Bu devlet ne zulümler yaşatmış Anadolu insanına öyle ki her bir vatandaşın hayatı kendi başına bir roman desem inanın.

Bunlardan biri de ilim erbabı, edep ve marifet sahibi Seyda Hatip Yüksel hocamızın hayatı olsa gerek.

Bu muhterem ilim adamı yıllar önce bir vaazında “Yüce Mevlam Kur’an ve Hadis atmosferinde hükümetimizi, devletimizi ıslah eylesin” diye bir duada bulunuyor.

Sözüm ona cuma namazına gelen bir komiser, “Bu duadan neyi kasettiniz?” diye soruyor.

Seyda “adalet” der kabul etmez,

“Hakikat” der kabul etmez

“Merhamet” der kabul etmez yok yok sen başka bir şeyi kast ettin Seyda hafif titrek bir sesle “Anladım ki sen işine yarayacak bir kavram duymak istiyorsun, ben şeriatı kast ettim” deyince, kısa zaman içinde Diyarbakır’dan Ankara’ya sürgün edilir.

Bu hadise 2000’li yıllarda cereyan ediyor. Anlarsınız ya, 11 yıl Ankara’da kalır, bu arada bir kızını orada evlendirir. Zaman içindi akli dengesi bir derece bozulan bu kızı iki çocuk annesi olduğu halde kocasına boşanma davasını açar ve boşanır.

Bir gün damadı kendisini arayıp der ki:

“Baba haberiniz olsun kızınızın açtığı dava boşanmayla sonuçlandı, kızınız bir bayanda kalıyor şu an, fakat bayan tekin biri değil haberiniz olsun.”

Bunun üzerine Seyda iki çocuğuyla birlikte Ankara’ya gelip kızını alır ve son yarım asırda bahtı kara olan Karaamid’e Diyarbekir’e döner. Derken yolda bir ara sıkıntı çıkaran aklı dengesi yerinde olmayan kızı emniyet mensupları tarafından onlardan alınır ve Seyda iki alim oğluyla birlikte kamu davası ile aile içi şiddet çerçevesinde yargılanırlar.

Birkaç yıl süren bu mahkemeden her birine üç yıldan fazla ceza gelir, tabi bu ara kız aklı dengesi hafif düzelir düzelmez ifadesini değiştirir, baba evinde kalmaya devam eder, hatta bir ara çevresine verdiği sıkıntıdan dolayı komşuların şikayeti üzerine emniyet zorla kadını alır ve psikiyatri servisinde bir ay tedavi görür.

Oradan çıktıktan sonra tekrar Ankara’ya kaçar orada kimi erkeklerin oyununa gelerek imam nikahıyla 2-3 evlilik daha yapar ve boşanır. Şu anda sığınma evinde kalmaktadır. Durumuna bakıldığı zaman normal bir insan profilinde olmadığı anlaşılan bu vatandaşa baba sahip çıktı diye ailenin iki oğluyla birlikte cezalandırılıyor, kanaatimce ödüllendirilmesi gerekirken başlarına öyle bir hal geliyor ki romanları geride bırakıyor.

Bu durum karşısında hayrete düşen Seyda Hatip Yüksel artık umutları tükenmiş vaziyette emekliliğine aylar kaldığı halde bu tuhaf ceza yüzünden müktesep haklarından dahi mahrum kalacak, durumu bir de Reisicumhura izah edeyim diye Külliye'ye gidecek.

Cumhurbaşkanı Külliyesi'nin 1 no’lu kapısında kimlik bilgileri alındıktan az sonra Seyda gelen polis ekiplerine teslim edilerek Ankara Karşıyaka Karakolu'na oradan da Sincan Cezaevi'ne gönderilir. Artık “Karabela(!) yakalanmıştır” emniyet huzur içinde bir nefes alabilir.

Vah ki ne vah!

Bu ülkede neler oluyor anlamakta zorlanıyorum. Hiç mi aklı başında bir yargı mensubu Seyda’nın bu halini kavrayamadı, o iyi hal deyip kadınları, çocukları taciz eden kimseler için takdir hakkı kullanıp cezaları indiren yargı mensupları burada hiç mi düşünmediler? Bir defaya mahsus bu ceza ertelenmez miydi? Daha karar tashihi için yargı süreci devam ederken alelacele Seyda’yı cezaevine tıkanlar hiç mi vicdan azabı çekmiyorlar? Hangi soruyu sorayım bilmiyorum ki?

“Burası Türkiye” diyenlere hep kızardım, ama galiba ben de ilk sefer diyeceğim “Burası Türkiye” ne diyelim?

Adaletin tezahür edeceği günlerin gelmesi dileğiyle. 

İnternethaber.com’dan alıntıdır.