- 26.12.2013 00:00
AKP ile Cemaat arasında çıktığı iddia edilen çatışma çok hayırlı ve demokrasiye hizmet eden bir çatışma. Bu tür çatışmaların demokrasiye hizmet ediyor olması oldukça keyif verici.
AKP ve Cemaat arasında çıktığı iddia ediliyor dedim çünkü durum bu kadar basit değil. Başbakanın 2005 yılı öncesindeki konuşmaları ve icraatları arasında şimdi oluşan uçurumla ilgili.
Önceliği Avrupa Birliği olan Başbakan her nedense uzun bir zamandır Ortadoğu’da aşırı İslamcı liderlerden yana taraf oluyor ve Batı’yı ikiyüzlülükle suçluyor.
Rusya’ya gidiyor bizi Şangay’a üye yapın diyor.
Çin ile füze anlaşmaları imzalıyor.
ABD ve Avrupa’nın istemediği, zaten 21. yüzyılda yaşanan değişim doğrultusunda gelecekte varlıklarını sürdürmeleri çok tartışmalı bu ülkelerle kurmaya çalıştığı ilişki ABD ve Avrupa’nın demokratik değerlerinden farklılaşmak anlamına geliyor.
Batı’yı iki yüzükle suçlayıp, ‘yabancı’ olarak gördüğünüzde, onun ‘demokratik standartlarını’ reddettiğinizde, hükümetlere muhtıra verenlerle, başörtüsü yasakları koyanlarla, kapatma davaları açanlarla aynı yere düşersiniz.
Tüm bu olanların için de en önemli hususun dünya da mevcut iki ayrı tarafla ilgili olduğunu düşünüyorum. Bir yanda halkının isteklerini önemseyen, insan haklarına önem veren Batı, diğer yanda halkını hiçe sayan, öldüren Doğu. Başbakan son zamanlarını Doğu’dan yana taraf olarak geçiriyor ve zaten bugün yaşadığımız tüm krizlerin esas nedeni de bu.
Batı’nın kendi içinde yaşadığı endüstriyel değişimi ile küreselleşme alabildiğine ilerledi. Kendi pazarları kendilerine yetmediği için yeni pazar ihtiyaçları doğdu. Türkiye, bir bölümüyle Batı’nın üretimine dâhil olduğundan değişimi Ortadoğu’da olandan farklı ilerledi. Batı, artık silah ve ölüm istemiyor, o nedenle Türkiye’de askeri vesayet süratle geriletildi. Çözüm süreci Batı’nın istediği yeni pazar koşullarına göre teşvik paketi hazırlanarak başlatıldı ve ilerliyor. Tüm bunlar uluslararasılaşmış sermayenin getirileri, AKP’nin demokratlığından değil.
AKP iktidarı dünyada yaşanan bu değişimin Türkiye’de taşıyıcısı oldu ve uzunca bir zaman iyi yönetti. Artık, bunu yapmıyor. Bunu yapamadığı için de, hükümetin yolsuzlukları ortaya çıkarılarak saf dışına itiliyor. Mısır’da asker eliyle, silahla yapılan, Batı üretime bir bölümüyle dâhil olan Türkiye’de bu gibi yöntemlerle yapılıyor.
Başbakan, Doğu’nun despot liderleri gibi, kendi halkına, “çapulcular”, “ayyaş nesil”, “tencereci tavacı hep aynı havacı”, “modern eşkıyalar” diyerek, Yolsuzlukları ortaya çıktığında sorumlularının görevlerine son vermeyip, soruşturmayı yürütenleri görevden alarak, Adli Kolluk Yönetmeliği değiştirip savcıları, jandarmayı, polisi soruşturma yapamaz hale getirerek Batı’nın istemediği ne varsa yaptı.
Bu nedenle bugün yaşananların Cemaat ile sınırlı olmadığını, bilakis Cemaati de, hükümeti de fazlasıyla aşan Batı’dan kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü sorun, demokratikleşme sorunu. Başbakan’ın bu ülkeyi demokratikleştirmediği açık. 11 yıldır hala aynı “devlet içi çeteler, komplolar” ile savunma yapılıyor, insanların zekâlarıyla resmen dalga geçiliyor. 11 yıl boyunca ne yaptınız?
Başbakan, daha önce işte o “devlet içi çetelerin” yargılandığı Ergenekon davasını, savcı Zekeriya Öz’ü görevinden alarak sonlandırmasaydı bugün yaşananlar bu kadar ağır ve sancılı olmazdı.
Başbakan, elinde tespihi ile lahmacun siparişi veren polislere kızıyor ama o polisler 2007 yılında Hrant Dink’i vuran Ogün Samast’ın eline bayrak verip fotoğraf çektirmişti! Keşke o zaman da Başbakan bu kadar sinirlenseydi, bugün çok başka bir durumda olurduk.
Yorum Yap