- 6.02.2016 00:00
Kronoloji aşağıda, eğer eksik bıraktıklarım olmuşsa baştan af dilerim.
Cuma günü, Bangladeş’in başkenti Dhaka’da bir kafeye saldırı oldu; 6 saldırgan eylem sırasında öldürüldü, ama bu arada onların rehine aldığı 20 kişi ile 2 de polis hayatını kaybetti…
Irak’ın başkenti Bağdat’ta pazar günü büyük bir patlama oldu ve 200’den fazla kişi hayatını kaybetti.
Pazartesi günü Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da bir restorana el bombası atıldı; 8 kişi yaralandı.
Salı günü sıra Suudi Arabistan’daydı. Cidde ve Katif’teki saldırıları Medine’de Hz. Peygamber’in kabrinin de bulunduğu Mescid-i Nebevi’ye yakın bir yere atılan bombalı eylem izledi. Ölenler ve yaralılar var.
Bu listeye, bir hafta önce, yine bir salı günü, İstanbul Atatürk Havalimanı’na yönelik, 44 kişinin canını alan intihar saldırılarını da eklemeliyiz.
Aslında başka ülkelerde de can alan benzer saldırılar var, ama yukarıda saydıklarımın hepsi İslâm Dünyası’ndan bir yerleri hedef seçtiği için önemli.
Ramazan mübarek aydır
Önemi şuradan: İslâm Dünyası’ndan hedeflere yönelik ölümcül saldırıların hepsi Müslümanlar’ın oruçlu oldukları Ramazan ayında gerçekleştirildi…
‘Câhiliyet Dönemi’ diye adlandırılan İslâm-öncesi zaman diliminde her fırsatta kan dökebilen bir anlayışı sona erdiren yeni din, İslâm (malum, İslâm sözcüğü Arapçada ‘barış’ anlamına geliyor), adına taşıdığı‘barışı’ kendi toplumunda ve çevresinde gerçekleştirmek için, 4 ayı ‘haram aylar’ olarak ilân etmişti.
‘Haram’, yani çatışmanın ve savaşın yasak olduğu aylar…
Zaten bu sebeple, Batı’da yaşayan insanlar, Ortaçağ’da, karanlık içerisinde debelenirken, İslâm’ın Ortaçağı dünyanın en uygar insanlarını içerisinde barındırıyordu. Biraz da, savaştan uzak ve özgürlükçü bir ortama sahip İslâm Dünyası’nın, o dönemde bilimde, sanatta ve teknolojide kaydettiği ilerlemeler sayesinde, Batı da kendi Rönesans’ını ve Reform’unu gerçekleştirebildi.
Batı, en sonuncusu 60 milyon insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı olan, bazısı 33 yıl bazısı 100 yıldan fazla sürmüş, devletler ve milletler arası çatışmalarla çalkalanırken, İslâm Dünyası, kendi iç huzurunu hiç bozmadı. Hem de uzun asırlar boyunca…
Gerçek bu iken, günümüzde olan
Yukarıdaki listede yer alan şu bir hafta içerisindeki bütün saldırılar, ‘haram aylar’dan olmasa bile mübarek bilinen Ramazan ayında işlendi; hem de kendilerini ‘Müslüman’ olarak tanımlayan ‘eylemciler’tarafından…
Eylemlerde eylemciler eliyle hayatlarını kaybedenler ile eylemcilerin hepsinin ‘Müslüman’ kimlikli olduğunu eklememe ihtiyaç yoktur sanıyorum.
İslâm’ın ilân ettiği ‘haram aylara’, Cahiliyet Dönemi’nde birbirinin boğazını kesmeye alışmış kabileler bile riayet ederdi. Aralarında Müslümanlığı kabul etmemiş olanlar da vardı o kabilelerin…
Demek ki, bugün, İslâm Dünyası, 1400 küsur yıl öncesinin anlayış düzeyinden bile çok geride; Câhiliye Dönemi’nin alışkanlıklarını hortlatmış kişiler aramızda yaşıyor ve kendilerini ‘İslâm’ ile tanımlayıp İslâm-öncesinin âdetlerine uygun davranıyorlar…
Ne yazık ki, günümüzün gerçeği bu.
Adına ister IŞİD, ister DEAŞ, ister ISIS denilsin, içinde yaşadığımız dünyanın bütününü bir ‘eylem alanı’olarak gören, asgarisinden bir İslâmi hassasiyet taşımadığı halde, kendilerini İslâm’ın adını kirletecek biçimde tanımlayan bu güruha en ufak bir sempati bile gösterilemez.
Ne yapıp edip, İslâm dinini, o güruhun tasallutundan kurtarmamız şart.
ΩΩΩΩ
Not. Bu yazının ilk halinde varolan bilgi yanlışı sonradan düzeltilmiştir. FK
Yorum Yap