Hizmet ve siyaset

  • 12.04.2012 00:00

Gülen cemaatinin siyasi bir aktöre dönüştüğü önermesi etrafında yürütülen spekülasyon ve iddialara nihayet geçen hafta Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan uzunca bir yanıt geldi.

 

Açıklamada kullanılan kavramla 'Hizmet' "ilhamını inançtan alan, evrensel insani değerler çerçevesinde, birlikte yaşama kültürü oluşturmayı hedefleyen, gönüllülerden oluşan bir sivil toplum hareketi" olarak tanımlanırken, bu hareketin hiçbir siyasetin veya ajandanın parçası olmadığı gibi, hiyerarşiyi dışlayan adem-i merkeziyetçi bir yapıya sahip olduğu vurgulanmaktaydı. Cemaatin ideolojik bakışına ilişkin ise demokratikleşmeye, dini özgürlüklere, hukukun üstünlüğüne ve insan hak ve özgürlüklerine bağlılığın altı çizilmekteydi. Nitekim cemaat mensuplarının "Türkiye'nin demokratikleşmesiyle ilgili temel konuların hepsinde evrensel standartların lehinde" pozisyon aldığı söylenmekteydi.

Nesnel ve serinkanlı bir yaklaşımla bu değerlendirmeye itiraz etmek mümkün değil. Gerçekten de Gülen cemaatinin ne olduğu ve nasıl bir Türkiye istediği konusunda görüntü epeyce açık. Ne var ki tartışma bununla değil, cemaatin 'nasıl' davrandığı ve 'kendisi için' ne istediğiyle ilintili. Unutmamak gerek ki Gülen cemaati, ne bazı cemaat üyelerinin söylediği gibi tümüyle dağınık, amorf bir bireysel eklemlenme, ne de bazı cemaat karşıtlarının iddia ettiği üzere merkezi ve disiplinli bir siyasallaşmış özne. Gerçek durum bu ikisinin arasında olduğu gibi, cemaat aynı anda her iki ucu da kendi içinde taşıma potansiyeline sahip. Diğer bir deyişle karşımızda hem çok geniş bir yatay hizmet ağı, hem de doğal olarak örneğin devletin kurumsal hiyerarşilerini kullanma yeteneğine sahip dikey bağlantılar bulunuyor. Gülen cemaatine sempati besleyen kişilerin güvenlik ve yargı bürokrasisi içinde kariyer yapma istek ve becerilerinin çok yüksek olduğu görmezden gelinemez. Öte yandan bu kınanacak veya karşı çıkılacak bir tutum olarak da sunulamaz. Bu bireysel düzlemde ele alındığında doğal bir hak... Ama son dönemde popüler hale gelen soruyu sorarsak, "ya cemaat bu hakkı kendi kadrolaşması için eğip bükerek kullanıyor ve bu sayede kendisine hareket alanı, pazarlık gücü devşiren bir siyaset üretiyorsa?"

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın açıklaması bu sorunun gölgesinde yapıldı ve ona cevap niteliği taşımakta. Verilen mesaj şuydu: 1) Cemaatin Türkiye demokrasisinin gelişiminde geniş kitlelere kazandırdığı dinamizm çok önemlidir ve yine cemaat son dönemde kendisine düşeni yapmada duyarlı davranmaktadır. 2) Ancak cemaatin 'siyasi iktidarı paylaşma veya siyasi iktidara sahip olma gibi bir hedefi' yoktur. Bu önemsenmesi gereken bir konum... Çünkü cemaati hem bazı siyasi hedefler doğrultusunda davranan, hem de siyasi aktör olma hevesi taşımayan bir yapı olarak tanımlıyor. Söz konusu duruş olanaksız olmasa da, epeyce hassas bir ara çizgiyi ima ediyor. Nitekim Vakfın açıklamasında şöyle deniyor: "Bugün Hizmet, AK Parti'den bu hedeflerin gerçekleştirilmesi ajandasının muhafaza edilmesinden başka hiçbir şey talep etmemektedir." Kastedilen demokratikleşmenin güçlendirilmesi ve vesayet kurumlarının nüfuzunun kırılmasıdır. Bu amaçlara katılmamak mümkün değil... Diğer taraftan bu amaçların 'Hizmet' adına bir talep olarak seslendirilmesi, cemaatin kendisini siyasi bağlamda özneleştirdiğini de ima ediyor.

Dolayısıyla Gülen cemaatinin bireysel düzlemde siyaseti ille de teşvik etmeyen, ancak bir bütünsel yapı olarak siyasi gayeler besleyen bir vizyona sahip olduğunu görüyoruz. Hemen ekleyelim ki bu tamamen meşru bir duruş. Nitekim birçok aktivist sivil toplum örgütünün yaklaşımı da böyle. Sorun cemaatin bazı üyelerinin devlet bürokrasisi içinde ağırlık kazanarak, cemaatin gayelerini siyaset pratiği içinde gerçekleştirmeye çalışıp çalışmadıkları ve bunu bazen hukuku zorlayarak yapıp yapmadıkları sorusunda yoğunlaşıyor.

Vakfın açıklamasında belirtildiği üzere "devlet bürokrasisinde de Hizmet Hareketi'ne gönül vermiş insanların olması gayet doğal." Cemaatin önündeki soru ise biraz da derinde: Acaba siyaset alanı hizmet alanının bir parçası olarak görülebilir mi? Eğer meseleyi topluma hizmet ve ahlaklı bir nesil yaratmak bağlamında kurarsak cevap 'evet' olabilir. Öte yandan 'hizmet' bireysel inisiyatifin ahlaki bir zeminde sınanmasını sağlarken, 'siyaset' hiyerarşik kalıpları ve merkezileşmeyi davet ettiği ölçüde güç arayışını ima eder. Burada ahlak bir sınama getirmediği gibi, onu pragmatizme mahkum edebilir.

Bugün siyaset ile hizmet arasındaki ilişki cemaatin geleceğini belirleyecek olan temel ikilemi oluşturmakta gibi gözüküyor. Cemaat mensubu herkesin kendi siyasi tavrı tabii ki olacaktır, ama bunun cemaatin bütününü nasıl etkilediği önemli. Dolayısıyla cemaatin siyaseti bütünüyle bireysel alanın akıntılarına bırakamayacağı açık olduğu gibi, cemaat adına davranan bir 'elitin' tüm cemaat mensuplarını kuşatan bir siyaset üretmesinin meşruiyeti de sorguya açık...

Bunlar cevabı kolay olan ikilemler değil ve bir bütün olarak cemaate sorumluluğunun farkında olması ve bunu taşıması gerektiğini hatırlatıyor...

 

e.mahcupyan@zaman.com.tr  
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums