- 14.02.2013 00:00
Başlık Azerice’den esinleniyor. Aynı zamanda geçen hafta Agos’un manşetine gönderme yapıyor. ‘Barıştan yana olanlar’ anlamında… Olay dünyaca tanınmış bir Azeri yazarın, Ekrem Elyisli’nin Rusya’da yayımlanan Druzhba Narodov (Halkların Kardeşliği) adlı edebiyat dergisinin aralık sayısında bir uzun öyküsünün basılmasıyla patlak vermiş.
‘Taştan rüyalar’ başlıklı öykü dolaylı olarak Azeri ve Ermeni halklarının kendilerini içinde buldukları durumda geliştirdikleri öfke ve nefret duygularıyla yüzleşmeyi amaçlıyor. Konusu basit: Elyisli’nin kendi kelimeleriyle “Ünlü bir Azeri sanatçı ihtiyar bir Ermeni’nin dövülerek öldürüleceğini görüyor ve bu Ermeni’yi savunuyor. Azerbaycan’da Ermenileri döven insanlarsa Ermenistan’dan 80’lerin sonunda kovulmuş olan Azeriler.”
Türkiye’de İttihatçılığın sosyal ve kültürel zemini ile Cumhuriyet’in kuruluş döneminde yaratılan milliyetçi tahribat arasındaki ilişkinin farkında olanlar için bildik bir öykü… Balkanlar’dan kovulan Müslümanların hızla Türkleşmesi ve gayrimüslimleri kategorik olarak düşmanlaştırması gibi, burada da Ermenistan’dan kovulan Azeriler milliyetçi öfkelerini bir yaşlı Ermeni’den çıkarmaya çalışıyorlar. Bunun ‘insanî’ demek istemeyeceğimiz ama apaçık biçimde ‘insana ait’ bir durum olduğunu biliyoruz. Bu tür öykülerin hemen her ülkede ve toplumda cereyan ettiğini gözlemliyoruz. Muhtemelen çoğunluğumuz bu tür olayların faillerini kınıyor, kendimizi hangi kimlikten olursa olsun mağdurun yanında hissediyor, öte yandan failin ruh halini de ‘içimizde’ hissediyoruz.
Öykü herkesle ilgili evrensel bir duruma ve duygu karşıtlığına gönderme yapıyor. Elyisli, barışa giden yolun herkesin kendi sorumluluğuyla yüzleşmesinden geçtiğini söyleyerek hem Azerbaycan devletine, hem de Ermenilere bir davette bulunuyor. “Azerbaycan’daki iktidar tarafından körüklenmiş bir mesele bu… Bu öyküyü halkımı aşağılamak için değil, aksine yüceltmek için yazdım. Fakat iktidar benim halkıma ihanet ettiğimi ispatlama derdinde… Ben burada insanın insana karşı zulmüne bir son verilmesinden söz ediyorum… Biz Ermenilere sövmekle, onlara en kötü lafları söylemekle, birlikte yaşamayı beceremeyiz. İşlediğimiz suçları itiraf etmeliyiz. Bu aynı zamanda benim Ermenilere bir mesajımdır… Ermeni halkına da bir mesaj gönderip ‘Biz suçlusu olduğumuz her şeyi kabul ediyoruz’ dedim. Henüz her şey kaybedilmiş değil. ‘Gelin bu yolda hem biz Azeriler hem de siz Ermeniler adımlar atalım’ dedim. Eserin başlıca amacı budur.”
Elyisli’nin davetinin ne denli kıymetli olduğu açık… Ermenilerin de kendi utanılacak davranışlarıyla samimi olarak yüzleşmelerinin, hele Hocalı katliamının yıldönümüne kısa bir süre kalmışken gündeme gelmesi, muhakkak ki Ermenistan’da bu yönde gayret gösteren sivil gruplara büyük bir destek olacaktı. Ama Azerbaycan siyasi eliti ‘sülhe ses’ verecek bir olgunluk gösteremedi… Milli olandan insani olana geçemedi. Böylece Elyisli’nin öyküsündeki yaşlı Ermeni’nin dövülmesini onayladı ve buna insani tepki veren 75 yaşındaki kendi yaşlı sanatçısını vatan haini ilan edecek kadar küçüldü.
Elyisli’nin eserleri yakıldı, tabuta konup gömüldü, ‘Halk Yazarı’ unvanı geri alındı, cumhurbaşkanlığı bursu kesildi, ödül olarak verilmiş olan yazlık ev elinden alındı… Yetinilmedi, Gümrük Bakanlığı’nda çalışan oğlu ve kütüphane müdürlüğü yapan eşi işlerinden atıldılar. Sözünü ettiğimiz kişi 2005’te milletvekili seçilen, birçok öykü ve romana imza atmış, tiyatro eserleri Azerbaycan dışında sahnelenmiş biri. Söylediği şey basit: “Bu bölgede Ermeni halkı ile barış içinde yaşamak ve Karabağ Ermenilerinin de bu ülkenin vatandaşı olduğunu göstermek için bir şeyler yapmalıyız.” Elyisli kendi demokratlığı için başkasının demokratlığını önkoşul olarak talep etmiyor ve böyle yaparak gerçekten de Azerileri yüceltiyor.
Ne var ki Azerilerin ‘temsilcilerinin’ ne kafası ne de yüreği bu yönde… Milletvekili Melahat İbrahimkızı, Elyisli için “Sadece Azerbaycanlılara değil, bütün Türk ulusuna hakaret ediyor” şeklinde konuşmuş. Ahmet Veliyev, anti-Azerbaycan propagandası yapanların psikolojik durumunun kontrol edilmesi ve bu kişilerin genetik kodunun tetkik edilmesi gerektiğini söylemiş. Nizami Caferov ise, “Ekrem Elyisli vatandaşlıktan çıkarılmalı. Bırakın gitsin Ermenistan’da bir kilisede hizmetçilik etsin” demiş.
Milli olanın kibirli cazibesini paylaşmak, insani olanın gerektirdiği tevazuya bir kere daha baskın çıkmış. Bakalım Ermenistan’dan bir Elyisli çıkabilecek ve kıymeti bilinecek mi? Yoksa orada da insani olanın üzerine basıp geçilecek mi?
Yorum Yap