1915: Ermeniler neyi yapmamalı?

  • 2.05.2013 00:00

 Büyük toplumsal kıyımlarda fail ile mağdur arasındaki asimetri, doğal olarak hakkaniyet duygumuza hitap eder ve failin bir biçimde ‘diz çökmesini’ pişmanlığını dile getirmesini, nihayette de verdiği zararı tazmin etmesini bekleriz.

Ne var ki bu ‘çözüm’ süreçleri her iki tarafı da yeniden siyasallaştırır ve çoğu zaman yeniden aktörleştirir. Diğer bir deyişle her iki tarafta da kendi ‘davasının’ takipçileri ortaya çıkar ve karşı karşıya gelirler. Bu durum ‘şimdiyi’ geçmişten kopartır. Artık aralarında simetri bulunan iki siyasetten söz etmek durumunda kalırız. Söz konusu yeni dengenin ima ettiği gerçeklik ise basittir: Ne kadar mağdur olmuş olursa olsun, mağdurun tavrından bağımsız bir uzlaşma ve barış noktası artık yoktur…

Ermeni meselesi bağlamında bu genellemenin anlamı, eğer Türkiye geçmişiyle yüzleşecekse bunun Ermenilerin siyasetinden bağımsız olmadığı… Bu açıdan bakıldığında Ermeni diasporasının ayrı bir önemi bulunuyor, çünkü yurdundan atılmış olmanın, yabancılaşmaya mahkum edilmenin verdiği acı, öfke ve eziklik, diaspora içinde Türkiye karşıtlığını uç noktalara çekebiliyor. Öte yandan soykırım söylemi diasporanın kendi bütünlüğünü, iç asabiyesini oluşturmakta önemli bir işlev gördüğü için, aynı zamanda bir iktidar alanı üretmiş durumda ve cemaat liderliği bu söylemin de taşıyıcılığını yapıyor. Böylece aslında gayet çoğulcu bir yapıya sahip olan Ermeni diasporası, siyasi alanda epeyce keskin bir söylemle bütünleşip temsil ediliyor. Bu durumun diaspora içinde elit yaratma kapasitesi nedeniyle sürdürülmesi şaşırtıcı değil. Ancak Türkiye devleti de aslında bu durumdan epeyce memnun… Çünkü bu keskin dilin yarattığı karşıtlık sayesinde Türkiye toplumunu gerçeklerden uzak tutmak ve ideolojik bir savunmanın parçası olarak kullanmak hiç de zor değil…

Böylece 1915 bir yaşanmışlık ve hak tecavüzü meselesi olmaktan çıkarak, bir tarafın diğerine diz çöktürme, diğerinin de karşısındaki cepheyi geri püskürtme mücadelesine dönüşüyor. Bu tırmanan süreçte Ermeni tarafı kendi acısını yaşayamama pahasına, failin yenilgisine odaklanabiliyor. Failin siyaseten sıkıştırılması ve ahlaken aşağılanması, sanki acının taşınma ve ifade edilme biçimlerinden biri haline geliyor. Öyle ki en sert söyleme sahip olanın en fazla acı duyan kişi olduğu sanısı üretilirken, hassasiyeti sahiplenen birinin mutlaka faille mücadele içinde kimlik sahibi olabildiği bir ortam yaratılıyor.

Ermenilere zarar veren, onları jenerik bir duygusallık içinde yeniden biçimlendiren ve toplumsal dayanışmayı sağlama ve siyasi baskı oluşturma uğruna bitmeyen bir mağduriyet psikolojisine mahkum eden bu gelişme, Ermenilerin bugününü ve yarınını esir aldı. Tek tek Ermeniler bugünü yaşarken, toplum olarak ortak kültürlerini düne rehin bırakmak zorunda kaldılar.

Bu bağlamda en büyük yanlış 1915’in bir hatırlama ve yas olmaktan çıkarak, bir tür ‘performans’, kendini sunma biçimi haline gelmesidir. Ancak bunun yanında iki önemli yanlış daha yapıldı… Birincisi 1915’le ilgili olarak Türkiye devletinin muhatap alınması ve yöntem olarak da diğer devletlerin etkilenmesine dayanan bir siyasetin peşinden koşulmasıdır. Çünkü bu tutum Ermenilerin geçmişini, bugünün devletlerinin elinde bir dış politika, siyasetçilerinin elinde ise iç politika aracı kılıyor. Daha da vahimi toplum olarak yitirilmiş olanı es geçme pahasına, gözlerini failin soğuk yüzüne dikiyor. Sanki Türkiye’nin soykırımı kabullenmesi yitirilmiş olanı telafi edecekmiş gibi. Oysa tam aksi olacak… Asıl o zaman yitirilmiş olan tüm çıplaklığı ve ağırlığı ile Ermenilerin karşısına çıkacak ama bunca zaman zorlanan siyasileşmenin ürettiği yabancılaşma ile birlikte…

İkinci yanlış stereotip bir ‘Türk’ yaratılması ve bu sabit düşmanın yitirilmesi korkusu nedeniyle Türkiye’deki değişimin ve çoğullaşmanın göz ardı edilmesidir. Söz konusu yaklaşım diasporadaki Ermeni toplumunun geçmişte yaşadığı topraklardan, ortak kültürü solumaktan uzak kalmasına neden oldu. ‘Türk’ün insanileşmesinden duyulan korku, Ermenilerin karşılarında insan bulma ve var olan insanı görme ihtimalini azalttı. Böylece yasın yaşanmasını ve aşılmasını mümkün kılabilecek olan bağlar kopartıldı. Öyle ki nihayette Ermenilerin tarihi de, acısı da bir devletin, yani ahlaki kaygısı olmayan bir öznenin eline kaldı.

Bütün bunları bir yere kadar anlayışla karşılamak gerek. Faille mağdurun eşit tutulması tabii ki adil olmaz. Ama kendisini faile bu denli mahkum eden bir mağdurun sağlıklı davrandığını söylemek de pek mümkün değil…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums