- 5.02.2015 00:00
AK Parti Hükümetleri gelmeyene kadar, meclis ve hükümet devletin kırmızı çizgileri içinde dolanıp duruyordu. Dolayısıyla ülkenin önemli sorunları bir türlü çözülemiyor hep pansuman tedbirlerle oyalanılıyordu.
Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları tarafından kurulan AK Parti bin bir açıdan saldırıya uğradı, her fırsatta önünü kesmeye çalıştılar, kapatılması için Anayasa Mahkemesine dahi baş vuruldu Altıya Beş zor kapanmaktan kurtuldu, aslında AK Parti değil memleket kurtulmuştu. Yoksa eski kurtlar daha azgın bir şekilde piyasaya çıkacaklardı.
2005’te Diyarbekir’de Kürt sorunun varlığını kabul eden bu zatı muhterem 2006, 2007 yıllarını hep stresli yaşadı ve 27 Nisan e muhtırası o süreçte verildi, baş sebeplerinden biri Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün eşinin baş örtülü oluşu dahi gösterildi. Yani Anadolu kadının has kıyafeti Çankaya’ya taşındı diye kıyameti kopardılar.
Hatta Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçildiğinin ilk Cuma günü askeri bir tören yapıldı, Sayın Gül’ün cumaya gidip gitmeyeceği dahi gündem oldu. Ferasetli bir mümin olduğuna inandığım Gül törene iştirak etti gel gör ki o zamanın omuzu kalabalık bir balık beyinli adamı konuşmasında sayın cumhurbaşkanım diye hitap etmesi gerekirken sayın cumhurbaşkanı dedi.
Derin devletin ülkenin önünde bir takoz gibi durduğuna inanan Hükümet bu yapıya yönelik bir eylem planı yaptı ve kararlı bir şekilde uygulamaya kalkıştı.
Türkiye tarihinde bir ilk olarak kurmaylar ceza evine girdiler, generaller yakalandı.
Derken artık çözüm sürecinin de başlaması gerektiği ortadaydı ve Habur sınır kapısında 36 PKK’li ülkeye dönüş yaptı, ülke nispeten bir sevinç hali yaşarken, BDP tarafı üç gün aralıksız “tilili” ile bunu abartılı bir tarzda anlattı. Öyleki “tilinin bu kadarına pes” başlığıyla bir yazı yazdım, ilginçtir ikinci gün gazetemin köşe yazarları arasından çıkarıldım.
Maalesef süreç akamete uğradı. Bu sorunun çözümünü kendine dert edinen Reisi cumhur değişik adlar altında kamuoyuna da sıkıntı vermeden her geçen gün açılımlar yapmaya başladı, öyle ki şu anda Anadolu insanı Kürtlerin bu hakları bir an evvel verilmelidir noktasına geldi. Ülkenin bu kangrenleşmiş yarasına tedavi aradığı için kendisini tebrik ediyor, hayır dualarımı eksik etmiyorum. Bu kadirşinas herkesin taşıması gereken insani duygular olsa gerek.
Neden “Ama” dedim diye sorarsanız, etrafındakilere dikkat etmeli, zenginlikte ölçüyü tutmalı, celallense de yaptıklarını gölgeleyecek söz ve davranışlardan kaçınmalıdır.
Kürt sorunu yoktur demekle HDP siyasetine katkı verdi, kendisi bu konuda çok emeği olmuş bir kimse ama bir yanlış cümle her şeyi alt üst etti/edebiliyor.
Hem Kürtlerin bütün hakları verilse de şimdiye kadar haksızlık ve zülüm atmosferinde yaşayıp ölenlerin hakkını nasıl ödeyeceğiz? Belki bir özür kısmen bu açığı kapatır. Hala Kürtler ne istiyor? demek abesle iştigaldır unutmayalım.
Bir sefer verilen Kürt haklarının çoğu defakto olup, hala yasal bir alt yapıya kavuşturulmuş değil,
-Anadil eğitimiz çok cılız gidiyor,
-Siyasi genel af beklentisi olduğu gibi duruyor,
-2000 çocuğumuz ceza evinde,
-100’lerce hasta mahkumumuz var,
-PKK saldırılarına tam hız devam ediyor,
-Kürtler tehdit altında yaşıyor,
-İman edep ve marifet sahibi Kürtlerle masaya oturulmadı vs.
Parasız pusuz yasal düzenlemeyle yapılabilecek bu iyileştirmeler neden hala yapılmıyor inanın bir insan olarak anlamakta zorlanıyorum. Bu boş, anlamsız sorunlarla bıktık; kendimize, ülkemize zaman ayıramıyoruz, insanımız kirli bir politik atmosferde yaşıyor ve zaman aleyhimize işliyor unutmayalım.
Daha huzurlu ve mutlu günlere hep beraber.
Yorum Yap