Gezi’nin yapıcı misyonu

  • 7.07.2013 00:00

 Gezi'nin cazibesi, laik kesimin bugüne kadar sessiz ve pasif kalmış, ama kendisini kaliteli ve değerli hisseden genç kuşaklarının siyasetin parçası haline gelmesiydi.

 

Tepki doğrudan Başbakan'ı hedef alan bir ortak zeminde buluşurken aynı anda birkaç tespite birden imkân vermiş oldu. Birincisi bu itiraz özünde ‘muhafazakârdı', cemaatsel bir hayat tarzının korunmasına yönelikti ama bunu küreselleşen bir ‘evrensel' dil üzerinden yapmaktaydı. Böylece hem Türkiye'yi çok aşan bir siyasallaşmanın parçası olmak, hem de Türkiye özelinde apolitik ve rahatlatıcı bir konumda kalmak mümkün oldu. Nitekim itirazın çevre duyarlılığına dayandırılması ve talep olarak da Başbakan'ın istifasının istenmesi, kendi içinde yeterince anlamsız bir bağ oluşturmakla birlikte doğalmış gibi kabul gördü. İkinci olarak hedefin Başbakan olması tepkinin de psikolojik bir zeminde yeşerdiğini, ancak AKP iktidarının rakipsizliğini de görecek gerçekçiliğe sahip olunduğunu gösterdi. Bu sayede apolitiklik ironik bir biçimde bizatihi gerçekçi bir pozisyon haline geldi. Siyasete dahil olamamanın dezavantajı ise Türkiye'nin ‘eski' siyasetini aşan bir ‘yeni' dilin sözcülüğüne talip olunduğu söylemi ile dengelendi. Sonuç bugüne kadar siyaset dışı kalmış bir grubun, tüm siyaset alanını Başbakan'ın kişiliği üzerinden defi etmesiydi. Ne var ki bu tablo sosyal zeminde epeyce vahim bir başka gerçekliğe de işaret etti... Gezi'deki ilk gruplar kendi temsil ihtiyaçlarını doğal olarak yüklenmesi beklenen partiyi, yani CHP'yi tümüyle ‘by-pass' ettiler. Kültürel kimliklerin siyasi ayrışmalarda belirleyici olduğu bir toplumda, kendi kültürel kimliklerini taşımakta olan siyasi hareketi yok sayarak onu mahkum etmiş oldular.

Böylece ortaya ilginç bir arayış çıktı: Laik kesimin katılımcı dürtülere sahip grup ve kuşakları ile onları sosyal zeminde anlamakta zorlanan AKP hükümeti karşı karşıya geldi. Bu karşılaşma bir yandan çatışmayı ve iletişim eksikliğini ima ederken, aynı anda bu iki aktör arasında yeni bir konuşma kanalının da arandığına dair işaretler taşıdı. Nitekim AKP yönetimi Gezi'deki ilk itirazı anlamamalarını kendi zaafları olarak değerlendirdi ve bunu berraklaştırmak üzere toplantılar düzenledi. Gezi'deki özgün itirazın sahipleri ise bugünlerde dertlerini muhafazakâr kesime aktaracak ve onlarla konuşmanın ve birlikte düşünmenin yolunu açacak girişimlerde bulunmaktalar. Diğer bir deyişle CHP sadece sorunun biçimlenmesi sürecinde değil, çözümün aranması sürecinde de bu mikro ‘siyasetin' dışında kalacak gibi gözüküyor.

Söz konusu etkileşimin her iki tarafa da yarar sağlayacağına kuşku yok. Hükümetin elinden kaçırmakta olduğu laik demokratlarla yeniden bağ kurmasının, toplum olma yolunda normalize ve rehabilite edici bir etkisi olacak. Gezi olayı, ama daha önemlisi hükümetin bu olayı ‘anlamaması' yönetim için çok önemli bir uyarı. Çünkü sadece alınan oyun meşruiyetine dayanarak Türkiye'yi istikrara ve demokrasiye doğru yöneltmek mümkün değil. Laik kesime niceliksel olarak ‘azınlık' muamelesi yapılabilse de, Batı'ya ulaşmanın ve Batı'yı etkilemenin, yani küresel ortamda anlamlı ve ‘doğru' bir etki yaratmanın büyük ölçüde laik kesimin unsurlarıyla ‘birlikte' olabileceğini görmekte yarar var. Bu açıdan bakıldığında zaten son derece heterojen olan ‘muhafazakâr' gençliğin Gezi ahalisi ile irtibatının yeni ve sağlıklı bir melezleşme üretmesi hem mümkün hem de sosyal barış açısından önemli. Diğer taraftan laik kesimin de Gezi ahalisi üzerinden AKP'nin ve muhafazakârların psikolojisini anlamalarında büyük yarar var. Yönetenlerin attıkları adımların, aldıkları kararların soğuk bir rasyonalizm içinde üretildiklerini, yaptıkları yanlışların onların kötü niyetini açığa çıkardığını düşünme eğilimi epeyce yaygındır. Ama muhafazakâr algı hâlâ kendisini yönetimde görmüyor ve Gezi türü olaylar (laik kesimden gelenler anlamakta zorlansa da) onları ürkütüyor. Başörtülüler iyi bir örnek... Herkes taciz edilen çocuklu başörtülü hanımı ve taciz eylemlerinin Gezi'de protesto edildiğini biliyor. Bunun bir tür ‘denge' oluşturduğu sanılıyor. Ama başörtülülerin son ay içindeki egemen dürtüsü evden çıkmamak, muhtemel tacizden kaçınmaktı.

‘Laik kesim' gündelik hayata sirayet eden kibri ve hoyratlığıyla, latent ırkçılığı ima eden cemaatçiliğiyle ve son kertede kimliksel Kemalizm'e rücu eden ‘siyasi' eğilimiyle, hâlâ muhafazakârlar için bir tehdit. Başbakan'ın sembolik işlevi bu tehdidin ‘karşılanmasını' içeriyor... Karşılıklı anlamaya fazlasıyla muhtacız ve Gezi'nin önündeki misyon da belki budur...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums