Kurban miracınız kutlu olsun

  • 4.10.2014 00:00

 Kendini Doğatanrıcılık ve İnsantanrıcılık üzerine yapılandıran Kızılbaşlıkta kurban algısı, özünde “çok çarpıcı” ve “ufuk açıcıdır”.  Gel gör ki halde, kurban algısının “dayanılmaz hafifliğini” yaşıyoruz: Bir “sığlıktır” gidiyor.

Kurbanı Allah-İbrahim-İsmail ve koç “dörtlemesine” bağlayıp geçip bir kenara oturuyoruz. Ehl-i Sünnet’i izleyen her Müslüman da böyle düşünüyor; ötesinde, İsmail’in yerine İshak’ı koyan her Yahudi de böyle açıklıyor. Özetle “farkımız silinmiş” durumda.

Öncelikle giderek bizim de “ezberimiz” durumuna dönüşen dörtlemenin “zâhiri” bir çözümünü yapalım: Kanlı kurban geleneğinin bağlandığı söylenceye göre, Hz. İbrahim kendi “ikilik”ini “birlik”te yoketmek için oğlunu kesmek ister; ancak, vücudu terketmeden de “birlik”e varılabileceğini anlayınca eyleminden vazgeçer; sonraları, “gerçek kavuşma” uğruna simgesel anlamda bir hayvan kesmek gelenek olur.

Gelelim bizim felsefe kaynağımıza: Kızılbaşların Tanrısını doğa-severlik/insan-severlik üretmez; tam tersine, doğa-severlik/insan-severlik “tarafından” üretilir Kızılbaşların Tanrısı. Bu nedenle Kızılbaşların Tanrısı, doğa katledildiğinde, insanlar öldürüldüğünde “hastalanır”; ölüm “sancıları” içinde kıvranır.

Tanrı’yı tedavi edebilmek için “dörtlükle oynanan söylencenin”, her şeyden önce, insanlık yaşamında “aşağı-barbarlık” döneminden “orta-barbarlık” dönemine geçildiğini, açıkçası insanlık gelişiminin doğal bir sonucu olarak insan kurban etme geleneğinin terk edildiğini, kurban olma olgusunun yaşadığını-yaşayacağını kanıtlamak için insan yerine “hayvan kurban etme” döneminin başladığını simgeler.

Tasavvuf zeminine taşındığımızda “Allah-İbrahim-İsmail-koç” dörtlemesindeki kimlikler, “zâhiri-bâtını-ölümlüleri ve ölümsüzleri” simgeler; bunlar birbirinin “aynasıdır”: Aynada bu dörtlü, bir “oyun” oynar; oyunun adı “Dünya’dır”.  Bu dört boyut Tanrı’ya “bağımlı” değildir; Tanrı, bu dört boyuttan biridir ya da tümüdür. Dörtlüğün her biri ya da tümü Tanrı olarak algılandığında, bizim de bağlı olduğumuz “yasalara bağlı” bir Tanrı algısına kendimizi taşımış oluruz ve Tanrı, ancak kendi yasaları içinde “özgürdür”, diye haykırırız.

Okuyan olur, “katkı” olur, paylaşan olur “çoğalır” umuduyla Kızılbaşlıkta kurban algısının açılımını yapmaya çalışalım:

1) Kızılbaşlıkta kurban, yol erkânında gösterilen durumlarda, Hakk’a yürümeden Hakk’a “kavuşmanın anısına”, lokma edilip yenmek için tığlanan belli özelliklere sahip hayvan; “kanlı kurban” ya da aynı kutsal amacı gerçekleştireceğine inanılan ve ihtiyacı karşılayan yiyecek-içecek, yağ, şeker vb gıda ya da paradır; “kansız kurban”.

Başlangıçta kansız kurban, kanlı kurbana göre daha “yaygındı”; daha çok “takvimli günlere” ve “adağa” bağlı olarak gerçekleştiriliyordu. Kurban algısının “yabancılaşmasına” koşut biçimde, kansız kurban “anlamını yitirdi” ve “uygulamadan kalktı”, ortaya çıkan boşluğu kanlı kurban doldurdu. “Kanlı kurban”geleneğinin yaygınlaşması, insan ile “âlem” arasındaki “eşleşmeyi” güçlendirdi; yaşamın ancak kurban edilen “başka bir yaşamla” başlayabileceği düşüncesini-inancını yerleştirdi. Bu türden düşünce-inanç geleneği, “kurban sunmadan” hiçbir “yaratımın” ya da “üretimin” gerçekleşemeyeceği algısına taşıdı insanları. Varlığa gelene “can” vermek gerektiğinde, ona “yaşamını ya da ruhunu, kanını” vermek gerekir algısı, öne çıktı. Tasarımın mantığını izlediğimizde, varoluşun ya da yaradılışın bir “kurban” olduğunu söyleyebiliriz.

2) Hak yoluna “kendi canından geçen, başını yola adayan” yol ehli can ya da Yol’un gerçek kurbanları olarak algılanan, her Kızılbaşın izinden gitmek durumunda olduğu, kavgasını kavga, aşkını aşk bildiği dâr pirlerinden her biri bir kurbandır, yani “Yol ehli can, Hallac-ı Mansur, Fazlullah Hurûfi, Seyit Nesimi” ya da“Hz. Hüseyindir”.

3) Yol’da bir engel olarak beliren ve feda edilmesi gereken“nefis” kurbandır. Her Kızılbaş, kendini sorgulamaya yatırdığında nefsini “feda  eder”; nefsini, zalimle özdeşleştirdiğinden, nefsini feda etme görüntüsü ardında “zalimi boğar”. Anlaşılacağı gibi nefsini boğmak da, zalime başkaldırmak da bir “kurbandır”.

4) Kaynağını “devriye tasarımından” alan, “varlığa gelişin-varlaşmanın-varoluşun” nedeni durumundaki“eylem” kurbandır. Bu kapsamda, başlangıçta karanlığın aydınlığı “doğurması” bir kurbandır. Varlığa gelişin, varlaşmanın ya da varoluşun, sonraları yaradılışın “kurban etme eylemi” ile başladığı genel kabul görür. Bu bağlamda “evrensdel hareketin” başlancıcı olarak algıladığımız ve “b’nın altındaki nokta” olarak bilincimize-inancımıza taşıdığımız Hz. Ali kurbandır.

5) Hace Bektaş Veli’nin adına bağlanan “Dört Kapı Kırk Makam’a”, yani Kızılbaşlığın “öğretisine” göre kurban “ikrar verdirilmedir”; demek ki “Yol’a girme” kurbandır; kurban olmak, “el almaktır”.

 Kurban kime-neye sunuluyorsa onun “donuna” bürünür: Birinci durumda kurban, “doğanın canı” durumundaki Tanrı’nın “donuna” bürünür; bu can kendini “somuta” taşıdığında hayvansa “hayvan-tanrı”dır, insansa “insan-tanrı”dır. Son amaç insan olduğuna göre kurban, yani “hayvan-tanrı”, insana, yani “insan-tanrı”ya sunulur. Ölümsüzlük felsefesi gereği, ölmeden evvel “kurban olarak”, yani, bir hayvanı kendi adına tığlayarak ya da yaşarken “dirilerek”, yaşamın sonsuzluğa açılan kapısı aralanır: Bu bir kurban miracıdır.

İkinci durumda kurban Hallac-ı Mansur, Fazlullah Hurûfi, Seyit Nesimi ve Hz. Hüseyin “donuna” bürünür: Kurban onlara sunulur, onlar aramıza “çağrılır”; çağrıda süreklilik sağlanarak dâr pirlerimiz “can vererek” ölümsüzleştirilir: Bu bir kurban miracıdır.

Üçüncü durumda kuban, nefis ya da zalim “donuna” bürünür: Kurban, nefse karşı verilen mücadeledir, zalime başkaldırmadır. Bu bir kurban miracıdır.

Dördüncü durumda, kurban eylem ya da Hz Ali “donuna” bürünür; kurban sunumunda sürekli,lik sağlayarak “evrenin ve insanın öyküsü” yazılır; devriye ve devriyenin başlangıç “nedeni” olan Ali kutsanır. Kutsanma görüntüsü ardında varlıkların önsüzden-sonsuza “akışı” kanıtlanmak istenir: Bu bir kurban miracıdır.

Beşinci durumda, kurban, ikrar vererek yola giren ya da el alan canın “donuna” bürünür. Kurban olarak Yol yaşatılır; kurban sunumunun ortadan kalkarsa eğer Yol “söner”, Yol’un kaynağı “kurur”: Bu bir kurban miracıdır.

Kurban miracınız kutlu olsun sevgili canlar. Eyvallah….

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums