Yönetmeye ehil olmak

  • 27.06.2013 00:00

 Gezi olayları adım adım laik ve mütedeyyin kesimler arasındaki fay hattını yeniden ortaya çıkarmakla kalmadı, dindarları yeniden kalın hatlı bir siyaset zemininde birleştirirken, laik kesimin içeriden daha da ayrımlaşmasıyla sonuçlandı.

Bu asimetri açıklanmaya muhtaçtır. Acaba İslami kanadı aynı tehdit algısında buluşturan ve büyük çapta toparlayan bir sosyal olay, ‘karşı’ cenahta niçin aynı etkiyi yapmadı? Bunun gözardı edilemeyecek nedenlerinden biri, son yirmi yıl içinde İslami kesimdeki sekülerleşme açılımına paralel olarak, laik kesimde bir demokratlaşma eğiliminin ortaya çıkması ve bu grubun kendi kültürel kimliğine zihniyet prizması içinden bakabilmesidir. Böylece laik kesim içinde bir özeleştiri damarı doğdu ama bu özeleştiri söz konusu sosyal zeminin içinde yaygınlaşmadı. Aksine bu yöne gidenler laik camianın siyasi açıdan çeperine kaydılar ve muhafazakâr dünya ile geçişlilik sağladılar. Gezi olayının tahribatlarından biri iki kültürel aidiyet arasındaki kanalları açık tutan bu grubun da ‘kimyasını’ bozmuş olması ve hükümetin söz konusu ara kategoriye yabancılaşmasıdır.

AKP iktidarı basiretsiz siyasetin bedelini belki oy kaybı ile ödemeyecek. Ancak kutuplaşmanın ve sosyal kırılmanın niteliksel sonuçlarını bir yük olarak taşımak zorunda kalacak. Bu ‘yük’ İslami kesimin günümüz dünyasında meşru ve adil bir yönetim kurabilme yeteneğinin sorgulanmasını ifade ediyor ve bu değerlendirmenin Batı dünyasındaki Türkiye karşıtları tarafından hayasızca kullanılması kimseyi şaşırtmamalı. Demokratlar, laik kesimden geldikleri ölçüde, AKP iktidarına verdikleri destekle onu evrensel bir yönetim kategorisinin içine taşıdılar. Hükümetin yaptığı hizmet ve reformlar olmadan bu sıçrama tabii ki olamazdı... Ama bu hizmet ve reformların ardındaki iradenin objektif tahlili AKP’ye olağanüstü bir prestij kazandırdı. Bugün sorun, aynı objektif tahlilin hükümetin zaaflarına da işaret etmesi ve maalesef bu zafiyetin zihniyete ilişkin bir açıklamaya imkân tanımasıdır. Mesele AKP’nin ‘İslami’ olması değil... Çoğulcu ve sosyokültürel açıdan fazlasıyla dinamik bir toplumu yönetmeye ‘ehil’ gözükmemesi.

Bunu düzeltmek hükümetin görevi ve eğer becerilemezse bedeli er geç ödenecektir. İşin siyasi kısmı böyle... Ama eğer anlamaya yönelik bir kaygımız varsa biraz daha derinlere bakmak gerekiyor. İslami kesim kabaca seksen yıl boyunca ‘yönetilen çoğunluk’ olarak yaşadı ve itiraz etmedi. Cumhuriyetin çifte standartlı vatandaşlık anlayışına razı geldi, kamusal alanı tüm ekonomik ve siyasi avantajlarıyla birlikte laik kesime terk etti, kendi kültürel kimliğinin bir tür arkaik varoluş haline dönüştürülmesini utangaçça kabullendi. Bunlar yaşanırken karşılarında sırtını ideolojik meşruiyete dayayan, demokrasiyi iğdiş eden idari ve sosyal sistemi benimseyen bir ‘yöneten azınlık’ bulunmaktaydı. Bu yapısal kopuşun yarattığı psikolojik birikimin kolayca ortadan kalkacağını varsayanlar yanılıyor. Bırakın ki, laik kesimin büyük çoğunluğu sebep oldukları bu durumun farkında bile değiller... Derken devran döndü. Türkiye demokrasi olmanın en basit dönemecini geçti: Askeri vesayet biterken çoğunluğun ‘doğal’ olarak yönettiği bir rejime geçildi. İslami kesim bir anda ‘yöneten çoğunluk’ haline geldi ve çoğunluk olmasının dışında başka bir meşruiyete ihtiyaç olmadığı fikrini kolayca sahiplendi. Kimliksel kırılma açısından bakıldığında, seksen yıl azınlığın yönetip ‘demokrasi’ dediği bir yerde, çoğunluğun yönetime gelmesiyle birlikte kendisini ‘apaçık meşru’ gören ve kendiliğinden ‘fazla rahat’ bir yönetim anlayışına kayan bir iktidar biçiminin doğma ihtimali yüksekti ve nitekim öyle de oldu. Geçmişteki ‘yöneten azınlığın’ şimdi azınlık hakları vardı ama bu haklar kimliğe değil vatandaşa gönderme yapmaktaydı, çünkü o kimliğe meşruiyetini vermiş olan Kemalizm artık ideolojik alemin ‘bayat’ bir öğretisi olarak kalmıştı. Nitekim bugün laik kesimin ana damarının Kemalizm’i ihya etmekle bireyselliğini aramak arasında kaldığını ve tam da bu nedenle laikliği kimlikleştirirken kendi içinde ayrışıp parçalandığını görüyoruz.

Bu durum İslami kesimin laik alemdeki sosyal rahatsızlığı görmesini, algılamasını, hatta o yöne ‘bakmasını’ bile engelledi. Oysa İslami duyarlılığa sahip bir iktidarın, ‘bu cumhuriyeti’ demokratik yönde dönüştürmesi, ancak söz konusu yeteneği geliştirmesiyle mümkün. Demokratların yeniden iletişim sistemine dahil olması işi kolaylaştırabilir, ama önümüzdeki dönemin asıl sorusu hükümetin ve onu besleyen kültürel kimliğin çoğunluk olmayı aşan bir meşruiyet algısına talip olup olamayacağıdır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums