- 22.03.2014 00:00
Eskiden kalma bir ifademiz vardı;”Toplu seferberlik” genelde askerlik için kullanılan bir ifade, bir deyimdi. Artık bunu başka türlü kullanmanın zamanı geldi. Gelin bunu “medeniyet seferberliğine” dönüştürelim.
Savaş kolay, barış zordur. Savaş ucuz, Barış pahalıdır. Barış emek ister, barış zaman ister, barış hakkından vazgeçmeyi gerektirir. Barış rehabilitasyon, adaptasyon gerekir.
Bu güzel ülkeye böyle bir proje lazım.Bunun için vatandaşlarımızın buna inanması lazım katkısı olan herkese teşekkür etmek gerekir ki kamuoyu buna epey inandı, halkımıza umut aşılandı, bir adım daha bekliyor.
Bu eylemsizlik süreci barış sürecinin en önemli adımıydı ve atıldı ve de günden güne yerini buluyor.
Fakat 17 Aralık operasyonu gündem değiştirdi, liderlerin birbirlerine eleştiri tarzına yön verdi, barış süreci gölgede kaldı, dedikodularla zaman öldürüyorlar.
Cemaat /hizmet derken bir güç devletin dengesini bozmaya kalkıştı. Yolsuzluk molsuzluk dedi iseler de maalesef asıl amacın başka bir şey olduğu izlenimi ağır bastı.
İşin iyi tarafı meselenin üzerine gidildi ve sağduyu hakim geldi, ne yazık ki seçim kampanyası dedikodu üzerinde yürüdü. Bu bile ülke adına bir kayıp sayılır.
Doğrusu Diyarbakır Nevruz meydanı barışa karşı olan kimselerin heveslerini kursağında bıraktı. Sürece bir umut ve motivasyon kandıracak nitelikte oldu. Sağduyu ile hareket eden ve barışçıl cümleleri her fırsatta alkışlayan Kürt vatandaşlarımızı candan tebrik ediyorum.
Abdullah Öcalan’ın mektubu baştan sona barış sürecini destekliyor, barış kokuyordu. Sadece şu son cümlesi bile iyi niyetli kimseler için yeterli bir ifadeydi.
“Selam olsun halkların kardeşliği için sorumluluk üstlenenlere. Yaşasın nevruz. Yaşasın halkların kardeşliği."
Kardeşim barış yolunda gidiyor. Umarım en kısa zamanda ya anayasal bir düzenleme olup sorunun çözümü hızlanacaktır, ya da peşpeşe paketler açarak bu umut berhava edilmeyecektir.
Anadolu insanı bu barışı çoktan hak etmiştir. Kimin elinden ne geliyorsa esirgememesi lazımdır diye düşünüyorum. Kürdistan bölgesinin bariz ve farklı renklerinden biri olan Hüda-Par dahi barış için, huzur için bu sürecin devam etmesine evet diyorsa tüm kesimlerin bu sürece katkı vermesi bir haktır.
Ama bunun için Başbakan yardımcısı Beşir Atalay’ın “Kabul etsen de etmesen de Kürtlerin lideri Abdullah Öcalan’dır” demeye gerek yoktur. Bu Türkiye kamuoyuna sıkıntı verdiği kadar Kürtlerin bir kesimini de rahatsız ediyor. Çünkü Abdullah Öcalan PKK lideri ve BDP kanadının önderidir, bu böyle biline.
Bununla birlikte bu ülkeye barış gelsin de kim nerede yaşıyorsa yaşasın buna Abdullah Öcalan da dahil.
Hakikat budur, Bu barışı getirmek için gerçeği örtbas etmeye ne gerek var, değil mi?
Huzur dolu günler yaşamak dileğiyle “Türkiye’ye barış yakışır” diyor, saygılarımı sunarım.
Yorum Yap