Erdoğan niye kazanıyor?

  • 17.11.2013 00:00

 Başbakan'ın ve AKP'nin engellenemeyen iktidarı laik kesimin önemli bir bölümünde tedavisi güç bir travma yaratmış gözüküyor.

Meselelere mesafe alarak, tarihsel ve kültürel arka planıyla birlikte ve adil bir biçimde bakabilmeleri giderek zorlaşmış durumda. Sosyal bilimlerde sözü sayılır olanlar bile kendi dünyalarını Türkiye toplumu sanmaya meyleden ‘Ertuğrul Özkök sendromu' kalıplarından çıkamıyorlar. Bir yandan Erdoğan'ın sözlerinin konuşulmasının siyaset olmadığını söyleyip, diğer yandan da bu sözlerin üzerine iştahla atılmaktan kendilerini alamıyorlar. Yapılan ‘analizlerin' seviyesi hızla düşüyor ve Başbakan eleştirisiyle tatmin olan bir ruh halini cemaat olarak ritüelleştirip siyaset niyetine tüketiyorlar.

Oysa çıkış noktalarında pek de yanılsama yok. Erdoğan gerçekten de kabul edilmesi mümkün olmayan, demokratik bir sistemin kodlarına uymayan çıkışlar yapabiliyor, ekonomiden sosyale ve kültüre uzanan geniş bir alanı ahlaki bir prizmanın içinden algılayıp sorunların çözümünü de ahlakî sanabiliyor. Muhalefetin elinde önemli bir koz da var… AKP'ye güç veren ve sosyal kesimler arasında yükselen bir trend olarak dikkat çeken yeni orta sınıf, küresel dünyaya entegre olmanın ve evrensel normları öğrenmenin sonucu olarak hayat tarzı ve dolayısıyla ahlak alanında bir melezleşme yaşıyor. Dolayısıyla da Erdoğan'ın bakışını ve tutumunu tasvip etmeyip eleştiriyor. Bunu niteliksel ve niceliksel tüm saha çalışmalarında görmek mümkün… Diğer bir deyişle bugün Başbakan'a olan muhalif bakışın dayanacağı bir sosyal zemin de mevcut. Ama aynı saha çalışmaları AKP'nin oyunun azalmadığını ortaya koyuyor. Birçok gözlemci bunun nedeninin CHP'nin zayıflığı olduğunda hemfikir ve bu partinin önüne çıkan potansiyeli kullanamamasını da sahip olunan ‘genetik' siyasi ve ideolojik kodlara bağlıyor.

Oysa Türkiye bu yüzeysel görümüne kıyasla çok daha derin bir dönüşüm sürecinden geçmekte. Bugün CHP ne yaparsa yapsın inandırıcı olamaz. Bu partinin inandırıcılık vasfını kazanması için bile en az on yıla ihtiyaç bulunuyor. Muhafazakâr kesimin ve yeni orta sınıfın Erdoğan'a bakışı ise iki düzlemden oluşmakta. Daha yüzeyde olan ve niceliksel çalışmalarda ortaya çıkan ‘beğenmeme' hali bu kesimin yeni normlarını yansıtıyor. Ancak daha derinde farklı bir ‘Erdoğan' algısı mevcut, çünkü bu düzlemde belirleyici olan beğeniler değil, ihtiyaçlar ve daha da önemlisi ‘güvenilirlik'.

Başbakan birçok tavrıyla beğenilmese bile, geleceğin inşası açısından halen bu ülkenin en güvenilir siyasetçisi. Açık söylemek gerekirse takiyye yapmayan tek lideri. Erdoğan bu niteliğin ne denli önemli olduğunun farkında olduğu için ‘sözünden geri adım atmama' konusunda, zarar görecek olsa bile titizlik ediyor. Çünkü kaybı geçici olurken kalıcı bir kazancı hanesine yazabiliyor. Söz konusu kazanç kalemi, Erdoğan'ın ‘sahici' olmasıdır. Toplumun içinden bakıldığında AKP liderinin Menderes-Özal çizgisinin uzantısına oturtulmasının anlamı da bu… Bu üçlü sahici siyasetçiler. Onların iç dünyaları, zaafları, kaygıları, sıkışmışlık duyguları topluma açıktı ve insanlar bu farklılığa kıymet verdi. Oysa örneğin aynı ‘sağ' geleneğin içine oturtulabilecek olan Demirel ve Erbakan ‘politikacıydı'. Anadolu'nun aramakta olduğu ‘yeni' siyasetin politikacılarla yürümesi ise mümkün değil. Sahicilik bizatihi bir inşa edici nitelik olarak işlevsel ve liderliğin sırrı burada…

Erdoğan eleştirisinin toplumda yankı ve zemin bulmasının yolu ise, en azından onu eleştirenlerin de sahici olmalarına muhtaç. Oysa gördüğümüz modern/laik/liberal/sol aydın koalisyonunun içinde bu vasfı toplum nezdinde taşıyabilen kimse yok. Başbakan'ın yanlışlarına işaret etmek ve olması gerekeni tekrarlamak nihayette ‘ucuz' bir muhalefet yolu. Eğer topluma dokunmak, buradan anlamlı bir muhalefet üretmek isteniyorsa, o toplumu anlama ve onlarla iç içe yaşama iradesini ortaya koymak gerekiyor. Laik kesim ise bir ‘kronik ve genetik sahicilik eksikliği' içinde… O nedenle AKP'nin oyu düşmüyor ve muhtemelen düşmeyecek de. Çünkü AKP'yi ‘salladığı' düşünülen her olayın ardından, bu yaşananlardan öğrenen ve kendisini geliştiren yine muhafazakâr kesim oluyor. Bu gelişme süreci siyasete bakışın standartlarını yükseltirken doğal olarak Başbakan üzerindeki baskıyı da artırmakta. Ama aynı gelişme süreci, geleceğin inşasını daha da hayati kılarken, gelecek üzerindeki tehditlerin çok daha ciddiye alınmasına neden oluyor. Bu ise sahici bir parti ve lider ihtiyacına işaret etmekte…

Bunu anlamayanların ‘muhalefet' adına daha da içe kapanmaları ve kutuplaşmadan medet ummaları şaşırtıcı değil.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (3)

  • Özgürlük köşesi
    Özgürlük köşesi
    20.02.2013 21:51

    kaleminize ve emeğinize sağlık duyarlılık ve sorumluluk bir erdemliliktir...

  • Özgürlük Köşesi
    Özgürlük Köşesi
    20.02.2013 19:20

    Statükocu zihniyetin elinde kalan tek sermayesi:kof milliyetçi akım, katiline aşık kendini solcu nitelendiren Köy Enstitüleri ürünü tırmık bıyıklı kemalsolist güruh, Müslüman geçinen ulusalcı,ırkçı, Osmanlıcı, cariyeci, takkiyeci ve Kurandan bihaber sofistik müşriklerdir. Burada samimi Müslümanları, davasına sadık olan solcuların ve diğer "STK ların" cesur ve fedakarca çırpınışlarını da taktir ediyoruz. İslam tarihindeki elçi öldürme işine benzer bir davranışı marifetmiş gibi efelenen cahiler

  • Hasan paçal
    Hasan paçal
    20.02.2013 14:43

    Rabbim sizin gibi sağduyulu insanları eksik etmesin.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums