- 12.08.2016 00:00
Sistemin bize biçtiği yazgı önümüzde koşuyor: Bu yazgıyı yaratan her olay, gittiğimiz yönde, bildiğimiz bir duvarın arkasına saklanmış durumda. Biz sobe demeden önümüze atlayacak ve bir kamçılı adam donuna dökülerek, yazgı denen atımızı acımasızca kırbaçlayacak ve yaşamın son duvarına doğru sürecek.
Artık önemsiz yaşamak, görünmez olmak meziyet; bir kurşuna, bir yumruğa değmez bir yaşam. Kuyruğuna basılan her solucan büzüşür, demiyor mu Nietszche: Kuyruğuna çoktan basıldı büzüş, büzüş de yok ol.
Tek tesellimiz, kederli bir duygusallıkla dışa vurduğumuz ve bozuk düzende doğruyu ihbar etme sanatı olarak algıladığımız gülüşümüz; kimi kez bir ironi, kimi kez bir mizah.
Yazgımız, sırdan arınmış geleceğe bildik biçimde koşmasın: Yüzme bilmiyorsa okyanusun kıyısına, tırmanma bilmiyorsa dağın eteğine sürelim onu; o da yetmiyorsa duvarla aramıza sıkıştıralım. Sürelim-Sıkıştıralım da bizim için acı sonuç neymiş öğrenelim. Böylesi bir yazgı teslim olmak için değil başkaldırmak için vardır yargısının izinde parçalayıp bizi kurtuluşa taşıyacak biçimde yeniden kuralım.
Yorum Yap