Yıkalım putları!

  • 5.05.2012 00:00

 Halil Berktay’ın 1 Mayıs 1977 ile ilgili başlattığı tartışma, Berktay’ın bilim insanlığı ve siyasal kişiliği de dikkate alındığında önemsenmeden geçilecek bir tartışma değil. Berktay bir süredir Taraf’taki köşesinde sol siyasetle ilgili köklü eleştirilerde bulunuyordu. Solun iktidar anlayışı ve şiddetle ilişkisini ele alırken benzer bir mecrada geliştiğini düşündüğü Kürt siyasetini de eleştiriyordu. Bence bu eleştirilerin kreşendosu ise bu 1 Mayıs 1977 ile ilgili söyledikleri oldu. Çünkü bu ülkenin sol siyasi tarihi içinde 1 Mayıs 1977, “derin devletin” yaptığına inanılan ve sol üzerinde önemli bir travma etkisi yaratmış bir olaydı. Berktay’ın bu olayı, “sol kendi rezilliğinden bir mağduriyet efsanesi çıkarttı” diye yorumlaması bir başka “put kırıcılığı” örneği olarak algılandığı kadar yeni bir tür “sol düşmanlığı” olarak da algılandı.

Bugün, kendi donuk düşünce dünyalarında silik düşünceler içinde yaşarken ne olursa olsun “aykırı”bir düşünceyi ortaya atanları yeni postmodern dünyanın “Arap Baharı” ve “Wall Street’i İşgal Et!”sosuyla “put yıkıcısı” olarak görmek isteyenlerle; solun her daim yanlış yaptığını söyleyerek sol duygu ve değerleri küçümseye çalışanların olduğu bir Türkiye ortamında yaşıyoruz. Dolayısıyla sözlerimiz her ne niyetle söylenmiş olursa olsun kaçınılmaz olarak bu ortam içine düşmekte ve bu ortam içinde biçimlenmekte.

1 Mayıs 1977’de orada olanlardan biri olarak, üstelik de kürsüye oldukça yakın biri olarak benim gördüklerim ve yaşadıklarım doğrusu Berktay’ın yorumunu doğrulayacak nitelikte değil. Ben de aramızda silahlı olan sol grupların olduğunu biliyordum. Ama o gün Taksim Meydanı’nın çekimini yapan İshak Işıtan’a referansla “20 bin İGD’li silahlıydı” gibi iddiaların o günlerin sol gruplarını tanıyanlar bakımından anlamsız iddialar olduğu çok açık. Evet, sol gruplar içinde öncesinde yazılı ve sözlü olarak tırmanmış bir gerginlik vardı. Ve bu gerginlik o gün sabah itibariyle doruğa da varmıştı. Dolayısıyla bir olay olma olasılığı çok yüksekti. O nedenle de böyle bir gerginliği hesap eden birçok sol grup içinde üç beş kişiden oluşan, deyim yerindeyse “koruma timleri” kendi gruplarını korumak maksadıyla oluşturulmuş ve yürüyüş hatlarında yürümekteydiler. Bütün bunlar benim de bildiğim ve gördüğüm durumlardı.

Ateş başladığında sürünerek kürsüye gitmiş Ahmet İsvan’ın AKM önünde iki sıra dizilmiş ve olaylara seyirci konumunda duran polislerle konuşmasına tanık olmuş, polis içinde çıkan homurtuları duymuş ve bir polisin copuyla Başkan’a vurmaya çalıştığına tanık olmuştum. Ahmet İsvan’ın eliyle polislere Sular İdaresi’nin üstünde ellerinde silahlarla sakin bir biçimde topluluğa bakan kişileri göstererek“Neden müdahale etmiyorsunuz! Görmüyor musunuz ateş ediyorlar!” sözleri bugün gibi hafızamda.

Solun şiddetle ilişkisi tartışılması gereken bir konu. Ama bence ondan daha önemlisi “devlet”in “sol” üzerinde uyguladığı şiddetin tarihidir. 12 Eylül davasının, 28 Şubat postmodern darbesinin ve 2000’li yıllarda planlanmış çok sayıda darbe girişiminin ortaya koyduğu gerçek; devletin, devleti yönetenlerin yapabilecekleri alçaklıkların sınırının olmayışı değil midir?

1970’de ve 1980’de “başkaldırdığı” düşünülerek boğulmak istenenler “gençler” miydi yoksa onların kendi çıkarlarını sarsacağını düşündükleri “sol fikirler” miydi? Kimse bir ulusun topu tüfeği, MİT’i ve Jandarma’sıyla, bir avuç gencin bir rejimi devirebilecek bir iş yapabileceğine o günün egemen aktörlerinin inanmış olduklarını söylemesin. Bu, altı yüzyıllık devlet geleneğini küçümsemek anlamına gelir.

Solun geçmişte yaptığı hataların ortaya konmasında bir sakınca yok. Herkes eteğindeki taşları dökebilir ve şiddetle ilişkisi üzerinden konuşabilir. Üstelik sol’un şiddetle ilişkisi üzerine tartışılmadığını söylemek de çok doğru değil. Mesela en son örneklerinden biri Ömer Faruk’un bu ayki Varlıkdergisinde çıkan “Militarizmin tuzağı olarak siyasi şiddet!” adlı yazısı bence her bakımdan günümüz tartışmaları üzerine oturan bir yazı.

Halil Berktay ...bir tarihçi olarak doğrusunu ortaya koymak durumundayım” diyor. Buna kimsenin bir itirazı olacağını sanmıyorum. Yalnızca herkesin “anlatısının” farklılığını dikkate alırsak, bu “doğru”nun kimin “doğrusu” olacağına nasıl karar vereceğimizi de konuşmamız gerekmiyor mu?


Evet! Yıkalım putları! Ama neden önce bu devletin ne “ceberut” bir devlet olduğunun iplerini pazara çıkarmaktan başlamayalım?


erolkatircioglu@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums