İstanbul Firuzağa’da yaşananlar malum, yazmada geciktim bile, detaylarına girmiyorum. Bir mafya bozuntuları grubu bir mekânı basıyorlar, müzik dinleyen gençleri dövüyorlar. Bu tür olaylar, bu tür insan müsveddesi mafya bozuntuları maalesef etrafta mebzul miktarda mevcut, olayın kendisi korkunç ama artık korkunç olağanlaşıyor.

Peki, olağanlaşmayan, olağanlaşmaması gereken korkunçluk ne? Önemli olan, daha doğrusu beni daha ziyade ilgilendiren kamu erkinin bu mafya bozuntularına nasıl davrandığı, yasaları nasıl işlettiği. Kamu erki derken karakol polisinden Cumhurbaşkanlığı’na uzanan bir silsileden bahsediyorum.

Her konuya laf yetiştirmeye çok meraklı Cumhurbaşkanımız bu konuda da, nedense, kendini bir şeyler söylemek zorunda hissetmiş ve siyasi kariyerinin muhtemelen en skandal ifadelerini kullanmış.

Neden mi? Aşağıda, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadesini, basından, kes-kopyala yöntemiyle aktarıyorum, bakın ne buyurmuş Sayın Cumhurbaşkanı:

“Ramazan günü sokaklara taşan bu tarz bir etkinliğe kalkışmak ne kadar yanlışsa buna kaba güç kullanarak müdahale etmek de o kadar yanlıştır. Burada iki taraf da hatalıdır. Kendi milletinin kendi şehrinin hassasiyetlerine saygı duymayanlar ve buna demokratik olmayan bir tepkiyle mukabele edenler yol açtıkları arbede ile maalesef misafirperverliğimize gölge düşürmüşlerdir. Bu basit olayı çarpıtarak buradan bir ‘oruç tutmayanlara saldırı’ efsanesi üretmek isteyenler art niyetlidir, kötü niyetlidir. Koreli esnafımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Duyarsızlıkları ile bu tatsız hadiseye yol açanları ve kaba güç kullanarak olayın istismarına yol açanları kınıyorum.”

Sayın Erdoğan’ın bu skandal açıklamasından ne anlıyoruz? Benim ilk anladığım, ana dilini iyi kullananlar da mutlaka aynı şeyi anlayacaklardır, ama sorun da buradadır çünkü anlaşılması gereken konu bir skandaldır, korkunçtur

Lütfen yukarıda tırnak içindeki ifadeyi iyi okuyun, tekrar tekrar okuyun. Sayın Cumhurbaşkanı kendini yargının Cumhurbaşkanı, yürütmenin Cumhurbaşkanı, yasamanın Cumhurbaşkanı olarak tanımlamaktadır ve kâğıt üzerinde de gerçekten öyledir.

Ama yasamanın, yargının, yürütmenin yani devletin başı bir kişi bir grup saldırgan barbarla kendi içlerinde eğlenen gençleri aynı kefeye koyup değerlendiremez, iki taraf da hatalıdır diyemez.

Oysa, maalesef Sayın Cumhurbaşkanı’nın yaptığı tam da budur. “Ramazan günü sokaklara taşan bu tarz bir etkinliğe kalkışmak ne kadar yanlışsa buna kaba güç kullanarak müdahale etmek de o kadar yanlıştır. Burada iki taraf da hatalıdır.”

Skandal açıklamanın başka açıklaması olamaz. Ben, sıradan bir vatandaş olarak saldırgan barbarlarla en büyük kabahatleri muhtemelen müziğin sesini biraz açmak olan gençleri aynı kefeye koyan bir kişiyi ülkemde Cumhurbaşkanı ya da Başkan olarak görmek istemiyorum.
Mantıklı, aklı başında birinin de görmek istememesi lazım. Ya da, en azından, Sayın Erdoğan’ın bu açıklaması nedeniyle toplumdan özür dilemesi gerekmektedir.

İnsanların niyetlerini okumak istemem, Sayın Erdoğan, Ramazan ayında içki içen gençlere nasıl bakıyor ki bu korkunç ifadeyi kullanıyor gibi bir mülahazaya girmek bile istemem. Gerek de yok, zaten ifadenin kendisi yeterince korkunç.