YAŞAM, ÖLÜME HAZIRLANIYOR

  • 4.02.2016 00:00

 Geçmişin ırkçılığı, devlet ırkçılığı biçiminde filiz verdi: Yaşamın iktidar tarafından gözlenmeye başlaması, devlet ırkçılığının bir buluşu oldu. Canlı varlık olarak insan üzerinde iktidar kurmaya soyunan bu ırkçılık, biyolojik olanı, yani yaşamı devletleştiriverdi.

Devletleştirir devletleştirmez, bireyin bedeni üzerine yönelmiş iktidar teknikleri, yaşama taşındı ve birinci yurda işkence edilmeye başlandı. Bâtınîlikte yurt algısının ikili bir anlamı vardır: Ruh/can, kendini yakarak bedeni kurar; kurduğu mekân, yani beden, ruhun/canın birinci yurdudur; ağlayan, gülen, acıkan bir yurt. Devlet ırkçılığı öncelikle gözünü, işte bu yurda dikmiştir ve birinci yurdu devletleştirmiştir.

Yaşam Ölüme Hazırlanıyor

Son yüzyıl bir bakıma bu devletleştirmenin kurumlaşmasıyla geçmiştir. Şimdi ise devlet ırkçılığı yeni bir alana el attı. Beden-insandan yaşam-insana atlayarak, yaşamı devletleştirmeye yönelmiş durumda; artık yaşam, gözetilecek, eğitilecek, kullanılacak ve gerekiyorsa, cezalandırılacak bireysel bedenlere dönüştürülecektir. Bu da Bâtınîlikteki ikinci yurdun devletleştirilmesidir. Birinci yurdu ruh/can, kendini yakarak kuruyordu. İkinci yurdu ise birinci yurdun toprakla ilişkisi yoluyla kurar, bu bağlamda ikinci yurt, toprak üzerinde çalışan-üreten bedenlerin toplamıdır, yani yaşamdır. Bedenler devletleştirilmişti, sıra, yaşamın devletleştirilmesine geldi. Artık bir başı olan insan yok, çok başı olan insan var; çünkü günümüz ırkçılığı, yaşamı, çok başlı bir insan olarak algılar.

Çok Dikkatli Olmalıyız

Çok dikkatliolmamız gereken bir dönemi yaşıyoruz: Ödünsüz bir örgütlü duruş sağlayamazsak devlet denilen ırkçı despotun dışında, onunla el ele vererek bizi yutacak ikinci ırkçı bir despotu doğuma hazırlayabiliriz.

Günümüzde nasıl devlet ırkçılığı insanların çokluğuyla, yani yaşamla ilgileniyorsa yabancılaşan devrimci şiddet de devlet ırkçılığına karşıyım diye diye insanların çokluğuna yani yaşama müdahale ediyor. Eskiden öyle miydi?; devrimci şiddet, politik konumuyla hedef durumuna gelmiş insan ya da kurum yapılarına yönelik olarak gerçekleştiriliyordu.

Son üç Ankara katliamlarında tanık olduğumuz gibi, şiddet; politik-siyasi konumuyla hedef durumuna gelmiş, yaşam katili yapılara yönelik değil, yaşamın ağırlıklı apolitik olarak değerlendirebileceğimiz kesimine yönelik olarak yapıldı. Zarar gören kim; zarar gören ağırlıklı olarak ortalama insan, yani çoğunluk. Artık şiddetle gelen ölüm parmağını sokaktaki ortalama insanın, yani çoğunluğun gözüne sokuyor.

Kim Yapıyor Bütün Bunları?

Kim yapıyor bütün bunları? Bütün bunları bir yandan yaşamı devletleştiren devlet ırkçılığı yapıyor:

Gün gecesine kapanmadan ya da gece gününe uyanmadan onlarca insan ya iz süren ya da kör bir kurşunla, nereden geldiği belli olmayan bir şarapnel parçasıyla can verip toprağa düşüyor. Ruhların/canların tebessümü, ağıtların-feryatların tınılarına yuva yapıyor; yaşam, büyüleyici değil, yaşam hiçbirimizi ikna etmiyor; geleceğin şimdisine dokunmayan bir gelecek üretiliyor. Şimdi, korkuya kilitlenmiş durumda herkes; kendi hapishanesini kendi kuruyor, kurduğu hapishaneye girip kapısını kendisi kilitliyor; düşünceler-davranışlar, havalandırmaya bile çıkamıyor. Ölüme yapılan görkemli törenler çoktan bitti; tam tersine, ölümler saklanıyor şimdi; mahrem ve utanç verici bir şeye dönüştü.

Vicdanların Çağrısı

Herkesin bedeni, vicdanına dar gelmeye başladı artık. Bedenler, zincirlerinden boşanan vicdanları izliyor: Şu sokakta bu sokakta, şu mahallede bu mahallede, şu meydanda bu meydanda yalnızlığın görünmez kalabalığını oluşturuyorlar. Ne de olsa vicdanlar tıpkı ağaçlar gibi yalan nedir bilmez. Vicdanlarımız, -Beni izleyin!, diye çağrı çıkarıyor. Bu çağrıya uymaktan başka seçeneğimiz yok gibi.

Diğer yandan bütün bunları, terör katliamlarının doğuma hazırladığı ortalama insanın, yani çoğunluğun ırkçılığı yapıyor; bu terör eylemleri, böyle giderse ortalama insanın, yani çoğunluğun diktatörlüğüne terk edecek bizi. Bu tehlikeli gidişe, yani ortalama insanın, yani çoğunluğun yaşama hoyratça müdahalesine dur demek için, her iki ırkçılığa karşı duruş almak zorundayız. Tersi durumda, devletle ortalama insan, yani çoğunluk el ele verecek ve hepimizi cezalandıracak.

Son terör eylemleri karşısında suskun kalanlara sesleniyorum: Ortalama insana, yani çoğunluğa verilen zarar, öncelikle şiddetin yabancılaştığını kanıtlar; yabancılaşan şiddet, terör donunda, ortalama insanın, yani çoğunluğun faşist algılarını besler.  İkincisi, iktidara destek veren, zorda kalırsa iktidarı da iktidardan indiren, yeni bir ırkçı iktidar yaratır.

Celladın İpi, Yargının Dili, Polisin Copu

Ortalama insanın, yani çoğunluğun beslediği ulusal bir atmosferde bunalım devreye girdi mi bir kez: Yurt sevgisi silah sevgisine dönüşür; yaşamın ve anayurdun karakteri üzerimize abanır. Egemen etnik yapının kanına yatırım yapıldığı için, bunun dışında kalan kanın ya da kanların yaşaması yasaklanır.

Devletin ve ortalama insanın, yani çoğunluğun ırkçı algıları cellatın ipine, yargının diline, polisin copuna bağlanarak vatandaşa uzatılır: Uzatılanı alırsan yandın demektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums