Erdoğan, laiklerin afyonu mu?

  • 12.12.2012 00:00

 Marx, birçok ülkede ezilenlerin ataletini anlatırken dinin yığınların afyonu olduğunu söylemişti. Din, yığınların kendi arzularıyla tutundukları bir daldı, çünkü insanlar kendi ezilmişliklerini ve çaresizliklerini ancak böyle yaşanabilir kılıyorlardı.

Tayyip Erdoğan'ın son dönemde sergilediği popüler performans insanın aklına Marx'ın bu tespitini getiriyor. Kürtajla başlayıp idamla devam eden, arada açlık grevi yapanlara hakarete varan tahriklerle ilerleyen ve şimdi de bir televizyon dizisinin hedef alındığı bu sistematik, boşluk bırakmayan bombardımanın çok açık bir işlevi var. Özellikle laik kesimin kanaat önderleri bu sözlerin üzerine atlıyor, onlara ‘tutunarak' kendi pozisyonlarını üretiyor ve Başbakan'ı yerden yere vuruyorlar. İyi de, Başbakan da bunu görüyor, aynı yönde devam ediyor ve söylediklerinin arkasının gelmeyeceğini bildiği halde böyle davranıyor. Nitekim bütün bu konuların ömrü bir haftadan fazla sürmüyor ama köşe yazılarına yansıyan eleştiriler dallanıp budaklanarak devam ediyor. Görünen o ki Tayyip Erdoğan laik kesimin afyonu olma işlevini giderek bir stratejiye dönüştürmüş durumda. Söz konusu pop gündem birçok kanaat önderine ‘siyaset' yaptıkları duygusunu veriyor ama aslında laik kesimdeki siyasî ataletin üzerini örtüp, onu kalıcı hale getiriyor. Başbakan'ın dilini, üslubunu, yaptığı önermelerin içeriğini eleştirme arzusunu anlamak zor değil, çünkü bunların gerçekten de normatif açıdan kabul edilebilir yönü çok az. Yani bu üslup ve içerik ‘olması gereken' doğru siyasetin çok dışında… Ancak buna işaret etmekle yetinmek ve Başbakan'ı referans alan bir muhalefet çizgisinin peşinden koşmak da siyaset değil ve aslında siyaseti öldüren bir tavır. İçinde bir dizi denge ve melezleşmeyi taşıyan çoğulcu yapıda bir parti, o partinin karmaşık tabanı ve zihinsel dönüşüm içindeki daha da geniş seçmen kitlesi, sanki tek bir kişinin esiri imiş gibi muamele görüyor. Erdoğan'ın gücü ve etkisi tabii ki yadsınamaz, her konuda son sözü onun söylediği ve nihayette her şeyin son şeklinin onun onayından geçtiği de rahatlıkla öngörülebilir. Ama siyasî muhalefeti bu noktaya indirgeyip tek bir kişi üzerine teksif ederseniz, o kişinin ‘paratoner' özelliği bizzat sizin siyasî enerjinizi emer bitirir.

Bir süredir olan da bu… Oysa hükümet silah alımlarından YÖK Yasası'na, yerel yönetim düzenlemesinden yargı paketlerine bir dizi karar çıkartıyor. Daha önemlisi tüm sorunların göbeğinde yer alan Kürt meselesinde müzakere yolunu açık tutmaya çalışıyor, anayasadaki vatandaşlık tanımından ‘Türk' kelimesini çıkartıyor ve ‘seçimle gelen valiler' türünden bizdeki ulus-devlet anlayışına epeyce ters öneriler ortaya atıyor. Ardından bir PKK grubuyla basın mensupları önünde ‘karşılaşma' sağlayan BDP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını gündeme getiriyor. Diğer bir deyişle ortada epeyce çok yönlü, bir dizi dengeleme ihtiyacını ima eden bir bütünlükçü siyaset var. Esas bakılması, yorumlanması, eleştirilmesi ve alternatif üretilmesi gereken şey de bu bütünlüğün kendisi. Ama Başbakan böyle bir kapsamlı değerlendirmeye alınmak istemiyor. Siyaseti kendi tekeli altında tutarak, bütün muhalefet partilerinin ‘bağımlı değişkenlere' dönüşmesini arzuluyor. O nedenle de kamuoyunun önüne, somut bir noktaya evrilmeyecek olan ve dolayısıyla son kertede kendisini bağlamayan ama potansiyel seçmenlerin reflekslerini okşayan gündem kırıntıları atıyor.

Doğrusu Başbakan'ı bu tutumundan dolayı kınamak ne denli işlevsel, diye sormak durumundayız. Çünkü bu durum demokrat zihniyette olmayan her siyasî partinin hayalidir. Bu açıdan bakıldığında, AKP rekabetçi ortamın avantajlarından yararlanarak tekelleşen ve bu kez de tekel olma avantajını kullanarak rakiplerin piyasa gücünü sınırlayan bir şirkete benziyor. Öte yandan piyasa ortadan kalkmış değil… Siyaset yapmak, etkili olmak, insanların bakışını değiştirmek mümkün… O tarza ve gündeme takılıp kalındığında, siyaset bütünüyle AKP'ye terk edilmiş olmakla kalınmıyor, AKP tabanına hitap etme fırsatı da elden kaçırılıyor. Çünkü Erdoğan'a yönelik eleştirel bakış ister istemez laik hassasiyeti yansıtıyor ve bu da AKP seçmeninin konsolidasyonuna yarıyor.

Laik kesimin kanaat önderlerinin cemaatçi bir konuma düşmemeleri, demokratik bir hassasiyeti seslendirmeleri gerek. Bu da AKP'ye ‘nasıl vururum' kaygısı taşımayan, olayın bütünlüğüne bakan adil bir yaklaşımla mümkün. Zemin bu olduğunda, Erdoğan'ın söz konusu çıkışlarına ilişkin eleştirinin AKP tabanında akis bulması da çok daha kolay olacaktır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums