Kadınlar ve özeleştiri

  • 19.07.2012 00:00

 Beklenmeyen yeni durumlarla ve gerçekle karşılaşmalar doğal olarak önce kabullenmeyi zorlaştıran bir ruh hali üretiyor. Ardından 'aslında' hiçbir şeyin değişmeyeceği beklentisiyle rahatlanmaya çalışılıyor.

 

Ancak yaşananlar gerçekten de farklı bir yöne doğru gidildiğini ima ettiği ölçüde, öfke ve nefrete yaslanıldığını, özcü argümanlara saplanarak siyasetten tümüyle uzaklaşıldığını görüyoruz. Oysa AKP deneyimi, hareketin 'kaptan köşkünde' oturanlar için bile bilinmeze doğru bir yolculuk... Çünkü en hızlı değişim İslami kesimin içinde, zihninde yaşanıyor ve kimsenin kontrolünde değil. AKP buna elinden geldiğince, hissettiği oranda uymaya çalışırken, bir yandan da yönetim gücünü ve kabiliyetini elinde tutmak zorunda. Yaşanmakta olan 'yumuşak' sessiz devrimin başarılı olabilmesi için kesintisiz olması gerekiyor. Bu da oy hesaplarını, pazarlıkları gündeme sokuyor.

Varılacak nokta 'demokrasinin gereği' olarak dindarların geniş kadrolarla devlet yönetiminde yer aldığı, ekonomik, sosyal ve kültürel alanın temel belirleyicisi olduğu bir yeni cumhuriyettir. Laiklik ve milliyetçilik yok olmayacak, aksine dindar bir prizmanın içinden geçirilerek muhafazakarlığa duyarlı, geçmişle mukayese edildiğinde ise açıkça daha özgürlükçü bir kalıba oturacak. Demokrat olmamasına karşın, Kemalist rejim karşısındaki muhalif ve barışçı kimliğiyle demokratikleştirici bir süreçten geçiyoruz...

Varılacak noktada özgürlük, eşitlik, adalet sorunları tümüyle çözülmüş olmayacak, kardeşlik ideali de muhtemelen tümüyle sağlanamayacak. Hatta 'siyasetin' asıl o zaman başlayacağını öngörmek bir kehanet sayılmaz. Önümüzdeki on yıllık süreç ise AKP'nin Türkiye'nin demokratları ve Kemalistleri arasında nasıl bir salınım yaşayacağıyla belirlenecek ve demokratlar için de siyasetin ana aksı İslami kesimle ne denli gerçek bir konuşma üretilebildiğiyle bağlantılı olacak.

Ancak söz konusu sürecin kalbi, farklı kimlikler arası siyasetin değil, bizzat İslami camianın içinde atacak. Süreklilik içindeki bu sessiz devrimin demokrat manivelası, dışarıdan değil, içerden gelecek... Söz konusu manivela özeleştiriden beslenecek ve siyasetin ötesine, doğrudan İslami toplumun kendisine yönelecek. Bunu taşıyacak olan ise hiç de şaşırtıcı olmayan bir biçimde, tesettür hareketi ve genelde kadınlar olacak. Önümüzdeki on yıl siyasete hâkim olan dindar erkeklerin, 'iş dönüşü' çok daha demokratik bir aile ile karşılaşmalarına ve bu yeni gerçekliği, önce direnseler de, nihayette hazmetmelerine neden olacak.

Ayşe Böhürler'in 7 Temmuz'da Yeni Şafak'ta çıkan makalesi, henüz yolun ortasına gelinmiş olan bu geçiş döneminin iç kıpırtılarını cesurca ortaya koyan bir yazı... Müslümanlık anlayışının geldiği noktayı sorgulamayı öneren Böhürler, "mücadeleye başladığımız zamanların önemli konuları ile bugün önem verilenlerin kıyaslanması sonucu ortaya çıkan büyük hayal kırıklığı"na dikkat çekiyor: "Yaşam tarzımız, değerlerimiz, önceliklerimiz, bilinçaltında beslediğimiz ve etkilerini yıllar sonra fark ettiğimiz travmalarımız, kişisel vaziyetlerimiz... gibi birçok etkeni fark etsek de eskisi gibi olaylara net tavır alamıyoruz. Hayal kırıklıklarımızın en büyük sebebi de bu. Çünkü karşımızda kendi iç çelişkilerinin ve yüzeyselliğinin farkında olamayan bir muhafazakârlık yorumu var."

Böhürler İslami kesim içinde 'birilerini' eleştirerek, sahih bir pozisyon yaratma peşinde değil. Meselenin kendisiyle yüzleşiyor ve bunu bir hesaplaşma bağlamında değil, yola çıkıldığında sahip olunan 'ruhun' gereği olarak yapıyor...

"Hepimiz o dönem üniversiteli başörtülü bir azınlık grubuyduk. Aramızda ailelerine rağmen örtünenler de vardı, ailelerinin isteği ile örtünenler de. Ancak hepimiz bireysel özgürlüklerimize düşkündük, başörtüsü kendi tercihimizdir vurgusunu yapıyorduk, hayatımıza dair kararları kendimiz veriyorduk. Din adına dayatılan geleneklere, Cumhuriyet'in dogmalarına, modern dünyanın dayatmalarına, tüketim kültürüne karşı direnerek 'İslami bir hayat' kurmaya gayret ediyorduk...

Epeydir düşünüyorum. O zaman verdiğimiz mücadeleyi çocuklarımız aynı argümanlarla başka bir hayat tarzı için bize karşı verselerdi ne yapardık acaba? Tıpkı bizim ailelerimize söylediğimiz gibi 'hayır, ben senin inandığın biçimde inanmıyorum, senin doğrularına göre yaşamak istemiyorum' dese... Ne yaparız? Onlara 'bu sizin özgürlük alanınız' diyebilir miyiz?

Örtünmenin gerekçesini namusa bağlayan gelenekçi İslamcı yaklaşıma karşı mücadele eden, erkeklerin eşleri üzerindeki tahakkümünden, eşin görevlerine birçok noktada İslam'ın esasına vurgular yapan özgürlükçü dindar anneler olarak kızlarımıza aktardığımız değerlere neler oldu konusunu tartışmamız gerekiyor...

Cumhuriyet rejiminin dogmalarına karşı çıkan ruhumuz, muhafazakârlığın dogmalarına neden boyun eğiyor?"

Siyasi devrimin altında akmakta olan bir başka nehir var... Ve o nehir eninde sonunda belirleyici olacak. Geleceğin siyasetini merak edenler, geleceğin toplumuna, bunu zorlayan kadın hareketinin zihin ve yürek berraklığına şimdiden bakmaya başlasınlar derim...

 

e.mahcupyan@zaman.com.tr  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums