Sağduyu ve duyarsızlık

  • 12.01.2012 00:00

 Yeni yılın ilk yazısında, Cumhuriyet'in resmi devlet ideolojisi ile genel toplumsal tutum arasındaki mesafenin açılmakta olduğu tespitini yapmış ve bu durumu bir sosyolojik gözleme ve son dönemdeki bazı siyasi göstergelere dayandırmıştım.

 

Sosyolojik gözlem, İslamî duyarlılığa sahip kitlede uyanmakta olan bir 'geçişlilik haliydi'. "İnsanların tutarlılığa verdikleri ahlaki önem artıyor ama ahlakı çok daha dünyevi ve gerçekçi bir biçimde tanımlıyorlardı. Öte yandan siyasi ve ideolojik alanda tutarsızlığı çok daha kolayca taşıyorlar ve sanki ahlakı da bu durumun farkında olunmasıyla ilişkilendiriyorlardı. Diğer bir deyişle farklı alanlarda tasvip edilen tutumların birbiriyle tutarsız olması, İslamî duyarlılığa sahip insanların kendilerine ilişkin kişilik algılarında sorun yaratmıyordu. Çelişkilerinin farkındaydılar ama bu çelişkileri çözmektense, gelecekte ortaya çıkacak bir çözüme güvenerek taşıma eğilimindeydiler." Siyasi göstergeler ise bütün medyatik tahriklere karşın, MİT'in PKK ile görüşmesinin, Dersim katliamının itirafının ve Fransa'daki soykırımın inkarını suç sayan yasanın geçmesinin toplumda 'sağduyu' ima eden bir duyarsızlıkla karşılanmasıydı. Kimliğini milliyetçi infial tepkilerinde arayan bir halk olmaktan uzaklaşmış, serinkanlı bir biçimde olguları kavrayan bir halk olmaya doğru gidiyorduk.

Ancak tam bu yazının yazıldığı günlerde Uludere katliamı yaşandı ve yeni soruların sorulmasını tahrik etti. Çünkü toplum yine duyarsızdı ama bu sefer söz konusu duyarsızlık bir sağduyuya değil, basiretsizliğe işaret ediyordu. Erol Katırcıoğlu Taraf'ta 5 Ocak tarihli makalesinde bu tespiti yaparken yeni yıl kutlamalarına da değiniyor ve haklı olarak şöyle diyordu: "Toplumun 'devlet'in yol açtığı bu katliama tepkisiz kalması değil, aksine tepki çıkarması gerekiyordu... (toplumun) bütün bu önemli olaylarda tepkisiz kalması, acaba 'bütün bunlardan sıkıldım' anlamına gelen bir 'orta sınıf' davranışı içinde olduğu şeklinde de yorumlanamaz mı?"

Ben bu sorunun çok anlamlı olduğunu ve Türkiye'nin cemaatsel bölünmesine ilişkin de ipuçları taşıdığını düşünüyorum. Nitekim yeni yıl kutlamalarının da gösterdiği üzere ülkenin batısındaki kentli laik kesimin bencil bir orta sınıf duyarsızlığına doğru kaydığını söylemek yanlış gözükmüyor. Ancak İslamî kesimde durum farklı, çünkü oradaki 'sağduyulu duyarsızlık' hali, çok daha önemli olan sosyolojik bir değişimin uzantısı. Ancak tam da bu neden Erol'un sorusunu daha da anlamlı kılıyor... Çünkü Uludere olayı, İslamî kesimin duyarsızlığının sağduyusundan daha belirleyici olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor.

Doğrusu İslamî kesim açısından ben bunun bir tür paralize olma hali olduğunu ve hem siyasi hem de psikolojik nedenlere dayandığını düşünüyorum. Siyasi nedenlerden ilki, tüm ahlaki 'sunumuna' karşın İslami kesimin bir türlü faydacı yaklaşımdan uzaklaşamamasıdır. Uludere katliamı karşısında duyulan tepki de 'içerde' kalmış ve bunun siyaseten kime yaradığı meselesinde tıkanmış durumda. İkinci siyasi neden ise bu katliamın doğrudan AKP yönetiminin nihai sorumluluğu altında yaşanmış olması ve hükümete zarar vermeme dürtüsü. İşin psikolojik yanına gelirsek, pasif kalmanın 'olumlu' anlamı olduğu hallerde mesafeli kalmak kolay. Ama 'olumlu' tutum için aktif olmanın gerektiği haller, bu halkın pek bilmediği bir cesareti ve aktivizmi ima ediyor. İslamî kesim Uludere katliamı karşısında belki gerçekte duyarsız değildi, ama duyarlılığını kamusallaştıracak bir olgunluğa da sahip gözükmüyor. Psikolojik açıdan ikinci neden, yükselen özgüvene karşın, muhafazakâr kesimde hâlâ geleceğe ilişkin risk alma özelliğinin çok zayıf olması. Bunda beka kaygısının bir tortu halinde taşınıyor olmasının etkisi olabilir... Ama sanki muhafazakârlar için geçmiş giderek daha az korkutucu olurken, gelecekle ilgili belirsizlik ve çaresizlikler daha da kritik hale gelmekte.

Öte yandan Erol'un dikkat çektiği 'orta sınıf' kimliğinin de ironik bir işlev gördüğünü teslim etmemiz lazım: Orta sınıf bakışı bir yandan laik ve dindar kesimi ortak bir zeminde buluşturuyor, ancak aynı anda da bu yeniden oluşan 'toplumsal nüveyi' özellikle Kürt meselesinde hastalıklı bir duyarsızlığın kucağına itiyor. Uludere katliamı bu yeni orta sınıfın Türkiye'nin bütünlüğü açısından zararlı bir yönüne dikkat çekti. Çünkü cemaatçi bir tavır sergilenerek Kürtlerin toplumun dışında oldukları mesajı verildi. Kürtler maddi olarak ülke sınırları içinde olsalar da, görünen o ki bu yükselen orta sınıf ve genelde laik kesim açısından Kürtler manevi açıdan çoktan sınırın ötesine itilmiş durumdalar.

Bu konular özellikle siyasi temsilcileri hükümette olan İslamî camiaya kamusal sorumluluğunu hatırlatıyor. Soru, bu camianın 'artık' söz konusu entelektüel cesareti gösterecek olup olmaması. Yoksa bu tartışma da yine 'öteki' kesimin kalemlerine mi kalacak?

 

e.mahcupyan@zaman.com.tr  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums