YANLIŞLIKLAR KOMEDYASI

  • 15.01.2016 00:00

 Gazetelere, internet sitelerine yazı yazmanın da eski keyfi kalmadı, aklınızda hoşunuza giden bir konu var ama öyle gariplikler yaşanıyor ki her gün, bu güzel konuları, kaçınılmaz olarak, erteliyorsunuz.

Güya mafya lideri bir adam bir deklarasyon yayınlayan öğretim üyelerinin oluk oluk kanlarını akıtacağını ve bu kanla duş yapacaklarını söylüyor.

Güya savcılar da sütre gerisine çekilmiş korkudan ne yapacaklarını bilemiyorlar.

Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.

Ancak, bir şikayet üzerine dün dava açıldı oysa konu şikayete bağlı bir konu değil.

Bu ifade karşısında savcılar için neden “güya savcı” ifadesini kullandığım açık, dünyanın her hukuk devletinde suç olan böyle bir dil karşısında sus pus oturuyorlar.

Mafya lideri için de aynı “güya mafya” ifadesini kullanıyorum; mafya günümüzde artık devlet dışı bir oluşum, devlete karşı da kavga veriyorlar, İtalya artık en iyi örnek ama bizim mafya bozuntuları arkalarını sıkı sıkıya devlete dayamış gözüküyorlar, tipik bir Türkiye klasiği.

Onlar için de, devlet için de çok çirkin.

Tüm bu nedenlerden yazımın alt başlığını “Yanlışlıklar Komedyası” koydum.

Bu yazıyı Perşembe sabahı yazıyorum, karşımda TV açık, önce Davutoğlu’nu, sonra da Erdoğan’ı dinliyorum, öğretim üyelerine demediklerini bırakmıyorlar, PKK’yı neden eleştirmiyorlar dediler ama Sedat Peker için, bu suç ifadesi için bir türlü soruşturma açamayan savcılar hakkında ağızlarını açamadılar.

Savcıları bir kenara bırakın, zaten muhtemelen böyle bir kurum yok artık ama iyi ki de Sedat Peker’i eleştirmediler, ben hala, safca, devlete saygı ile yaklaşmak isteyen bir vatandaş olarak memnun oldum.

Bir Cumhurbaşkanı, bir Başbakan bir mafya lideri bozuntusu ile muhatap olmamalı, onu eleştirmemeli, kınamamalıdır.

Bu iş savcıların işidir ama işin fecaati onlar da ortada yok.

Kimsenin anlamadığı nokta şudur: Kınama, eleştiri meşru kabul ettiğiniz kişi ve kurumlara yönelik bir eylem olmalıdır.

Evinizi soymaya giren hırsızı kınamazsınız herhalde.

Hırsızın muhatabı polistir.

Sizin işiniz meseleyi polise intikal ettirmektir.

Öğretim üyelerinin yayınladıkları deklarasyonda PKK’yı kınamamalarını, eleştirmemelerini bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

En azından ben öyle değerlendiriyorum.

Seneler önce bir ekranda emekli bir generalle tartışıyorduk, emekli general bena da aynı suçlamayı yöneltti ve “askeri hep eleştiriyorsunuz, PKK’yı eleştirdiğinizi hiç duymadık” dedi.

Ben de emekli generale “bence siz de PKK’yı eleştirmeyin, PKK’yı bir öğretim üyesinin, bir emekli generalin eleştirmesi bizlerin PKK’ya yapacağı en büyük kıyak olur, kendilerini meşrulaştırdığımız anlamına gelir, mesele bir şiddet kullanımıdır, güvenlik güçlerinin işidir” dediğimi hatırlıyorum.

Beni ne kadar anladılar bilemiyorum ama ben bunu söylemek zorunda idim.

Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun türkçenin bu detaylarına biraz daha özen göstermelerinde fayda mülahaza ediyorum.

Öğretim üyelerinin deklarasyonunda imzam yok, üslup bana da biraz sert geldi, ben yazsa idim, devlet organlarını terörle mücadelede iç ve uluslararası hukuka aynen uymaya davet etmekle, bunun dışına çıkılırsa da, takipçisi olunacağını söylemekle yetinirdim.

Ancak, Cumhurbaşkanının başını çektiği ekibin de, Davutoğlu’nun da, yandaş medyası da bu deklarasyona tepkilerini anormal, kabul edilemeyecek ölçüde orantısız buluyorum.

Söz konusu 1100 öğretim üyesi için ne planlanıyor, bilemiyorum ama bu planın sonuçlarının Türkiye için hiç de hayırlı olmayacağını seziyorum.

Başbakan Sedat Peker’i muhatab almamıştır, muhtemelen benim düşündüğüm nedenden değildir, onu kanka görmüş olabilir, ama yine de iyi olmuştur, Peker’in muhatabı da savcılık kurumu olmalıdır.

Bir öğretim üyesi de şiddeti yöntem olarak benimseyen bir örgütü değil ama ağırlıklı olarak terörle mücadelede çok hata yapan kendi meşru güvenlik güçlerini eleştirmelidir, doğru olan da budur.

Terörle mücadelede güvenlik güçlerinin meşru birimler tarafından haklı ya da haksız, az ya da çok eleştirilmeleri olsa olsa terörle mücadelenin etkinliğini arttırır.

Özel kuvvetlere bağlı birilerinin “kurdun dişine kan değdi, kürt kork artık” diye duvarlara yazılar yazmasını, savcılar bir şey yapmadıklarına göre, kim eleştirecektir peki? 

Türkiye’de tüm kavramlar tersine dönmüş durumdadır.

Görüntü tam bir yanlışlıklar komedisidir.

Hukuk ayaklar altına alınmıştır ve maalesef alan da en başta Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakandır.

Her ikisi de, maalesef deklarasyonunun içeriğinin ifade özgürlüğü kapsamı içinde değerlendirilemeyeceğini söylemektedirler.

Cumhurbaşkanı ve Başbakanının bu açıklamaları Anayasanın 138. Maddesinin açık ihlalidir.

Anayasa maddesi şöyle demektedir: “Hiçbir organ, makam, merci ve kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz”.

Bir deklarasyonun ifade özgürlüğü kapsamı içinde olup olmayacağına ANCAK yargı karar verebilir.

Ama yanlışlıklar komedyası ülkesinde işler tersine işliyor.  

Ama, bir Cumhurbaşkanının, bir Başbakanın açık anayasa ihlalinde bulunmaları kimse için ama önce kendileri için hayra delalet değildir.

ESER KARAKAŞ | HABERDAR

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums