvanya’ya düşürmüşler…

Oradan hareketle gazeteler üzerlerine gidiyor sporcuların…

Yukarıda bir ölçü yazmıştım; tekrarlayayım: “Vaktiyle sizlerin de yapmakta hiçbir mahzur görmediğiniz davranışlar içinde bulunmuş birileri, ‘FETÖ’cü’ olarak suçlandığında, suçlama eylemini kendinizin de yaptığınızı hatırlayıp, hiç değilse ‘Bunu büyütmeyelim’ demek gibi…”

Ha, ne dersiniz? Bu ölçüye uyuyor mu yapılanlar?

Bir başka örnek: BankAsya…

En son BankAsya olarak faaliyet gösteren, şimdi kapatılmış finans kuruluşu, Asya Finans adıyla 1996 yılında kuruldu.

Tam tarihi 24 Ekim 1996.

Kuruluş tarihi Refahyol diye anılan Refah Partisi’nin Doğru Yol Partisi ile koalisyon yaptığı döneme (28 Haziran 1996 – 30 Haziran 1997) denk düşüyor.

Açıldığı gün çekilmiş fotoğraflara bakıldığında her iki partinin en gözde isimlerinin kurdela kesiminde makas tuttuğu hemen fark ediliyor.

Gazetelere yansıyan bilgi doğruysa, cezaevlerine tıkılan bazı kişiler, ‘BankAsya’ ile ticari ilişki içerisinde bulunmakla suçlanıyorlar.

Kredi kartı bile bankanın, suç delili sayılıyormuş…

Hiç aklımdan çıkmayan bir olayı hatırlamamak elimde değil:

Cemaat diye bilinen yapının ‘alternatif’ veya ‘İslâmi’ sıfatları önüne konsa da resmen bankacılık alanına da girdiği bilinir olduktan sonra, komuta kademesinden haberler almasıyla ünlü önemli bir meslekdaş, bana,“Askerler çok rahatsız; dini bir grubun parayla bu denli içli-dışlı olmasını anlamıyor ve tehlikeli buluyorlar” demişti.

Askeri kesim sabırlıdır; o gün kızanlar çoktan emekli statüsü kazandılar, ama gördük, bugün artık o finans kuruluşu yok…

17-25 Aralık süreci sırasında, her an el konulacakmış görüntüsü vermeye başladığında, Pensilvanya, “Elinizde avucunuzda ne varsa satın, başka bankalardan kredi çekin, aleyhte haberler yüzünden kaçan tasarrufların yerini sizler alın” tavsiyesinde bulunmuş, sevenleri, tavsiyesini emir telâkki edip yerine getirmeye koşmuştu.

O günlerde, Zaman gazetesinin küçük ilânlar sayfasına yeni bir başlık eklenmişti: ‘BankAsya için satılıktır’başlığı…

“Yapmayın, etmeyin” diyen çıkmış mıydı? Hatırlamıyorum.

Ben, “Bankaya nasıl olsa el konulacak, şimdi evini, otomobilini satanlar evsiz ve otomobilsiz kalacak, başka bankalardan kredi alanlar vadesi geldiğinde çaresiz duruma düşecekler” uyarısında bulunmuştum.

Bankaya el konuldu ve birkaç yıl önce evi-otosu olanlar…

Galiba yalnız evden-otodan olmakla kalmadılar…

O çabaları ‘örgütsel’ göründüğü için…

Kapılarına polis dayanıyor, yolları cezaevlerine düşüyor…

Ülkemiz bu yüzden, “İçeridekileri afla dışarı çıkaralım da şimdilerde ‘FETÖ’cü’ diye içeri aldıklarımıza yer açılsın”noktasına geldi.

Ölçü, ‘kazanmaya çalışmak’ olmalı

Aslında bu konuda da bir ölçü gerekiyor.

Meselâ Başbakan Binali Yıldırım’ın ağzından çıkan şu ölçü biraz daha geliştirilmeli: “Bu örgütle irtibatı kendi isteğiyle, kendi azmiyle olanlar ile hasbelkader ilişki içinde olanları ayırmamız gerektiğini düşünüyorum.”

Şirketler için de şu ölçüyü benimsediklerini söylemiş Başbakan Yıldırım“Kurumları değil, kişileri esas alacağız; cezalandırmayı kuruma değil kişiye yapacağız…”

“FETÖ’ye karşı mücadelede milat 17-25 Aralık” sözü de önemli Başbakanın…

Ölçü arayışı içerisine girilmiş besbelli; umarım daha sahici, kapsamı daha dar bir ölçü bulunabilir.

Kötü olduğunu yeni öğrendikleri bir konuda kişilerden mağdurlar yaratarak onları kendi aralarında dayanışmaya sevk etmek yerine, kötüyle arasına mesafe koymayı sağlayacak, insanları kazanmayı önemseyen bir ölçü…

 Bulunacağına eminim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums