- 10.03.2012 00:00
Son zamanlarda olan bitenden en çok şaşırmış kesiminin “laik kimlik” etrafındaki insanlardan oluştuğunu söylersem sanırım çok yanlış olmaz. Bu şaşkınlığın temel nedeni ise kendilerini Türkiye gibi görürlerken birden bunun böyle olmadığını anlamaları. Bu nedenle de 2002 seçimlerinde AKP’nin iktidara tek başına gelebilmiş olması bu şaşkınlığın da başlangıcı oldu, tabii tepkilerin de...
Tepkilerin ilki Cumhuriyet mitingleri şeklinde oldu. Ama hemen arkasından bu mitinglerin darbe planlarıyla birlikte düşünülmüş olduğu anlaşıldığında “laik” kimliğin şaşkınlığının da tepkisinin de çok daha derinlerde olduğu anlaşıldı.
Sonrasında yapılan referandumdu, seçimdi hemen hepsinde AKP’nin başarılı bir grafik sergilemesi laik kesimin AKP’nin iktidarı karşısında ezildiğini, bunun da ötesinde kimliğinin sıradanlaştığını, seksen yıldır kutsal bildiklerinin aslında toplumun geniş kesimlerince paylaşılmadığını üzülerek gördüğünü söyleyebiliriz.
Bu durumun,”laik” kimliğin kendini en çok özdeştirdiği CHP’de, Deniz Baykal operasyonunun yarattığının çok ötesinde bir travmaya neden olduğu da açık.
Bugün CHP’nin elini nereye koyacağını, kolunu nereye dayayacağını bilememesi de bu nedenle. Parti içindeki kalabalığın da “her kesimden” olmakla birlikte ortak paydaları “laik” olmak olan insanlardan oluşması da bu nedenle. Partinin söyleminde de bir özgürlükçü bir güvenlikçi sözlerin yan yana durması da bu nedenle.
Kimlik siyasetleri çatışmacı siyasetlerdir. Kimlikler arasındaki rekabeti fikirler ve öneriler arası rekabete dönüştüremeyen her hangi bir siyasi yapının çatışmadan uzak durması da pek mümkün değil. Nitekim bugün Türkiye’deki siyasetin temel özelliği bir “kimlikler siyaseti” olmasıdır.
Türkiye’de herkesin kendi kimliği üzerinden kurduğu bir toplumsal tahayyülü var ve birininki diğeriyle örtüşmüyor. Gerçek bu.
Dolayısıyla ortada “herkes” için önerilmiş ve herkesin “içinde” olmaktan rahatsız olmayacağı bir siyasi alan oluşmuş değil. O nedenle de parlamentodaki “salı toplantıları” denen grup toplantıları bir Hacivat-Karagöz gösterisi kıvamında geçiyor. O nedenle neredeyse bütün komisyon toplantıları kavgayla bitiyor. O nedenle hiçbir lider bir diğer liderin elini sıkmıyor vs.
Anlaşıldığı kadarıyla CHP’nin önünde bir yol ayırımı var. Ya kendisine kalmış olan bu “laik” kimlik üzerinden, o kimliğin siyasi hatları ve sloganları üzerinden yola devam edecek ya da bu “laik” kimliğin ötesinde içinde herkesin kendini bulabileceği yeni bir demokrasi tahayyülüne doğru seyredecek.
Ya kendi kimliği içine hapsolacak, Cumhuriyet’in kurucu fikirleri ve değerleri üzerinden siyasete devam edecek, ya da çağımızın evrensel değerleriyle ülkedeki adalet, özgürlük ve eşitlik arayışını birleştirerek yeni bir yol deneyecek.
Doğrusu kadrosuna baktığımızda CHP’de böyle bir cesur adımı atacak çok kimsenin olmadığını söyleyebiliriz. Ama ara sıra da olsa, altı çizili değil de geçerken söylenmiş de olsa bazı sözlerin söyleniyor olmasını da önemsemek gerek. Örneğin dün Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorununun çözümünde nereye kadar risk alırsınız” sorusuna mealen, “Siyaseti hayatımın bitmesi pahasına risk alırım” demesi bu önemsenmesi gereken cümlelerden biri.
Ama tabii siyaset bu türden cesur cümleleri söylemekle değil o sözlerin gerektirdiği adımları atmakla yapılan bir faaliyet.
O nedenle de beklediğimiz, sözlerden çok atılacak adımlar.
erolkatircioglu@gmail.com
Yorum Yap