THOMAS MÜNTZER (1)

  • 7.02.2016 00:00

 BÖLÜM: I

KATLEDİLİŞİNİN 491. YILINDA

ANISI ÖNÜNDE EĞİLİYORUZ

(KOMÜNİZMİN KIYISINDA BİR DEV)

THOMAS MÜNTZER (1)

“Yaşam hiçbir zaman açık konuşmaz.

Kendini çiçeğinde gösterir, köklerinde saklar.”

(Luce Irıgaray))

 

XVI. yüzyılda, küçükken yapılan vaftizin hiçbir değeri bulunmadığı ve bunun için büyüklerin de yeniden vaftiz edilmeleri gerektiği inancı üzerine yapılanan Anabaptizm, zamanla Hıristiyanlığın kamulculuğuna dönüştü. Tasarımladıkları sosyalizm-ötesi insanlığın kurtuluş düşünü yaşama taşıyabilmek için, Alman toprağında büyük ayaklanmalara giriştiler. Katoliklere papazların gereksizliğini ileri sürüp, kişinin yolunu, kendi iç aydınlığının rehberliğiyle kendisinin bulması gerektiğini savundular. Sermayenin bir azınlık elinde toplanmasına karşı çıktılar ve iyi Hıristiyanların mallarını birbirleriyle paylaşmaları gereğini savundular. Bu nedenle Anabaptistler, Alman toprağının ilk komünistleri olarak algılanırlar.

Batı Rönesans sürecinde, boy vermiş Luther, Zwingli (1) ve Kalvin (2) reformu, Geç Feodalizm’in çözülme koşullarında bir bakıma bir devrimdi. Bu reform, feodalizmin hiyerarşik doğasını çözdü; haklar ve görevleri birbirine bağlayan ağı dağıttı; Kilise mülkiyetinin parçası durumuna getirilmiş olan değerli mülkleri özgür kıldı; yine Kilise’nin ekonomiyi tutsak eden tüm yasal yaptırım haklarını ve kaynağı durumundaki geleneği ortadan kaldırdı.

Ortaçağ’da köylüler, inanca dayalı hukukun onay verdiği haklara ve görevlere sahipti; ancak bu hak ve görevler sayesinde, malikânelerde kalabiliyor, derebeyine, krala ve papaya karşı kimi imtiyazlar elde edebiliyordu. Genç Luther’in vaaz ettiği yeni toplumsal ahlâk sayesinde özgürlüğüne kavuşan köylüler; çok geçmeden kendilerini, haklardan mahrum kılan görevler yerine, daha ağır emek vermekle yüklü serflik koşullarında buldular.

Geç Ortaçağ’ın sonlarında toplum, işlendirme dışına düşmüş ya da atılmış insanlara kol-kanat germeye çalışan yardımsever örgütlerin bollaştığı bir dönem oldu. Kilise’nin mallarına el konulmuştu ama yine de küçük mülkler özel ya da devlet koruması altında yeniden diriltildi.

Süreçte Ortaçağ’a özgü, bağımlılıkların yerini, bireyler, hukuki ve tüzel kişiler olarak insanlar arası anlaşmalar aldı. Ancak ne var ki nüfusun büyük çoğunluğu bu tür anlaşmalara dâhil edilemedi: Reform, üstyapısal bir ilericilik olarak kaldı.

Luther Katolik Hıristiyan’ı, bireysel iman etkinliği sayesinde kurtuluşa taşıyordu; bu nedenle onun tanrısallıkla ilişkisi, Tanrı’nın mutlaklığı üzerine yapılanıyordu ve kendi yeterliliğinden mahrumdu. Kalvinizm ise sadece vurguda bir değişiklik yaptı: Kalvin’in aşırı çileciği, kısıtlı bir insan davranışıdır ve insan çalışamaz, para kazanamaz, yatırım yapamaz. Luther’in dini özgür girişim diniyken, Kalvin’inki (3)sermaye birikimi dinidir.

Üç büyük reformcu, yani Luther, Ziwingli ve Kalvin, İncil’e, Havariler Çağı’na ve Kilise Babaları’na başvurmalarına karşın gerçekte teolojilerinin kaynağı Aziz Augustine ve Ortaçağ sıkolastikleriydi. XVII. yüzyıl başlarına değin Babalar’ın ve Ekümenik Konsiller’in birleşik kilisesinin tanıklığına dayalı bir teoloji oluşturma konusunda ciddi girişimlerde bulunan İngiltere ve Anglikan Kilisesi’ne(4) kadar herhangi bir değişikliğe rastlanmamıştır. Reformculara göre Kilise ile Devlet, aynı yatağı birlikte kullanırlar. Aynı tavır, Bohemya Utraquist kilisesiyle ilk İsviçre İhvânı(5) ile ilişkiler ve Taborcuları(6) kurtarma konularında da görülür.

Somut yaşamda laik devlet, kasaba meclisleri, mahallî lordlar, prens ve dükler bir yandan imparatorluğu kuşatırken, diğer yandan önemli dinsel sorunlarla uğraşmak zorunda kaldılar. Söz gelimi, Anabaptistlerin ve köktenci reformcuların dini algısı, her açıdan Luther’inkiyle tam bir karşıtlık içindeydi. Mühlhausen ve Frankenhausen’deki Thomas Müntzer ile Münster’deki kıyâmetçi komüncüler, seküler bir egemenlik alanı olarak binyıllık krallığın kurulmasına yönelik çaba içine girdiler.

Reform’un görünüşte savunduğu ve bir zaman sonra vazgeçtiği konuşma hürriyeti, her zaman ve her koşulda köktenci bir halk muhalefetini besler. Köktenci halk muhalefeti, dünyevi iktidarın her türlüsüne inanmadıklarından, papa-imparator ya da Luther-prensler arasındaki çatışmaya kayıtsız; politik ekonomi kapsamında, rekabeti ve faiz alımını düzenleyen yasalara ilgisiz kaldılar. Onlar, kendine yeten bir ekonomi yaratarak, yani hem üretim hem de tüketim komünizmini kurma yoluna gittiler. Birçok durumda koşullar buna izin vermedi; ama onlar her zaman, malların havarilere özgü paylaşımını, sorumlulukların eşit dağıtımını savundular.  Eckhart, Tauler ve Suso’dan etkilenmiş olan cemaat, günahları İsa’nın değil, herkesin tek başına çekeceğini, İsa’nın fedasından ziyade O’nun yaşamına, Aşâî Rabbanî’den çok komünyona, İsa’nın son yemeğine yapılan ithafa dayalı birlikte gerçekleştirilen ayine inandılar. Bu nedenle, Anabaptistler(çifte vaftizciler), olgunlaşmamış çocukların ya da bilinçsiz bebeklerin vaftizine karşı çıktılar. Pratik açıdan tüm Anabaptistler, özde binyılcıdırlar ve belirsiz bir gelecekte krallığın yeryüzüne geleceğine inanırlar; tek görevleri Efendi’nin gelişini beklemektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums